"AMA BENİM İSLAMCIM DAHA EFENDİ" ya da "TC'NİN RUHUNA EL FATİİİİHAAAA"

Cumhuriyet Halk Partisi tarihinin en kötü kararını aldı ve baş etmekte zorlandığı Tayyip Erdoğan'ı devireceğini zannederek bir İslamcı ismi Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterebileceğini açıkladı.

Elbette Ekmeleddin İhsanoğlu henüz resmen aday ilan edilmedi.

CHP oluşan tepkiler karşısında gerileyip başka birini aday gösterebilir, ama şaşırtıcı biçimde MHP önümüzdeki günlerde "Biz uygun bulmadık" diyebilir ki bu CHP için daha da büyük skandal olur o da ayrı konu.

Ekmeleddin İhsanoğlu İslam Konferansı Örgütü'nün eski Genel sekreteri. Suudi Arabistan destekli, tam bir Amerikan tipi İslamı savunan bir bilim adamı.

İhsanoğlu Carter döneminde Brezinski'nin ortaya attığı Yeşil kuşak projesinin destekçilerinden biri.

Bugüne kadar Amerikan politikalarına hiç ters düşmemiş.

Tayyip Erdoğan ile ise Suriye ve Mısır konularında aykırı düştüğü biliniyor.

Ancak bunların hepsi detaydır.

Burada önemli olan CHP'nin Tayyip Erdoğan'ı "devirme telaşı" içinde Türkiye'nin bundan sonra ancak "İslami bir kimlik taşıyarak" yürüyebileceğini kabul etmesidir ki facia budur.

Cumhuriyet'i kuran parti olmakla övünen CHP'nin Erdoğan'a karşı çareyi "İslamcı kimlikte" bulması akıl alacak gibi değildir.

Hedef, Tayyip Erdoğan'ın şahsını devirmek değil, Erdoğan'la şekillenen, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş felsefesini, Atatürk ilke ve devrimlerini toptan ortadan kaldırmayı amaçlayan siyasi akımın önünü kesmektir.

CHP'nin yaptığı bu gerçeği görmezden gelip salt "kimi gösterirsek kazanırız" paniği ile aday bulmaya çalışmaktır.

Tahminim CHP'nin Ekmeleddin İhsanoğlu'nu çatı adayı yapamayacağı yönünde.

Yapması halinde parti içi disiplini "Başka bir aday gösterilmeyecek" diyerek tutması mümkün değildir.

Eğer İhsanoğlu'ndan vazgeçilmezse CHP içinden en az 20 milletvekili mutlaka başka bir ismi aday gösterecektir.

Bu da CHP'nin çatlaması demektir ki, bu durumda Kılıçdaroğlu yerini Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bile koruyamaz.

KESİNLEŞMEDEN AÇIKLAMAK BÜYÜK HATA

CHP Genel Başkanı parti tarihinin en kötü kararını bir de üstüne en kötü biçimde açıkladı.

Kılıçdaroğlu "MHP'ye çatı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu önerdik" dedi. Yani MHP şu anda olumlu baktığı söylese bile oturup düşündükten sonra "Biz desteklemiyoruz" derse ne olacaktır?

CHP İhsanoğlu adını ya kesinleştirip açıklayacak ve eş zamanlı olarak resmi başvuru yapılacaktı ya da isim hiç söylenmeyecekti.

Kılıçdaroğlu bu kararıyla CHP'ye bugüne kadar vurulmuş en büyük darbeyi vurdu.

REAGAN İRAN'LA REHİNE KRİZİ SAYESİNDE BAŞKAN SEÇİLMİŞTİ

Zaman geçince insan unutuyor. Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker mesaj gönderince bilgi tazelemiş oldum. Bizim Musul'da teröristlerle başımıza gelen rehine olayı Amerika'nın başına İran'da gelmişti.

Tahran'daki Amerikan Elçiliği 1972 yılında tarafından basılmış ve 52 elçilik mensubu bir yılı aşkın süre rehin tutulmuştu.

1980'de ise Amerika'da başkanlık seçimi yılıydı

Cumhuriyetçi Ronald Reagan ve Demokrat Jimmy Carter yarışıyorlardı.

Seçimin en önemli tartışma konusu İran'la rehine kriziydi. Cumhuriyetçiler Başkan Carter'i çaresizlikle, yeteneksizlikle suçlayarak yıpratıyorlar.

Rehineler seçimden önce serbest bırakılırsa, Carter büyük puan toplayacak, muhtemelen seçimi kazanacaktı.

Ancak rehineler seçime kadar bırakılmadı ve ekimde yapılan seçimi Ronald Reagan kazandı.

İşe bakın İran, rehineleri 1981 yılının başında, Reagan Başkan olarak yemin ettikten sadece 20 dakika sonra bıraktı.

Sonrasında bir komplo teorisi ortaya atıldı. İsmi "Ekim Senaryosu" idi.

Buna göre Reagan kampanya görevlilerinin, İsrail üzerinden İran'a silah verilmesi ve mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırılması karşılığı, İran'dan rehinelerinin seçimden önce serbest bırakılmamasını istedikleri iddiası ileri sürülüyor.

Elbette bu iddialar hep yalanlandı. Kongre soruşturmalarından da bir sonuç alınamadı. Ama herkes gerçeği biliyordu.

Bakalım yıllar sonra dünyanın farklı yerlerinde yine bir seçim öncesi bu kez "Ağustos Senaryosu" yazmayı planlayacak stratejik Şark kurnazları ortaya çıkacak mı?

BAŞBAKAN KONSOLOSLA NASIL KONUŞTU?

Başbakan rehin alma olayındaki sorumluluklarını bir kenara bırakıp muhalefeti suçluyor.


Halkı yatıştırmak için de “sorunu diplomasi ile halletmeye çalıştıkların” söylüyor.

İyi güzel de, Erdoğan’ın “konsolosla bizzat görüştüm” demesi çok garip.

Çünkü Musul konsolosumuz IŞİD’in elinde rehin. Bu durumda Başbakan konsolosla nasıl konuşabiliyor?

Konsolosun elindeki telefonun alınmamış olması olanaksız. Bu durumda konsolos Başbakan’la görüşmeyi ancak teröristlerin izni ile yapabilir.

Bu da teröristlerle pazarlığı bizzat Başbakan’ın yürüttüğünü gösterir.

Bir terör örgütüyle yürütülen pazarlığı halka “diplomasi” diye anlatıyor.

Bu danışıklı dövüş planı şöyle: Rehineler bir süre sonra serbest bırakılacak, vatandaşın bir bölümü de “dünyayı dize getiren” kişiyi Cumhurbaşkanı seçmek için sandığa koşacak.


https://twitter.com/can_atakli_