YURDUNU BİR KADIN MEMESİNE DEĞİŞEN ZEVAT!..                                        

Saray’a bir şeyler oldu!..
Söylediği iddialı sözlerin ömrü iki gün bile sürmüyor, yalanlanıyor, tepki çekiyor; sonra bi bakıyorsunuz zaten kendisi de yalanlamış!.. Bu kadarla kalsa iyi; Lozan konusunda bile ısrarla aynı yanlışı tekrarlamaktan çekinmiyor...
“Biz Suriye’ye zalim Esed’i devirmek için girdik” dedi, ortalık ayağa kalktı; Rusya, “hayal görüyor” çıkışı yaptı, Putin’le üç kez telefonla görüştü... Dün bir baktık bu kez yine kendisi “Fırat Kalkanının hedefi herhangi bir ülke ya da kişi değil, sadece terör örgütleridir” dedi ve Esad’la ilgili sözlerinin  “başka yöne çekildiğini” iddia etti, iyi mi?!.
Lozan’la ilgili olarak da her zamanki gibi “milyonlarca metrekare toprak kaybettiğimizi, Lozan’ın iyi yönetilemediğini” tekrarladı. Buna karşılık Yunanistan Milli Savunma Bakanı Panos Kammenos “Uluslararası antlaşmaları sorgulama cüretini gösterenlere buradan bir mesaj göndermek istiyorum” diyerek şunları söyledi:
-Erdoğan Lozan Antlaşması’nı feshetmek istiyorsa Sevr Antlaşması’na geri dönelim!..
Yaa, önünü arkasını hesaplamadan yapılan açıklamalar sonunda başınıza olmadık işler açabiliyor...
Beni asıl meraklandıran; bu akılları, bu fikirleri Cumhurbaşkanı’na kim ya da kimler veriyor?. Danışmanlarımı, yere göğe koyamadığı “fesli muhterem mi?”
-Yoksa, hala geçmişte güzelce kullanıp, tarihin çöp sepetine postaladığı liberal döneklerin yazıp, konuştuklarını mı kullanıyor?!.
Yukarıdaki soruyu düşünürken aklıma Altan kardeşler geldi...
Defalarca yazdığım üzere, Ahmet Altan, yeminli bir Lozan düşmanıydı; tıpkı bugünün Cumhurbaşkanı gibi Lozan’da büyük toprak kaybedildiğini neredeyse her yeni kitabının promosyonunu yaparken çalar, söylerdi!..
Kardeşi Mehmet ise daha geniş perspektiften bakıp aslında Kurtuluş Savaşı diye bir şey bile olmadığını öne sürerdi!.. Sizleri bu arkadaşın geçmişteki beş para etmez bir makalesine verdiğim yanıtla baş başa bırakıyorum. Bakın, Saray kimlerden böylesine etkilenmiş?..

Yalancının Mumu...

Star gazetesinin başyazarı, Prof. Sıfatlı Mehmet Altan, geçenlerde “30 Ağustos ve İngiltere” başlıklı bir yazı yazdı...
Altan, İngiltere’nin Kurtuluş Savaşı boyunca oynadığı rolden söz ederken “ İdris Küçükömer’in, David Fromkin’in, Ömer Kürkçüoğlu’nun kitaplarından iz sürdüğünü söylüyor. Keşke, Şevket Süreyya Aydemir’in “Tek Adam” eserine, hatta Kazım Karabekir’in anılarına, okumaktan çok sıkılıyorsa Nazım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı”na bir göz atsaydı. Türk’lere güvenmiyorsa, aşırı Yunan hayranlığı ile bilinen Lord Kinross’un “Atatürk-Bir Milletin Yeniden Doğuşu” ya da 1930’larda Türkiye’ye girişi bile yasaklanan Armstrong’un “Bozkurt” kitabına da göz atabilirdi...
Mehmet Altan’a göre, İngilizler Kurtuluş Savaşı boyunca son derece tarafsızdı. Öyle ki;  Başbakan Lloyd George Yunanlıları desteklerken, Lozan’da İnönü’ye büyük bir kinle “reddettiklerinizin hepsini cebime atıyorum… Geleceksiniz, diz çökeceksiniz, para isteyeceksiniz.” diyen Dışişleri Bakanı Lord Curzon ve Kut-Ül Amare’de Türklere karşı aldığı ağır yenilginin hıncıyla Anadolu’yu işgal etmiş bulunan askeri çevreler ise Kemalist’lerden yanaydı!.. 
Şaşırdınız mı?. Hiç şaşırmayın, “Sömürge olmanın erdemleri üzerine” kalem sallayan bir silahşordan her türlü ilginç fikir çıkar!.. Nitekim yazının sonlarında, İdris Küçükömer’in artık cılkı çıkmış tezine sarılarak şöyle diyor: “Büyük Taarruz, düvel-i muazzama(ya) karşı yapılan bir savaştan ziyade sadece Yunanlılara karşı yapılan bir savaştır.
-İnsanda birazcık utanma, birazcık sıkılma olur..

Barış masasında niçin Yunan yoktu?!.

Bununla da yetinmiyor, İngiliz tutanaklarına dayanarak şöyle diyor:
-İngiltere ne Yunanlılara, ne de Türklere silah vermektedir.
Pes doğrusu; böyle bir iddiayı öne sürebilmek, Yunanlılarla vatanı işgale uğramış Türkleri eşit şartlardaymış gibi göstermeye çalışmak için ya kör cahil, ya da kötü niyetli olmak gerekir!..
Daha Mondros Mütarekesinin mürekkebi kurumadan, başta İstanbul olmak üzere, Anadolu’nun önceden kararlaştırılmış yerleri  İngiliz, Fransız ve İtalyanlar tarafından süratle işgal edilmeye başlanmıştı.    
Damat Ferit Paşa, İzmir’in 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden 45 gün önce, İngiliz yüksek Komiseri Amiral Calthorpe’a İzmir ve arka bölgesini Yunanistan’a terk eden projeyi vermişti bile!.. 28 Mayıs 1919’da ülkenin ileri gelen yurtseverleri İngilizler tarafından acilen Malta’ya sürüldü. Hemen ardından İngiliz işgal komutanı ve Yüksek Komiserinin, ağır ve kaba baskısıyla 23 Haziran 1919’da, yani Samsun’a çıkışından yalnızca bir ay dört gün sonra Mustafa Kemal görevinden azledildi. 11 mayıs 1920’de Mustafa Kemal idama mahkum edildi. 10 ağustos 1920’de hain Damat Ferit başkanlığındaki heyet Paris’te Anadolu’yu paramparça edecek Sevr Antlaşmasını imzaladı.
İki yıl sonra, 11 ekim 1922’de ise Türklerin zaferini dünyaya ilan eden Mudanya Mütarekesi imzalandı. Kimler tarafından  biliyor musunuz? Türkiye, İngiltere, Fransa ve İtalya!.. Türklere karşı savaşan ve yenilen Yunanlılar Mudanya’da yoktu!.. Yalnızca bu bile, Türklere karşı savaşın, başından sonuna dek kimler tarafından yönetildiğini, Mustafa Kemal kaybetseydi, başta İstanbul, Anadolu’nun en stratejik yerlerinin hangi sırtlanın elinde kalacağını göstermeye yeter de artar bile!.. İşte Mehmet Altan’ın İngiltere’si bu kadar tarafsızdı!!! Daha anlatacak çok şey, suratlara çarpılacak çok boş eldiven var ama değmez!..
-Yurdunu bir kadın memesine değişebilecek tıynette olanlara, yukarıda anlatılanlar fazla bile gelir…


https://twitter.com/umit_zileli