KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Yani millet çocuk pornocusu öyle mi?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Habertürk televizyonunun hazırladığı bir organizasyonla kişisel şovunu yaptı önceki gece.

Güya Sedat Peker’in suçlamalarına cevap vereceğini söyledi ama sonuç ortada.

Zaten soru sorulamadı, sorulanlara da cevap vermedi Soylu.

Veremeyecekti de ondan…

Bunun yerine Tayyip Erdoğan’a ne kadar bağlı olduğunu, terörle nasıl mücadele ettiğini, mafyayı nasıl bitirdiğini anlattı.

Tabii söylenenler gerçeği yansıtmıyor.

Elbette elinde tüm ülkedeki polis ve asayiş raporları olan biri, bunları tek tek anlatmaya başlayınca çok büyük işler yapılmış havası verilebilir.

Örneğin, “Bilmem kaç ton eroin yakaladık, bu tarihin en büyük operasyonu” falan gibi laflar ettiğinizde, aslında kaç ton eroinin ise yakalanmadığı bilgisi arada kaynar gider.

Önemli olan yakalanan uyuşturucunun miktarı değildir.

Uyuşturucu kullanma yaşı bugün ortaokul seviyesine kadar inmişse ve çocuklar bile rahatlıkla uyuşturucu bulabiliyorsa siz yüzlerce ton yakalasanız neye yarar?

Peker’e neden koruma verildiği sorusunu, koruma komisyonunun üzerine attığınızda soruya cevap vermiş olmaz, tam tersine Peker’in sizi dileği gibi oynattığını itiraf etmiş olursunuz.

Aslına bakarsanız program Soylu’nun “Peker’in her söylediği yalan” dediği anda bitmişti.

Yalansa sorulacak sorulara da cevap vermeyeceği belliydi artık ve nitekim öyle oldu. Tek soruya bile cevap vermedi.

Ancak tüm bunların içinde bir an var ki, işte orada kanım dondu gerçekten.

Merdan Yanardağ, Sedat Peker’in videolarını milyonlarca kişinin izlediğini söyledi.

Bunu gülerek izleyen Süleyman Soylu, “Ne var çocuk pornosu da izliyorlar” dedi.

İnanılır gibi değil.

Bir tarafta kimsenin bilmediği ifşaatları izleyen bu ülkenin milyonlarca insanı, diğer tarafta çocuk pornosu gibi bir sapıklık…

Ve Süleyman Soylu, günlerdir Sedat Peker’in videolarını seyreden milyonlarca kişiyi çocuk pornosu izleyenlerle bir tuttu.

Bir halka bundan daha ağır hakaret olur mu?

Halkın aşağılanması işte budur.

En az 10 milyon kişinin çocuk pornosu örneği ile anlatılması da ayrı bir garabet.

İlle alaycı bir örnek verilecekse örneğin, “Aksiyon filmi, Survivor, kaynana programı, kimin kimi nasıl aldattığının anlatıldığı programlar” gösterilebilirdi.

Ama nedense Süleyman Soylu’nun aklına “çocuk pornosu” geldi.

Dün sabah saat 11.00 itibarıyla Soylu’nun yedinci videosunu izleyenlerin sayısı 12.303.119 olmuştu.

Demek ki bu kadar insan Süleyman Soylu’nun gözünde çocuk pornosu izleyenlerle eşdeğer.

Nasıl bir ruh halidir bu anlamak mümkün değil.

Gelelim konunun sonucuna.

Süleyman Soylu, saray medyasının hoşuna gidecek biçimde “Muhalif gazetecilerden de korkmadım, onların sorularını tek tek cevapladım” diyebilir ve çok mutlu olabilir.

Oysa şunu bilmeli; bu programda aslında büyük itibar kaybına uğradı.

AKP seçmeni de Soylu’nun nasıl topu hep taca attığını, lafı ısrarla Erdoğan’a getirmek istediğini, böylelikle yerini sağlamlaştırmaya çalıştığını gördü.

Bunun hesabını veremeyecektir göreceksiniz.

Sadece birkaç gün kahraman gibi gezinir ortalıkta.

