BÜYÜK OYUNUN SON PERDESİ!..
Bu köşede dün kaleme aldığım “Kararmış ruhlu tetikçiler” başlıklı yazıma pek çok mesaj geldi…
Fikrini yazanlar, kutlayanlar, eleştiri getirenler; hepsine ayrı ayrı teşekkürler… İlgi gördüğüne göre devam niteliğinde bir yazı yazmaya karar verdim. “Nasıl bir yazı?” diye düşünürken sevgili Yılmaz Özdil’in, SÖZCÜ’nün “HAFTA SONU” gazetesi için yazdığı “Atı alan Üsküdar’ı işte böyle geçti” başlıklı yazısını okudum. Yılmaz, iktidarın “Başkanlık sistemine” geçilen 16 Nisan 2017 tarihinden günümüze cumhuriyeti adım adım “gömme” faaliyetlerini kendine has o nefis üslubuyla anlatıyordu.
Okuduktan sonra aklıma uzun yıllar önce, bu iktidarın henüz “çıraklık” sürecindeyken yaptıklarını anlattığım, örneklerini sıraladığım yazım geldi. Dünkü yazımı ve Yılmaz’ın yazısını adeta bütünleyen bu makaleyi paylaşmaya karar verdim…
–Korona hapisliği günlerinde geleceğimize dair bir “düşünceye davet” olsun istedim!
Kemalist ruhu silmek!..
Ortak paydaları Kemalizm düşmanlığı…
Geçmişinde faşizmin karasına iyice bulaşıp, bugün Yeni Dünya Düzeni’nin silahşorluğuna soyunanlar… Yıllarca “solculuk” oynayıp, bugün yükselen değer olarak gördükleri “neo liberalizm”in kucağına oturmakta hiçbir sakınca görmeyenler… Dünün dincileri, bugünün takiyyecileri… Dönekler… Ruhunu ve kalemini kiralayanlar… Kısacası, çıkarları için her renge bürünebilen işbirlikçiler… Ve tabii Batılı dostlarımız!..
Normal şartlarda asla bir araya gelemeyecek bu zevat, konu Atatürk, Kemalizm ve Cumhuriyet olunca adeta etle-tırnak haline geliveriyor!.. Eminim dikkatinizi çekmiştir; son günlerde yine dışardan ve içerden yoğun bir saldırı kampanyası başlatıldı. Ancak bu kez çok daha cüretkar ve akıl almaz düzeyde çarpıtarak!.. Birkaç örnek vermekte yarar var:
-Meclis Başkanı Bülent Arınç, tam da Cumhuriyet’in 80. yıl kutlamaları öncesinde “Atatürk’e saygım var, ancak Kemalizm bitmelidir” dedi…
-İsrail’in eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Dr. Alon Liel aynı sıralarda “Kemalizm’den Erdoğanizm’e” analizini ortaya attı. Bu müthiş (!) analize göre; Kemalizm bitmişti. Tayyip Erdoğan ise bugünün Kemalizm’i niteliğindeydi!..
-Tempo Dergisi, Cumhuriyet’in 80. yılında şu dahiyane (!) soruyu ortaya attı. “Kemalizm var mı? Atatürk aşıldı mı?” Bir o kadar dahiyane yanıt ise Taha Akyol’dan geldi: “ Kemalizm 1930’larda yer almış bir tarihi kategoridir!.. Atatürk ise vatanseverlik ve muasır medeniyetçilik gibi vazgeçilmez iki ilkenin temsilcisi olarak saygıyla benimsenmelidir”
-Yine aynı günlerde, yine bir AB sözcüsü, yine bildiğimiz sözcükleri sıraladı. “Kemalizm aşılmadan Türkiye AB’ye giremez..”
Ne kadar açık değil mi; içimizdekiler ve dışarıdakiler aynı ortak paydada birleşiyor:
–Atatürk’e tarihi kişilik olarak evet, Kemalizm’e yani Atatürk ilkelerine hayır!!!
Yukarıda niteliklerini saydığım içimizdekiler ve dışarıdakiler niçin böylesine hırsla, kinle ve kararlılıkla Kemalizm’i yıkmaya, yok etmeye çalışıyor?.. Bu sorunun yanıtını yıllarca sevgili Ahmet Taner Kışlalı vermişti:
–Bir din devleti kurmak isteyenlerin karşısındaki en büyük engel Kemalizm.. Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önünde en büyük engel Kemalizm.. Ve yeni mandacı, 2. Cumhuriyetçilerin önünde en büyük engel yine Kemalizm…
O huzuru tadamayacaklar!..
İşte Batılısından işbirlikçisine, şeriatçısından etnik ayrılıkçısına tüm Cumhuriyet düşmanlarının Kemalizm’e karşı birleşmelerinin nedeni bu!.. 50 yıllık çabalarının Mustafa Kemal’i yıkamadığını ve yıkamayacağını görenler şimdi Kemalizm’i hedefe oturttular. Amaç çok açık:
–Kemalizm’i yıkarak Mustafa Kemal’i yok etmek!..
Bu ülkenin aydınlık insanları, Kemalizm’in ilkelerini bıkmadan usanmadan anlatmalı:
–Kemalist Türk Devrimi, her şeyden önce bir Aydınlanma devrimidir. Türkiye Cumhuriyeti, her türlü ihanete karşın İslam coğrafyasında tek, dünya üzerinde ilk 20 devlet arasında ise bu o devrimler sayesindedir.
-Kemalizm’in ana fikri sürekli devrimciliktir. Çağdaş uygarlığa ulaşan yolda tutuculuğun, dogmaların amansız düşmanıdır.
-Kemalist Türk Devrimi din ya da ırk değil, dil-kültür birliği ile tarih bilinci üzerine inşa edilmiştir. Atatürk’ün yazdığı yurttaşlık kitabı şu cümle ile başlar: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”
Şayet bu temel ilkeler olmasaydı, Kemalizm’in ve Cumhuriyet’in akıbeti de paramparça olan Yugoslavya ve Sovyetler Birliği’nden farklı olmazdı. 20. yüzyıl, liderlerini kaybedince içi boşalan ve yok olan ideolojiler asrı olarak tarihe geçti.
İşte Kemalizm’e bunun için saldırıyorlar. Ekonomi tamamen teslim alındı. Siyasetten medyaya, en önemli köşe başları sadık adamları tarafından işgal edildi. Ama o kahredici kuşkudan kurtulamıyorlar. Bir türlü hazmedemedikleri Mustafa Kemal’i ve Cumhuriyet’i tam anlamıyla gömmeden asla huzura eremeyecekler… İşte Kemalistlerin tarihi görevi de tam bu noktada öne çıkıyor:
–O huzur ortamını asla tattırmamak!..
https://twitter.com/umit_zileli