CANIMI SIKAN ŞEYLER

AYIP AMA NE DEMEK “BİR DİKİLİ AĞAÇLARI BİLE YOK”


İktidar partisinin birkaç ismi hariç referanduma sakin bir hava içinde gitme eğilimi daha güçlü görünüyor.
Özellikle “hayır” diyenlerin kampanyayı çok sakin ve barışçı biçimde sürdürmesi aklı başında AKP'lileri endişelendiriyor. Birçok AKP'li “Hayır diyenler teröristtir, darbecidir, halkının üzerine ateş açanlardır” söyleminden çok rahatsız.
Burada dengeyi bozan bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan. Partisinin tabanından gelen bütün imalara rağmen söylemini her gün biraz daha sertleştiriyor. Anlaşılan 7 Haziran 1 Kasım arasındaki şiddet ve gerginlik ortamının AKP'ye çok yaramasından hayli etkilenmiş Cumhurbaşkanı. Aynı gerginlik ortamının sürmesinin referandumda da zafer kazandıracağını düşünüyor olmalı.
Erdoğan gerginliği sadece “hayır diyen teröristtir” söylemi üzerinden götürmüyor. Israrla ve sürekli olarak “Biz-onlar” ayırımı yaparak isim belirtmeden hedefler gösteriyor ve mağduriyet edebiyatına sığınıyor.
Pazar günü, yine her gün olduğu gibi birkaç yerde konuşma yaptı Erdoğan ve bunların hepsi tv'lerden canlı olarak yayınlandı. Erdoğan her zaman olduğu gibi “hizmetlerini” anlattı.
Laf üçüncü Boğaz köprüsüne geldiğinde yine “Bunların bir dikili ağacı bile yok” dedi.
Ayıp ama. “Üçüncü” köprüyü anlatırken “Bunların bir dikili ağacı bile yok” demek en azından inanılmaz mantıksız bir şey. Adı üzerinde “üçüncü” köprü. Demek iki köprü daha yapılmış ondan önce.
Ayrıca hizmetleri anlatmak iyidir de, geçmişi bu kadar karalayarak, yeni eğitim sisteminin “dindar-kindar” tedrisatından geçerken Cumhuriyet tarihi ile bilgisiz bırakılmış yeni nesli “bunlar hiçbir şey yapmamıştı” diye kandırmak da çok can sıkıcı.
Cumhurbaşkanı “Bir dikili ağaçları bile yok” diyor ama Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'ye kazandırılan yatırımları sata sata bitiremediler. Eğer ekonomiyi biraz ayakta tutabildilerse bunu “dikili ağaçları yerlerinden söküp satarak” başardılar.
“Babalar gibi satıyoruz” lafı bu iktidarın sloganıydı. Herşeyi sattılar. Elimizde ne demir çelik, ne şeker, ne çimento, ne telefon şirketleri kalmadı.
Büyük umutlarla para bulabilmek için icat ettikleri “Varlık Fonu”na devrettikleri bankalar, sanayi şirketleri, havayolu şirketi de bu iktidardan çok önce kurulmuştu ve şimdi onların kurtarıcısı haline geldi.
Kimsenin bu ülkeye bir çivi çakanlara tek kelime sözü olamaz, olmamalı. Ama bir hizmet yaparken geçmişi tümden yok saymak, inkar etmek, karalamak ve zihinleri bulandırmak en azından Türkiye sevgisi ile açıklanamaz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece kendi tek kişilik iktidarı için girdiği bu yolda dengesini kaybediyor sanki. Bu millet ne ahmak ne de hafızasını yitirmiş durumda. Aklı başında herkes yapılan hizmetleri de takdir eder, geçmişten bugüne gelen değerlerimize de sahip çıkar. Bağırıp çağırarak sürekli algı oluşturmaya çalışmak belki yeni yetmelerle trolleri etkiler ama milleti sadece güldürür.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