Pazar günü Sedat Peker yeni konuşmasını yapar, durum tekrar eskisine döner.

Nokta.

DEDİKODU

Soylu, botoks yaptırmış olabilirmiş

Valla ben fark etmedim ama bu konuyu bilenler “botokslu mu yoksa?” diye sordular.

Kim?

Süleyman Soylu tabii.

Yaşlı biri değil Süleyman Soylu.

Henüz 52 yaşında.

1969 doğumlu.

Ancak cildinin pürüzsüzlüğü ve parlaklığı kimilerinde bu kuşkuyu uyandırmış.

Kadınlar çok biliyorlar ve anlıyorlar tabii bunu.

Gerçi son zamanlarda erkeklerin de yoğun biçimde botoks yaptırdıklarını duyuyoruz.

Kötü bir şey değil.

Herkes daha güzel ve etkili görünmek ister.

Bu nedenle Soylu da botoks yaptırıyorsa kendi tercihidir ve buna herkesin saygı göstermesi gerekir.

Soylu’nun saçı yok, belli ki bu konuda bir komplekse kapılmıyor, saç ektirme derdine girmemiş.

Ama siyasetçiler içinde bembeyaz saçlarını simsiyaha boyayan nice 50 yaş üstü kişi var.

Öyle seviyorlar, öyle mutlu oluyorlarsa kimsenin karışmaya ve müstehzi biçimde gülmeye hakkı yoktur, olamaz da.

ŞAŞIRDIM

Erol Olçok’un eşinden inanılmaz iddia

Erol Olçok, AKP’nin propaganda beyniydi.

15 Temmuz akşamı anlamsız biçimde ölüp gitti.

Üstelik henüz yaşamının baharındaki oğlu da kendisiyle birlikte can verdi.

Erol Olçok’un orada ne işi vardı, bu kadar önemli bir isim, ne yapacağı belirsiz bir kalabalığın en önünde olur mu?

Zamanında “Olur tabii” yanıtını vermiştim. “Çünkü her şey önceden planlanmışsa; o da başına hiçbir şey gelmeyeceğini bilir, hatta Erdoğan adına tankın üzerine çıkan ilk kişi bile olabilir.”

Erol Olçok ve oğlunun ölümü bende hep kuşku yaratmıştır.

Onca insan arasında, bu kadar önemli bir ismin oğluyla vurulması ve ölmesi bana hiç mantıklı gelmemişti.

Defalarca sordum, “Olçoklar’ın ölümüne neden olan silah kime ait, balistik muayene yapılmadı mı?” diye.

Hiçbir cevap vermediler.

Önceki akşam Süleyman Soylu, Habertürk’teki şovunda “Bizim dönemimizde hiçbir faili meçhul cinayet yok” dedi. Sonra aklına geldi ve “Hablemitoğlu var ama onu da FETÖ’cüler öldürdü” diye ekledi.

Soylu’nun bu sözleri üzerine Erol Olçok’un eşi attığı bir tweette şunu yazdı;  “#SoyluyaSoruyorum; faili meçhul yok diyor, ben de var diyorum. ABDULLAH TAYYİP OLÇOK’u kim vurdu?”

Yani?

Yanisi şu; Erol Olçok ve oğlunu kimin öldürdüğü hâlâ belli değil.

O kurşunların kimin silahından çıktığı bilinmiyor henüz.

Bu da ne demektir?

Bilenler bilmeyenlere anlatsın.

Bİ SORALIM BAKALIM

Süren yoktu neden programın tekrarına geçtin?

Muhalif isimlerin Süleyman Soylu’ya soru sormak üzere Habertürk yayınına çıkmaları ve bekleneni verememeleri eleştirilere neden oldu.

Haklı mı eleştirenler?

Tabii ki.

Ancak iki gazeteciye hazırlanan tuzağı da görmezden gelmemeliyiz.

Habertürk’ün kendini Soylu’ya adamış yöneticisi, sahneyi iyi kurgulamıştı.

Belli ki önceden Soylu’nun ne yapacağı biliniyor, buna göre vaziyet alınmış.

