AYASOFYA ile ALDATMAK!..

Anketlerde, araştırmalarda başaşağı seyreden, hızla eriyen iktidar ne yapacağını şaşırdı, o panik içinde aklına yine “Ayasofya” geldi!..

Attığım başlığı, nurlar içinde yatsın Yaşar Nuri Öztürk’ten esinlendim; dini sömürenleri, siyasete alet edenleri pek de güzel anlattığı kitabının adıydı:

Allah ile aldatmak!

Neredeyse 19 yıldır, ülkeyi aklına estiği gibi yöneten, milli varlıklarımızı haraç mezat satan, ötekileştirici, ayrımcı politikalarıyla boğucu bir iklim yaratan iktidar, süreç sonunda yüzde 30’ların bile altına inince doğal olarak kimyası bozuldu! Küçük ortağı ise yüzde 10’luk barajın epey altına indi…

Kısacası, ikisi birden ne iktidarı ne de Cumhurbaşkanlığını elde tutamayacaklarını açıkça görüyorlar… İşte bu nedenle çok daha sert bir yönetim şekline geçtiler; bu ülkenin yurtsever, namuslu gazeteciler hapishanelere tıkılmaya başlandı, CHP’nin ve genel olarak muhalefetin üzerinde boğucu bir baskı kurmaya da yönelindi… Üç milletvekili, milletvekillikleri hiç görülmemiş bir şekilde düşürülerek hapishaneye tıkıldı, ikisi daha sonra tahliye edildi, biri hala içeride!

Ama erimeyi durduramadılar, durduramıyorlar!..

Ayasofya’nın tarihi önemi

Ne yapsınlar, dönüp, dolaşıp eski hikayeyi yine ortaya sürdüler…

Ayasofya’yı cami olarak açmak!..

Öncelikli soru şu: E be birader, madem Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da açıkladığı gibi “Ayasofya konusu Türkiye’nin egemeliğinde, onun karar vereceği bir konu” niçin 19 yıl boyunca beklediniz? Her şeyi bir kararname ile halleden Saray, bir imza ile bu işi de kotarmadı?

Kazın ayağı öyle değil de ondan?..

Ayasofya, İmparator Justinianus tarafından, Kudüs’te Hazreti Süleyman tarafından yaptırılmış, 6. yüzyılda yıkılmış ve tekrar inşa edilmiş olan Kudüs Tapınağı örnek alınarak yaptırıldı. Gerçekten de Ayasofya’nın mimarisi Kudüs’teki  Süleyman Tapınağı’na benzerliği ile bilinir… 537 yılında ibadete açıldı.

İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğinde kentteki 20 civarında kilise camiye çevrildi. Onlardan biri de Ayasofya idi..

Kısacası, Ayasofya 916 yıl boyunca Kilise, 482 yıl boyunca da cami olarak mevcudiyetini sürdürdü… Ancak Ayasofya tüm tarih boyunca başta Ortodokslar olmak üzere tüm Hristiyanlık açısından çok önemli bir yere sahip. Bir örnek vermek gerekirse; Kudüs’teki Mescid-i Aksa Müslümanlar için ne ifade ediyorsa, Ayasofya’da Hristiyanlar için aynı şeyi ifade ediyor…

Bunu gören Büyük Devrimci Atatürk, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesi gereği Ayasofya’nın ne kadar büyük bir öneme haiz olduğunu kavradı… 1 Şubat 1935’te Ayasofya “müze” yapıldı…

Ve bugüne dek “İslam-Hristiyan” barışının simgesi olarak öyle kaldı!..

Şu sorulara yanıt lütfen!

Ve şu anda iktidarın “seçim argümanı” olarak oy hesabına kurban ediliyor!..

Daha önce “Ayasofya açılsın” diyenlere “Önce Sultanahmet Camii’ni doldursunlar” yanıtını veren AKP’li Cumhurbaşkanı, bugün topu Danıştay’a atıp, zaman kazanmaya çalışıyor. Oyun öyle bariz sırıtıyor ki, İYİ Parti’nin Mecliste verdiği “Ayasofya ibadete açılsın” önergesi, AKP’lilerin oylarıyla reddedildi. Red oyu verirken de şöyle bir söyleme sığındılar:

-Şimdi reddediyoruz ama Temmuz’da göreceksiniz!.

Demek ki planları var! Hatta B ve C planları da olması gerek; o halde lütfedip şu sorulara yanıt vermeleri de gerek:

-Etrafımız Ortodoks Hristiyan ülkelerle dolu; bunların ayağa kalkmasına, Birleşmiş Milletler tarafından topa tutulmaya hazır mısınız?..

-Hadi bunu yaptınız; siyasi, kültürel ve de özellikle ülkenin şu haliyle ekonomik yaptırımlara hazır mısınız?

-Sadece Ortodoks değil, Katolik ülkeler dahil, dünyanın birçok yerinde camilerin kapatılmasına hatta kiliseye çevrilmesine hazır mısınız?

-Kudüs’ün İsrail’in başkenti olmasına dünyanın ezici çoğunluğunu “Evet” diyebileceği bir iklime hazır mısınız?

-Kudüs’teki Mescid-i Aksa’nın cami statüsüne son verilmesine hazır mısınız?

-Dünyanın birçok yerinde İslam düşmanlığının akıl almaz bir şekilde yükselmesine, ibadethanelere, insanlara büyük saldırıların yapılması olasılığına hazır mısınız?

Tüm bu sorunları göğüslemeye hazırsanız, buyurun açın elinizi tutan yok, Saray’ın bir imzasına bakar! Ama benim fikrime göre AKP liderliği bu meseleyi kendine göre tepe tepe kullanır; propagandasını yapar, sonra da bir yerde uyutur, bu Danıştay olur, Meclis olur, fark etmez, bugüne kadar neleri uykuya yatırmadılar ki!.. Açmaya kalkışıp, sonrasında geri adım atmak da kepazelik olacağından “uyku durumu” en iyi çözümdür!..

Ancaaak, millet yer mi, işte orası bu kez biraz netameli!..

NOT: İlahiyatçı dostum Cemil Kılıç’ın Odatv’deki yazısı esin kaynağım oldu, kendisine çok teşekkür ederim.

https://twitter.com/umit_zileli