BÜTÜN SLOGANLARI HİTLER'den ALINMA AMA ALMANYA HÂLÂ NAZİ KAFASINDA


Hakkını teslim edelim, Erdoğan iyi yerden yakaladı. Eğitim, kültür ve gelir açısından hayli geride, ama sayıları fazla olan kesimleri etkilemek için inanılmaz bir çıkış yaptı.
Yine “Eeeeeyy” diye başladı söze “Almanya oraya gelirim, beni de içeri sokmazsan dünyayı ayağa kaldırırım” diye gürledi.
Bu söylemin prim yapmaması mümkün değil.
Erdoğan sonra da Almanya'da hala Nazi kafasının yaşadığını söyledi.
İyi hoş da burada iki nokta var, iktidar tarafının izah etmesi pek mümkün değil.
Birincisi Almanya garip bir tutumla AKP'lilerin kendi ülkelerinde toplantı yapmasını engelliyor. Bu tabii ki eleştirilecektir, buna karşı AKP iktidarı da Türkiye'de aynı uygulamayı hayırcılara karşı uygulamıyor mu? Aynı uygulama neden Almanya için anti demokratik sayılıyor da Türkiye için ses edilmiyor.
İkincisi, Almanya'ya “Nazi kafası” eleştirisi yapılırken dönüp Türkiye'ye bakmak gerek.
Almanya yıllardır Nazilerle ilgili her şeyi yok etmeye çalışırken, bizdeki iktidar ise bütün sloganlarını Hitler'den
almıyor mu?
“Yeni Türkiye, tek devlet, tek millet” sloganları, halka çeşitli yardım malzemeleri dağıtılması, tek adam yönetiminin özendirilmesi, sürekli dev hizmetlerden söz edilmesi, Hitler'i iktidara taşıyan ve orada kalmasını sağlayan unsurlar.
Almanlar “Nazi benzetmesine” çok öfkelendiler. Ama örneğin Merkel kalkıp da “Biz Hitler'i gömdük, ama siz sloganlarıyla yaşatmaya çalışıyorsunuz” derse verecek cevabımız var mı?

KOMİK

İŞE BAKIN, CHP REFERANDUMDA TUZAK KURMUŞ


Söyleyen sıradan biri olsa sadece gülüp geçeceğim. Ama bu kişi AKP hükümetinde başbakan yardımcısı.
Numan Kurtulmuş Hürriyet'in iktidardan kadrolu yazarı Abdülkadir Selvi'ye konuşurken “CHP referandumda tuzak hazırlıyor, hayır çıkarsa hemen Cumhurbaşkanının istifasını isteyecekler, seçim diye ayağa kalkacaklar, dünyayı başımıza yıkmaya çalışacaklar” demiş.
İyi de tuzak neresinde bunun?
Numan Kurtulmuş CHP'ye bakacağına kendilerine can siperane destek veren MHP'ye bakmalı. Çünkü hayır çıktığında CHP'den önce MHP'nin ayağa kalkması gerek. Devlet Bahçeli “Fiili durum yarattınız, bu durumu yasal hale getirmek gerek, öyleyse halkımıza bir soralım” demişti. Hayır çıkarsa Bahçeli'nin “Halkımız fiili durumu kabul etmedi, dön bakalım asli görevine” demesinden korkmalı Numan Kurtulmuş.
CHP'ye gelince; elbette hayır çıkması halinde CHP'nin eli çok güçlenecektir. En azından bu iktidarın elindeki tek koz olan “Milletimiz böyle istiyor, buna karşı çıkamazsınız” kandırmacası bir son bulacaktır.
CHP herhalde Erdoğan'a “istifa et” demeyecektir ama en azından “Milletimiz yarattığın fiili durumu onaylamadı, ayrıca sana daha fazla yetki vermedi, o halde şu anda anayasada belirtilen sınırlarına çekilmelisin” diyecektir ki bu çok normal.
Nitekim CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dün konuyla ilgili bir soruya “Cumhurbaşkanını halk seçti, görevden istifa etmek demek demokrasi açısından da hukuken de doğru bir tavır olmaz” dedi.
Anlaşılan AKP, muhalefetin “hayır çıksa da bir şey değişmeyecek, Cumhurbaşkanı da hükümet de yerinde duracak” söyleminden çok rahatsız.
İstiyorlar ki CHP şimdiden “Hayır çıkarsa her şey değişecek, Erdoğan gidecek, AKP çökecek” desin, böylelikle “Bunlar istikrarı bozacak, bu oyuna gelmeyin” propagandası yapmak kolaylaşsın