Güzelce olmaktan başka niteliği olmayan sunucunun ısrarla, “Her şey sorulacak, tek tek sorulacak” diye çırpınmasına rağmen adeta “Eee ne var ne yok?” kıvamında, “Neler oluyor Sayın Bakan?” sorusuyla başlattığı program, tabii ki sağlıklı yürümeyecekti.

Merdan Yanardağ ve İsmail Saymaz belki “kalkıp gitmek” seçeneğini kullanabilirdi ama bana göre bunu nezaketlerinden yapmadılar, yapamadılar.

Habertürk ise olayın baştan sona bir kurgu ve tuzak olduğunu, yayının sonunda itiraf etti aslında.

Sunucu ısrarla, “Vaktimiz doldu, yayını bitirmek zorundayız” diyerek zaten bir türlü sorulamayan sorulara engel oldu.

Program bitti.

Sonra ne oldu?

Aaaa bir de ne görelim, “süre bittiği” gerekçesiyle sonlandırılan program, “banttan tekrar” gösterilmeye başlamaz mı?

“Süre bitmesi” ne zaman geçerlidir?

Yayın akışında başka bir program varsa.

Ama başka program yok, bitirilen programın tekrarı var.

Kumpasları iyi biliyorlar da sonucunu pek hesaplayamıyorlar.

Böyle sırıtıyor işte.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Soylu’ya tezahürat yapana sokağa çıkma yasağı yok

Süleyman Soylu, önceki gece Habertürk’ten çıkarken kapıda biriken militanlarının sloganları ile uğurlandı.

“Bu soysuzlara bir Soylu yeter” diye bağırıyordular.

Soylu, militanlarını selamladı, teşekkür etti ve gitti.

Oysa o saat sokağa çıkma yasağı çoktan başlamıştı.

Yani görevli olmayanlar dışında hiç kimse sokakta olamazdı.

Ama sokağa çıkma yasağını genelge ile koyan bakan, bununla ilgilenmedi bile.

İstanbul Emniyet Müdürü, diğer polis müdürleri de mecburen oradaydılar, onların da ilgisini çekmedi bu durum.

Beyoğlu Emniyeti’nin de ilgi alanına girmedi bu durum.

Çünkü sokağa çıkma yasağı vardı ama bu yasağı delenler Süleyman Soylu için gösteri yapıyordu.

Demek ki, bu tür eylemler sokağa çıkma yasağı kapsamına girmiyor.

Merak şu ki, o kalabalık herhalde aynı yerde oturmuyor, gösterinden sonra dağıldılar.

Peki evlerine giderken tesadüfen polis tarafından durduruldularsa ne dediler acaba?

Muhtemelen İstanbul Emniyeti’nin verdiği belgeleri göstermişlerdir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bahçeli bir şey söylemedi ama hiç olmazsa konuştu

Bu köşede dün sormuştum; “Bahçeli ve MHP’nin bir sözü yok mu?” diye.

Sonra da “bugünkü grup toplantısında bir şeyler söyleyebileceğini” tahmin ettiğimi belirtmiştim.

Aynen oldu bu ve Bahçeli konuştu.

Soylu’ya sahip çıktı, ama suçlamalarla ilgili bir şey demedi.

Tasma konusuna girdi Bahçeli.

“Hiç kimse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı’nın boynuna tasma geçiremeyecek, buna hiçbir alçağın gücü yetmeyecektir. Hiç kimse TSK’nın onurlu komuta heyetine çamur atamayacaktır. Türkiye’nin gündemi video kayıtlarıyla rehin alınamaz” dedi.

Bu mudur yani Sedat Peker’in Soylu hakkındaki iddialarına tepki?

Sonra Binali Yıldırım’ın oğlu konusuna da girdi.

Bu konuda da “Sayın Binali Yıldırım’ı evladıyla birlikte töhmet altında bırakmak, uyuşturucu ticareti ile ilişkilendirmek müfteriliktir” dedi.

Ama iş bununla bitmez.

“Müfterilik” deyince sorun hallolmuyor ki.

Yalansa hiç dile bile getirmezsiniz, dile getiriyorsanız da en azından araştırmak gerekmez mi?

Ankara’da tam bir panik havası var, bu çok belli artık.

https://twitter.com/can_atakli_