YURTTAN SESLER

Anadolu toprakları yüzyıllardan beri kültür ve sanatın en önemli beşiklerinden biri olmuştur. Ülkemiz ne zaman zorluklarla ve tehlikelerle karşılaşsa Anadolu’dan öyle bir rüzgâr eser ki her şeyi alıp götürür ve her şeyi çözer. Bu rüzgârın sesi sağduyunun sesi ve kadim toprakların kendisini hatırlatmasıdır.

Bu nedenle ülkemizin içinde bulunduğu tehlikelere karşı Anadolu’ya güvenmek ve oradan gelecek sese kulak vermek gerekiyor. Bu da bizi olumlu düşünmeye sevk ediyor ve silkelenmemize neden oluyor.

Gelin ekonomiye biraz ara verelim sizinle yurttan sesleri ve sanatımızı konuşalım.

TÜRKÜLERİMİZ

Kırık hava altında toplanan türkülerimiz edebiyatta ve müzikte çok önemli bir yer işgal eder. Daha çok kişiler ve sosyal olaylara dayanır. Türküler halkın ortak malıdır. Şairi belli olan parçalara türkü denmez.

Türkülerin en önemli özelliği dokunaklı olmasıdır. Eğlence ve neşe için türkü söylenmemiştir. ”Türkü Yakmak” deyimi de bundan ileri gelir.

İşte size bir örnek Eğin Türküsü:

Yeşil kurbağalar öter göllerde

Kırıldı kanadım kaldı çöllerde

Anasız babasız gurbet ellerde

Ya ben ağlamayayım kimler ağlasın

Şu mahzun gönlümü kimler eylesin

Eğin’in etrafı dağdır meşedir

İçinde oturan beydir paşadır

Yüz elli mahalle beş yüz köşedir

Tez gel ağam tez gel olma yalancı

Benim âhım eder seni dilenci

UZUN HAVALAR

Uzun hava sözün gereğine göre serbest tartılarla(belirli bir ses dizisinin belirli bir düzen içindeki ölçüsü) ölçülen yapıtlardır.

Bu parçaların en zengin çeşidine Doğu ve Güney Anadolu’da rastlanır. Maya, hoyrat, elezber gibi çeşitli adlarla anılır.

Anadolu’nun diğer yerlerinde ise bozlak, mâni, âşıklama, ağıt, avaz, garip, Çukurova, karşılaşma gibi adlar alır.

Uzun havalar her bölgenin özelliğini yansıtır. Bu ağızların en ünlüleri: Harput ağzı, Eğin ağzı, Erzurum ağzı, Urfa ağzı, Malatya ağzı, Diyarbakır ağzıdır.

Alın size çok yanık bir örnek:

Dağ başında bir gül gibi

Boynu bükük kalan yârim

Dikenleri acılanan yüreğime eken yârim

Bir kez sana bağlanmışım

Ben kendimi heey unutmuşum. heey

Aşkın ile kavrulmuşum, sevdan beni kül eyledi. (2x)

Berivanım, berivanım, boynu bükük dağ ceylanım

Berivanım, berivanım, köy kokulu dağ ceylanım

MÂNİLER

Daha çok kadınlar tarafından meydana getirildiği sanılan manilerin türkülerden farkı bir dörtlük olaral söylenmesi, konu olarak daha şen ve hafif olayları işlemesidir. Aşk, doğa, kahramanlık, düğün, bayram, ölüm ve ayrılık için kullanılmıştır.

Güzel bir örnek:

Evleri sekilidir

Gül reyhan ekilidir

Bir can bir can sevse

Kim onun vekilidir

HOYRATLAR

Cinaslı mânilere hoyrat adı verilir. Bunlarda da ayrı bir güzellik, incelik ve zarafet vardır.

Kendin çöz kendin tara

Değmesin el başına

Ben yârime kavuştum

Darısı el başına

KOŞMA

Halk edebiyatında bir biçim olup, saz şairleri ve âşıklar tarafından ezgilenir ve o ağızla söylenir.

Dadaloğlu’nun koşması çok meşhurdur:

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eder ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.

DESTAN

Destan bir koşma çeşidi olup genel olarak 11’li hece kalıbı ile düzenlenir.

Kayıkçı Kul Mustafa’dan bir örnek:

İptida Bağdad’a sefer olanda

Atladı hendeği geçti Genç Osman

Vuruldu sancaktar, kaptı sancağı

İlleti, bedene dikti Genç Osman

Bağdad’ın kapısını Genç Osman açtı

Gören kâfirler tedbiri şaştı

Kelle koltuğunda üç gün savaştı

Cenneti âlâya göçtü Genç Osman

SEMÂİ

Bir koşma çeşidi olup 8’li hece kalıbı ile düzenlenir. Genel olarak doğa, aşk ve hasret temalarını işler.

Âşık Ömer’den bir örnek:

Gel dilberim kan eyleme

Seni kandan sakınırım

Doğan aydan esen yelden

Seni günden sakınırım.

https://twitter.com/MPamukoglu
https://www.facebook.com/mustafa.pamukoglu.90