BUNU YAZMAK GEREK

BAKMAYIN ÖFKELERİNE AVRUPA'NIN TAVRINDAN ÇOK MEMNUNLAR


Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a Almanya'da konuşması için salon verilmeyince AKP'liler bir anda demokrasi ve hukuku hatırladılar. Hep bir ağızdan veryansın ediyorlar Almanya'ya ve bazı Avrupa ülkelerine.
Ama öfkeli gibi görünmeleri kimseyi kandırmasın. İktidar Avrupa ülkelerinin bu garip tavrından son derece mutlu.
“Neden evet denmeli” sorusuna bir türlü cevap veremeyen AKP için Avrupa'dan gelen tepkiler can simidi gibi oldu.
Şimdi “neden evet”i bir kenara bıraktılar gündemlerinde varsa yoksa Avrupa var. Erdoğan'ın ısrarla gündeme getirdiği “Bizi kıskanıyorlar, bizi çekemiyorlar, bizden korkuyorlar” sözleri Avrupa ülkelerinin anlamsız tepkileri nedeniyle bir kesim tarafından gerçekten doğru kabul edilmeye başlandı.
Bunun da özellikle Avrupa'daki seçmenlerin “evet”e yönelmesine katkısı çok büyük. Ayrıca Türkiye'deki birçok “kararsız” da Avrupa'nın bu tavrı karşısında kararlarını evet'e yönlendirebilirler.
Hatta öyle ki bir başka açıdan bakarsak, Avrupa ülkelerinin özellikle Erdoğan aleyhtarı kampanya yürüttüklerini, çünkü Türkiye'de getirilmek istenen yeni rejime ihtiyaçları olduğunu bile söyleyebilirim.
Türkiye'nin başında Erdoğan gibi bir kişinin, her şeye tek başına karar veriyor olması Amerika'nın da Avrupa ülkelerinin de çok işine gelir. Türkiye'nin Irak, Suriye, Mısır, Libya gibi olması batılı emperyalist ülkelerin işini çok kolaylaştıracaktır. Tek bir kişiyle bütün sorunlarını halledeceklerdir.
Yıllardır Erdoğan'ın dışarıya çok öfkeli konuşmalar yaptığını, ama bunun ciddiye alınmadığını çünkü batı ülkelerinin “Bize bağırsın çağırsın sonuçta ne istiyorsak yapıyor” mantığı ile tepki göstermediklerini, buna karşı Türkiye'de kamuoyunun bir bölümünün bu efelenmelere itibar ederek Erdoğan'ı desteklediğini yazıyorum.
Washington Post Gazetesi de sonunda dayanamamış ve bu gerçeği yazmış dün. Gazete diyor ki “Bakmayın Erdoğan'ın bize öfke saçmasına, onun asıl hedefi iç kamuoyu, dışarıda bir sorun yok.”

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

KADINLARDAN NE İSTİYORSUNUZ?


Yarın Dünya Çalışan Kadınlar Günü. Ama iktidar bu günü kutlatmamak için elinden geleni yapıyor. Neredeyse Türkiye'nin her yerinde Dünya Kadınlar Günü nedeniyle sokağa çıkanların üzerine polis yürüyor. Çoğu kez de zor kullanarak her türlü gösteriyi engelliyor.
Niye? Efendim OHAL varmış. Tamam da her yıl kutlanan böyle bir gün niye iktidarı bu kadar rahatsız eder de OHAL bahanesiyle kadınların üzerine yürür.
Galiba bu gösterilerin çoğunda “hayır” da denmesi rahatsızlık yaratıyor. Ama Erdoğan ve AKP'liler benzer toplantılarda sadece “evet propagandası” yapıyor, o başka tabii. Türkiye Almanya gibi antidemokratik, Nazi kafasındaki bir ülke değil ki. Burası uygar, demokratik bir ülke!

https://twitter.com/can_atakli_