“BANA mı SORDUN KARDEŞİM!..”
Geçen Cuma gecesi Beyaz Tv’deki “Dinamit” programında, Latif Şimşek ve Cem Küçük’le epey “yüksek perdeden” atıştığımız “PYD terör örgütü ilan edildi mi” tartışması esnasında şöyle bir konuşma geçmişti:
Cem Küçük: Uyduruk bir mahkeme kararının hükmü yok; Cumhurbaşkanı “terör örgütü” dediyse bitmiştir...
Ümit Zileli: Bakanlar Kurulu ya da Yargıtay kararı olmadan olmaz. Sen sözlü kültürden geldiğin için anlamıyorsun galiba...
Cem Küçük: Cumhurbaşkanı söylüyor yahu...
Ümit Zileli: senin Cumhurbaşkanın bugün söyler, yarın kendisi yalanlar...Böyle yüzlerce örnek var...
Tanrı’nın sopası yok işte; daha o tartışmanın üzerinden bir kaç gün geçmişti ki, Saray okuduğumda şapkamı uçuracak 180 derecelik bir dönüşe imza attı... yıllarca “ekmeğini yediği” Mavi Marmara katliamı için aynen şu sözcükleri kullandı:
-Siz Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz.... Biz zaten oraya gerekli yardımı Gazze’ye, Filistin’e bugüne kadar yaptık, yapıyoruz. Davul, zurna çalarak değil, edebi adabı içinde yapıyoruz...
Sahiden inanılmaz! Hani arşivler olmasa, görüntüler olmasa “koskoca Cumhurbaşkanı yalan söyleyecek değil ya” diyeceğiz ama maalesef diyemiyoruz!.. Mavi Marmara’nın davulla zurnayla ve dualarla uğurlandığı, AKP milletvekillerinin son anda nedense gemiden indiği görüntüler de önümüzde!.. İktidara yakın gazeteci Hakan Albayrak bile “niçin gemiden indiniz?” diye sormamış mıydı?!.. Sonrasında başta Başbakan olmak üzere iktidar mensupları, yanaşmaları, bürokratları, muhterem medyası hep birlikte ağıtlar yakıp, İsrail’e hakaretler, tehditler yağdırmamışlar mıydı?..
-Arşivler asla yalan söylemez!..
“Araf’taki vaatlere ihanet etmek!..”
Saray, Altı yıl içinde seçim meydanlarında, iftar sofralarında, Meclis kürsüsünde yüzlerce kez sahip çıktığı Mavi Marmara ve İHH’yı bir kalemde silip attı, iyi mi!
Bakalım zamanın Başbakan’ı, yani bizzat kendisi saldırıdan sonra yıllar içinde neler söyledi?.. Yalnızca iki örnek vereceğim:
Yıl 2014. Yer Sinan Erdem Spor Salonu. Başbakan Tayyip Bey, ÖNDER İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları derneği tarafından düzenlenen “2014 İmam hatip Okulları Kutlu Doğum Programı’nda konuşuyor:
-Filistin’e, Mavi Marmara gemisine sırtını dönüp mümin kardeşinden esirgediğin muhabbeti diğerlerine cömertçe verenler Araf’taki vaatlere ihanet edenlerdir!..
Zamanın Başbakan’ı Mavi Marmara organizasyonunu gerçekleştiren İnsani yardım Vakfı İHH’ya da sahip çıkmış, CHP, HDP ve MHP’nin İHH’ya saldırdığını iddia ederek
Şunları söylemişti:
-Kimdir bu İnsani Yardım Kuruluşu? Mavi Marmara ile Gazzeli bebeklere ilaç götüren, mama götüren, gıda götüren, bunun için de ölümü göze alan bir yardım örgütü. Dünyanın her yerinde masumların, yoksulların bu yardım kuruluşunu görünce yürekleri Ferahlıyor...
Örnek çok; kendisinin ve adamlarının ekranlarda, yazılarında, toplantılarda söyledikleri arşivlerde kapı gibi duruyor!.. Aynı şahıs, bugün İsrail için ne diyor peki:
-Kazan kazan politikasına göre bu adımları attık. Tabii ki biz de kazanacağız İsrail’de kazanacak!..
Gel de Makyavel’i anma şimdi; ne demişti yüzyıllar öncesinden, “iktidara giden her yol mubahtır!..” Bizimkiler, Makyavel’in o ünlü özdeyişini biraz farklı kullanıyorlar günümüzde... Türker Ertürk’ten ödünç alarak aktarıyorum:
-İktidarda sonsuza kadar kalabilmek için her şey mubahtır!..
Bir şeyi çok merak ediyorum; Mavi Marmara’da yakınlarını kaybedenler acaba hangi duygular içindedir?..
Saray bu fırsatı değerlendirebilecek mi?..
En büyük Türk büyükleri, yıllardır sürdürdükleri, bu yüzden ülkeyi bir felaket sarmalına soktukları “değerli yalnızlık” politikasından o denli hızla ve de neredeyse “el aman” diyerek çark ettiler ki, millet olarak apışıp kaldık!..
Muhterem yanaşma medyanın kalemtraşları, yıllardır küfür ettikleri İsrail’i, aylardır “puşt” diye aşağıladıkları Rusya’yı öylesine övme yarışına girdiler ki, bir gazeteci olarak benim yüzüm kızardı!..
Aslına bakarsanız, yumuşama politikası doğru... Saray’ın ve adamlarının özellikle Rusya ile düşmanlığı “özür dileyerek” de olsa bitirmesi Türkiye için çok iyi bir gelişme... Turizmden ihracata kadar baş aşağı çakılmış ülkemizin yarınları için altın değerinde...
Diğer taraftan “bölgesel yumuşamayı” da tetikleyecek, yeni bir bölgesel işbirliğinin de önünü açacak bu adımlar geç de olsa iktidarın “nasıl bir felakete doğru” koşar adım gidildiğini fark ettiğini gösteriyor...
-Ancak yetmez!..
İşaretlerini görüyoruz ama Mısır’la aradaki düşmanlığı sona erdirecek adımlar da büyük bir hızla atılmalı... Yine yetmez!.. Türkiye’yi yönettiğini sananlar eğer ülkeyi tekrar ayağa kaldırmak, çok eskilerde kalan saygınlığına kavuşturmak ve girdiği terör bataklığından kurtulmak istiyorlarsa Suriye politikasını da tepeden tırnağa değiştirmek zorunda!..
Bu sayede, Rusya, İran, Irak, Suriye ve tabii Şangay İşbirliği Örgütü ile işbirliği geliştirilebilir, Ortadoğu’yu “babalarının çiftliği” gibi yeniden dizayn etmek isteyenlere ağır bir tokat atılmış olur. Yapmaları gereken ise çok açık:
-IŞİD ve “özgürlük savaşçısı” kılığında gezinen dinci çapulcularla her türlü ilişkiyi kesmek, Suriye’deki iç savaşın tarafı olmaktan çıkmak, bölge ülkeleriyle ortak hareket etmek!..
İşte bu kadar basit! PKK’yı, PYD’yi ve onların hamisi “üst akıl”ı kanlı emellerinden vazgeçirmek istiyorsan başka bir yol da yok!..
https://twitter.com/umit_zileli