KAFAMI BOZAN ŞEYLER
Bu öfke, bu kin ve bu nefret ne acı
İki gündür AKP’li trollerin sosyal medyadaki lincine uğruyorum.
Sosyal medyayı faal olarak kullanan biri olarak, bu tür saldırıları aslında pek ciddiye almıyorum.
Ancak üslubun dozu kaçtığında ve en önemlisi toplumun hassas noktalarına vurgu yapılarak hedef haline getirilme çabasına karşı da kayıtsız kalamam.
Pazartesi günü Tele1’de sabah sohbeti sırasında, TV’de yayınlanan ‘Kim Milyoner Olmak İster?’ programına katılan ve 125 bin lirayı alıp yarışmadan çekilen Ümmü Gülsüm isimli yarışmacının çeşitli gazetelerde yayımlanan haberlerine de değindim elbette.
Yarışmacı genç kızın üniversite mezunu olduğunu ancak doğuştan konuşma yeteneğini kaybettiği için yarışmada cevapları kartona yazarak verdiğini de belirttikten sonra “Gerçekten alkışlanacak bir başarı” dedim.
Daha sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisini arayıp kutladığını anlatan haberi okuduktan sonra “Ancak” dedim, “Burada dikkatimi çeken şu; Cumhurbaşkanı, bir yarışmada 125 bin lira kazanan bir yarışmacıyı niye arayıp da tebrik eder? Bunda yarışmacı kızımızın türbanlı olmasının etkili olduğunu düşünüyorum.”
125 BİN LİRA KAZANDI:
Ümmü Gülsüm finale kadar gidebilirdi ama hiç bilmediği bir soruyu cevaplayamayıp küçük bir ödülle ayrılmaktansa 125 bin lirayı alıp gitmeyi tercih etti.
Ertesi gün sosyal medyada bir kampanya başladı.
Sanki bu genç kızı türbanlı olduğu için aşağılamışım, türbanlı bir kızın başarılı olmasını hazmedememişim, utanılacak sözler söylemişim.
Bir, üç, beş derken bir baktım organize biçimde yoğun bir sosyal medya saldırısı var.
Kimi tam kendine uygun biçimde belden aşağı küfürler savunuyor, kimi olayı kılık kıyafet üzerinden bildik kavgaya itiyor.
Tabii en beteri ise kendini bilmez bir trol kesiminin sanki İslam’a karşı düşmanlık yapıyormuşum gibi sunmaya çalışması.
Böyle durumlarda asla savunma yapmak istemem.
Ama ahlaksızca hedef gösterildiğinde, buna cevap vermek ister istemez zorunlu hale geliyor.
Söylediğim sözler ortada.
Zaten dünkü Tele1 yayınında hiç kesip biçmeden tekrar açıkladım.
Ne türbanı küçük görüyorum ne bu başarılı kızımızı aşağılıyorum.
Sadece bir soru soruyorum;
Bir ticari kanalın eğlence amaçlı yarışma programında, miktarı yüksek olsa bile bir ara ikramiyeyi kazanan kişiyi cumhurbaşkanı niçin arar ve tebrik eder?
Daha önce bu yarışmada 125 bin kazanan olduğu gibi, en büyük ikramiyeyi bir milyon lirayı kazanan da oldu.
Cumhurbaşkanı o kişileri arayıp kutladı mı? Hayır.
BİR GENÇ, BİR MİLYON KAZANMIŞTI:
Yarışmada, geçtiğimiz yılın kasım ayında Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp öğrencisi Arda Ayten 1 milyon lira kazanmıştı.
Peki bu genç kızımızın konuşamamasının dışındaki özelliği ne? Türbanlı olması.
Deniyor ki “Bu kızımızın konuşma özürlü olması ister istemez ilgi çekiyor, Cumhurbaşkanımız bu nedenle aramıştır.”
İyi ama Ümmü Gülsüm “ümmi” değil ki. Üniversite okumuş, fiziksel eksikliğini hissetmemiş, hissettirmemiş; girdiği alanlarda başarılı olmuş, Cumhurbaşkanı eğer bu nedenle kutlamışsa bir anlamda ayırımcılık yapmış olmuyor mu?
Sanki fiziksel eksikliği olanlar asla başarılı olamazlar da bu kızımız bu engeli aşmış gibi haksız bir duygu oluşturmuş olmuyor mu?
Sonuçta elbette üzülmüyorum bu saldırılara ama yıllardır söylediklerime, yazdıklarıma dişe dokunur bir eleştiri getiremeyen, fikirlerimin yanlış olduğunu söyleyemeyenlerin bu tür linç kampanyaları açmalarına açıkçası çok kafam bozuluyor.
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Voleybolcu kızlarımıza bandolu karşılama
Voleybol Kadın Milli Takımımız tarihi bir başarı kazandı biliyorsunuz.
Son maçında Almanya’yı hiç geriye bile düşmeden 3-0 yenerek Tokyo Olimpiyatları’na katılma hakkı kazandı.
Milli voleybolcularımızın başarısı tüm Türkiye’de sevinç yaratırken, MHP’li bir belediye başkanı da çıktı ortaya, kızların şort giymelerini “dinen” eleştirerek “Teşhircilik yaparak olimpiyatlara gitseniz ne olur” gibi şeyler söyledi.
Gerçi MHP Genel Merkezi, bu kişi hakkında işlem yapıyor yapmasına da bu çağda bu zihniyetin Türkiye’de, üstelik hayli destek alarak gezebilmesi hepimizin ayıbıdır bunu da bilelim.
