AKP ÜRETİMİ

Son günlerde kendilerini İslam uleması sayan bazı zevat, günlük hayatımızda sık sık karşılaştığımız bazı olaylara İslami yorumlar getirdiler. Örneğin, çocuk yaştaki kızların evlenmesinin, kadına yönelik şiddetin, birbirlerini tanımayan karşı cinsten kişilerin asansör kabinindeki beraberliklerinin, yorgan kıvrımlarındaki cinsel uyaranların varlığının İslam tefsirinde ve fıkhında yeri olduğunu yazıp söylediler. Toplumda yankı uyandıran, tepki çeken bu yorumlara en hızlı, en şiddetli eleştiri iktidar kanadından geldi. Önce partinin başındakiler konuştu, sonra siyasi uyarıların etkisiyle devreye Diyanet İşleri Başkanlığı girdi. 

Hemen ilave edelim ki, ne olaylar, ne de yorumlar yeni değil. Ancak olaylar genişleyerek ve derinleşerek gelişti. Yine yıllar öncesinden, yapılacak çocuk sayısı, çocuk yaştaki evlilik, cinsellik, kadının toplum içindeki konumu siyasi iktidarın en büyük propaganda malzemesi olmuştu. Öyle ki, oy oldu, sandıklarda birikti. Ne var ki, bu kez İslam adına yapılan yorumlar bardağı taşıran damla oldu. Bugün yapılan yorumlar, AKP iktidarının yıllar öncesinden başlattığı İslamcı siyasetin doğal ve beklenilen sonucudur. 

Günümüzdeki hezeyanların ağababası AKP’dir. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz AKP’nin ürünüdür. Dindar ve kindar nesil yetiştirmenin doğal sonucudur. Sadece bu kadarla da sınırlı değildir. Örneğin; yıllarca, Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ), Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), Müslüman Kardeşler (İhvan), El Kaide, El Nusra hep arkaları sıvazlanmış, beslenmiş, örgütlenmeleri yurt içinde ve dışında desteklenmiş örgütlerdir. AKP iktidarı ile FETÖ yıllar yılı içiçe, kucak kucağa yaşamıştır. Birlikte banka, özel okul, dershane açılışında, gazete - TV kuruluşunda boy göstermişlerdir. AKP ileri gelenleri ile FETÖ ilişkisine dair araştırmalara iktidar hep kulak tıkamıştır, hep yan çizmiştir. IŞİD, Suriye’de Beşar Esad’ı devirecek en örgütlü güç olarak desteklenmiştir. Bu tüm dünyanın malumudur. 

AKP iktidarının yıllardan beri İslam dinine dayanan iç ve dış siyaset güttüğü yadsınamaz. Amaç; ülkeyi İslamcı bir rejime kavuşturmaktır. Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere bütün kamu kuruluşları bu amaçla olabildiğince kullanılmıştır. Öyle ki Diyanet İşleri Başkanlığı’na yıllık bütçeden üç – beş bakanlığın bütçesi toplamından daha çok para ayrılmıştır. Kurum; lüks arabalarla donatılmış, hiyerarşide makamı yükseltilmiş, her yıl yüzlerce çalışanını diğer bakanlıklara göndermiştir. 

Din değişmez. Dini yorumlar değişir. Bu değişimi sağlayan da zamanın gerçekleridir. “Zaman sana uymaz, sen zamana uyacaksın” hikmetinin isabeti de buradadır. 

Sonuç: Çare laik devlet düzenidir. Başta Avrupa olmak üzere, bütün uygar dünya bizim bugün yaşadıklarımızı asırlar önce yaşamış, sonuçta dinin devlet yönetiminden uzak tutulması gerektiğini kabul etmişlerdir. O nedenle çözüm laik rejimdir.