AHMET HAKAN'A BİR YANIT DAHA: 'BU REZİL SENARYO TUTMAZ!'

Geçen hafta Ahmet Hakan’ın yazısına yanıt niteliğinde yazdığım “Hadi gelin Dersim’i de Tunceli’yi de tartışalım” başlıklı yazıma yanıt geldi...

-Ama ne yanıt!..

Ahmet Hakan adlı arkadaş, “uzun, upuzun” olarak nitelediği yazımdan, bir cümleyi cımbızla çekip almış ve hükmünü vermiş:

-O zaman özür dileyeceksiniz kardeşim...

Sonra da “Ümit Zileli adlı tanık sizindir” esprisiyle yazısına noktayı koymuş. Görünen o ki, bu arkadaş uzun yazılardan sıkılıyor, anlamıyor, ana fikri kaçırıyor... Üstelik bir gazetecinin, köşe yazarının asla yapmaması gereken “cımbız” taktiğini uyguluyor ki, başkalarını böyle yaptığı için şikayet ettiği yazılarını anımsıyorum.

Madem öyle; bu arkadaşı ve yandaşlarını aydınlatacak çok daha kısa bir yazıyla yanıt vereyim...

* * *

Yukarıda söylediğim gibi, bu arkadaş, elindeki cımbızla, bir paragraftan üç satırlık bölümü çekivermiş. Önce aslını okuyalım:

“Bu ülkenin yurtsever milyonları, bir kişinin bile suçsuz, günahsız yere can vermesi karşısında ıstırap duyar, acı çeker... Bunu her zaman, her yerde, sonuna dek ispatlamıştır da... Tıpkı, Alman faşizminden kaçan Yahudileri kucakladığı, tıpkı acımasızca katledilen, asılan, gençlerin ardından ağıt yaktığı gibi.. Dersim isyanında yapılan üç harekat sırasında, ne yazık ki çok sayıda sivil, kadın, çocuk, yaşlı insanın yaşamını yitirdiği, özellikle ikinci dersim harekatının çok kanlı olduğu ve bu nedenle bölge komutanının görevden alındığı bizzat resmi yazışmalarda mevcut. Bu konuda sizlerden çok evvel, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu başta olmak üzere bir çok devrimci, millici kalem yazdı bunları...”

BU REZİL SENARYO TUTMAZ

Şimdi, burada anlattığım ama anlamadıkları, daha doğrusu işlerine gelmeyen gerçeği bir kez daha vurgulayayım:

-Siz ve sizin gibiler daha “Dersim isyanı”nın ne olduğundan bihaberken, bu ülkenin yurtsever, millici, cumhuriyetçi kalemleri neyin ne olduğunu yazıyordu. Bizim söylediğimiz gayet net bir şekilde şuydu. Evet orada, 6 bin silahlı eşkıyanın devlete başkaldırdığı coğrafyada bir savaş yaşanmış, isyan bastırılırken eşkıyanın yanında sürüklediği günahsız insanların bir bölümü de ne yazık ki yaşamını yitirmiştir. O insanların acısını içimizde hissetmek, geride kalanların acısına ortak olmak, bu topraklarda yaşayan namuslu her insanın görevidir, sorumluluğudur. Ancak maksat binlerce eşkıyayı peşine takıp, dışardan aldığı destek ve silahla isyan eden bir hainin heykelini dikip, önünde eğilmekse, bu rezil senaryo tutmaz.. Bugün, efendilerin kuyruğuna takılıp, Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın önünde secdeye duranların yaptığı ve yaptırmak istediği tam da budur.

Ayrıca bu arkadaşın, “Aleviler niçin CHP’ye oy veriyor” sorusuna verdiği, “o günün tek partisinde sadece bugünün CHP’si yoktu, herkes vardı... işte bu nedenle Aleviler, kendilerine zulüm yapanlar arasında bir tercih yapıyorlar” şeklindeki “cellatları arasında seçim yaptılar” anlamına gelen yanıtı da, en iyimser yaklaşımla utanç vericidir...
Son olarak, bu türden arkadaşlara ve de hala utanma hissi olanlara bir öğüt daha vermek isterim:

-Eğer sonradan çok utanç verici durumlarla karşı karşıya kalmak istemiyorsanız, yazar Cengiz Özakıncı’nın “İngiliz belgelerinde Dersim isyanı” araştırmasını ve Serap Yeşiltuna’nın “Devletin Dersim Arşivi” kitabını gözden geçirmenizi hararetle tavsiye ederim.

Şayet uzun, upuzun yazılar okumaktan sıkılmıyorsanız tabii!.. Haa, unutmadan, bu muhterem çevrelerden “hadi gelin tartışalım” çağrıma gelen yanıtı da açıklıyorum:

-Tısssssssssss!..


https://twitter.com/umit_zileli