Bir belediye başkanı, kızların şort giymesinden “dini” rahatsızlık duyarken Beşiktaş Belediyesi ise kızlarımızı bando ile karşıladı havalimanında.
Beşiktaş Belediyesi Meclis Başkanvekili Hasan Bozkurter ve Spordan Sorumlu Başkan Yardımcısı Zeynep Kahraman voleybolcularımızı çiçeklerle karşıladılar.
Hasan Bozkurter “Yüzümüzün akı bu gençlerimize çirkin biçimde dil uzatanlara bu millet gereken cevabı mutlaka verir” dedi.
Beşiktaş Belediye Meclis Başkanvekili Hasan Bozkurter ve Spordan Sorumlu Başkan Yardımcısı Zeynep Kahraman, Milli Takım kaptanı Eda Erden’e tüm takım adına çiçek verdi. Voleybol Federasyonu Başkanı Akif Üstündağ (Sol başta) bu başarının herkesi çok mutlu ettiğini söyledi.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bu bir bilgi mi, yoksa temenni mi?
Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu partinin önemli isimlerinden Etyen Mahçupyan, Şirin Payzın’a demeç vermiş.
Mahçupyan’ın sözleri içinde Davutoğlu hakkında söylediği bazı şeyler çok dikkatimi çekti.
Mahçupyan, Şirin Payzın’ın “Ahmet Davutoğlu kendi başbakanlık dönemi de dahil olmak üzere şeffaf olarak ne olup bittiğini açıklayacak mı?” sorusu üzerine şöyle demiş;
“Ahmet Davutoğlu, kendi bildiklerini ve yaşadıklarını anlatırsa bir gün bütün bu yakın tarih yeniden başka türlü yazılacak. Biliyorum çünkü bazı bölümleri dinledim, ancak anlatmak bana düşmez. Biraz o ortamın da olması gerekiyor, kendisine açık olarak da sormak mümkün.”
Müthiş bir açıklama bu.
Mahçupyan, bunu yakında açıklanacak bir bilgi olarak mı yoksa temenni olarak mı söyledi bilmiyorum, ancak Davutoğlu konuşursa gizli kalmış birçok gerçeği öğreneceğimiz kesin.
Davutoğlu bir süre önce “Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. İleride Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman, eminim en kritik dönemlerden, birkaç aydan biri 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır” demişti.
Bu dönem zaten herkesin zihnini kurcalamaya devam ediyor, Davutoğlu bu sözleriyle şüphelerin çok doğru olduğunu teyit etmişti bir anlamda.
Ancak eski Başbakan, bu dönemle ilgili henüz bir açıklama yapmadı.
Mahçupyan’ın sözlerini bu anlamda çok ciddiye alıyorum ve AKP iktidarı ile ilgili toplumda travma bile yaratabilecek bilgilerin artık herkese ulaşmasını sabırsızlıkla bekliyorum.
YENİ ÖĞRENDİM
Hani “Avrupa krizde, battı” falan diyorlar ya, işte Almanya’nın hali
Bu haberi “copy/paste” usulü ile aynen size de sunmak istedim.
Bir haber sitesindeki haber şöyle;
Almanya’da bütçenin 13 milyar 500 milyon Euro rekor fazla vermesinin ardından yatırımların artırılması ve vergi indirimi tartışmaları başladı.
Almanya’da federal hükümetin 2019 yılı bütçesinin 13 milyar 500 milyon Euro ile rekor fazla vermesi, mali kaynakların nasıl harcanması gerektiğine ilişkin tartışmalara yol açtı.
Bütçe fazlasının yeni yatırımlar için kullanılmasını öneren Maliye Bakanı Olaf Scholz, “Almanya’da şimdi çok fazla yatırım yapmamız söz konusu” dedi. Altyapıya, okullara, hastanelere, iklim değişikliği ile mücadeleye ve ülkenin her bölgesine eşit hizmet götürülmesi için yatırım yapılabileceğini ifade eden Sosyal Demokrat Partili (SPD) Scholz, “Şimdi hepsi daha kolay olacak, çünkü bunun için gereken güce sahibiz” şeklinde konuştu.
Alman hükümet bütçesinin fazla çıkması ile bütçe rezervlerindeki para 48 milyar Euro’ya ulaştı. Almanya’da Maliye Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre bu paranın 17 milyar 100 milyon Euro’sunun nasıl harcanacağı henüz planlanmadı.
Hani hesapta Avrupa ülkeleri büyük krizde, bu nedenle Avrupa Birliği de dağılmak üzere ya.
Ah keşke biz de böyle batsak.
ÇOK GÜLDÜM
Bu köye derhal doktor gelecek
Fıkra okul arkadaşlarımdan geldi.
Bilindik bir fıkranın “yeni” versiyonu;
Muhtar, köye gelen bakana “İki problemimiz var” demiş.
Bakan, “Nedir? Söyle bakalım, hemen çözelim” karşılığını vermiş.
Muhtar “Biri” demiş “Sağlık ocağımızda doktor yok.”
Daha muhtar lafını bitirmeden bakan hemen telefonuna sarılmış, bir numara çevirmiş, biraz beklemiş, karşısındakine “Falanca köydeyim, burada doktor yokmuş, olmaz böyle ya… Yarın derhal bir doktor gelecek buraya!” diye sesini de hayli yükselterek talimat vermiş.
Sonra tekrar muhtara dönmüş “Evet ikincisi?” diye sormuş.
Muhtar hafif mahcup, başını öne eğmiş “Şey efendim” demiş “Bir de köyümüzde cep telefonları çekmiyor, bir baz istasyonu lazımdı da.”
https://twitter.com/can_atakli_