YAZALIM DEDİK!
Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde eylem yapan eğitimciler için bazı AKP’li bakanların; “Ağaç kökü yesinler.” “Sosyal ölü haline getirdik” şeklindeki sözlerini duyunca insanın aklına bu nasıl bir hümanist derinliktir? Bu nemenem bir insani reflekstir? Bu nasıl bir yüce gönüllülüktür? Bu nasıl ulaşılmaz bir insan haklarına saygıdır? Bu nasıl göz yaşartan bir siyasi sorumluktur gibi daha da uzatılabilecek saptamalar geliyor!
Sorumlu makamlarda oturanların bu sözleridir ki bize çoktandır unuttuğumuz insanlığımızın bir yüzünü, daha doğrusu özünü hatırlatıyor. Kendimizi güvende hissetmemize yol açıyor. Toplum ve kişi olarak öz varlığımızın, yaşamımızın, işimizin, itibarımızın, sosyal konumumuzun emin ellerde olduğunu, korkacak, ürkecek bir ortam olmadığını kanıtlıyor!
Yine uzun süredir sorup bi türlü yanıt alamadığımız; “Ne oluyoruz, neredeyiz, nereye gidiyoruz, istikrar bu mudur, huzur bu mudur?” dedirten soruların gereksiz olduğunu anlıyor ve utanıyoruz! Utanmayla yetinmiyor, bugüne kadar yapılan eleştirilerin birkaç kitap dolduracak kadar çok olduğunu hatırlayıp yerin dibine geçiyoruz! Bundan sonra yapılacak olanlara kargaların gak sesleriyle güleceğini de şimdiden görüyoruz.
Hele de AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 50 bin civarında hükümlü ve tutuklu varken, bu rakam 4 misli artarak 200 bine yükselmiş diye yazan basın organlarına okuryazar kargaların ne kadar güleceklerini tahmin bile edemiyoruz!
Yönetimin tüm kadrolarıyla çalışma, üretme, hak, hukuk, adalet, toplumsal kalkınma, özgürlüklerin korunması, barışa duyarlılık, ayrımcılık yapmamak, ötekileştirmemek, eğitime öncelik vermek, kadın sorunlarına eğilmek gibi konulardaki çaba ve projelerini görmezden gelmeyi kabullenemiyoruz!
1044 gün sonra partisine kavuşan Erdoğan’ın yapılan törende; “Ülkeye gerçek demokrasiyi AKP getirdi. Bu parti devrimci, milli ve yerlidir” sözlerini duyunca sevinçten ağlıyoruz!
Hele de Erdoğan’ın Ensar Vakfı Kongresi’nde söylediklerini duyunca! “Siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız ama hala sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var. Medyadan sinemaya, bilim teknolojiden hukuka kadar pek çok alanda hala etkin yerlerde ülkesine ve milletine yabancı zihniyetteki kişilerin, ekiplerin, hiziplerin bulunduğunu biliyorum. Bu durumdan büyük üzüntü duyuyorum. Elimizde imkân varken pek çok yeri boş bırakıyor olmamız aklın ve vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir.”
Şimdi başlıktaki söz de ne oluyor diyen varsa, okurlara, okur olmayanlara, okuyup da geri dönüş yapan sıkı takipçilere önemli bir dip not olarak, bakanların ağzından çıkan “ağaç kökü yemek” ve “sosyal ölü haline gelmek” gibi açıklamaların nereden güç alıp, neden kaynaklandığını anımsatıyoruz.