CİNGÖZLÜK BUNLARIN RUHUNDA!..

İktidar partisinin hakkını teslim etmek lazım; çok cingözler!..


Alın mesela yeni anayasa organizasyonunu... Önce kamuoyunu tavlamaya yönelik bir “Anayasa Komisyonu” tezgahladılar. CHP’yi de bi güzel kandırdılar... MHP, daha doğrusu Devlet Bey zaten dünden hazır ve nazırdı... Büyük tantanayla komisyonun ilk toplantısı yapılırken, AKP’nin niyetinin anayasa yapmak filan değil, Başkanlık sistemini dayatmak olduğunun farkına varan CHP’nin itirazları üzerine Meclis Başkanı sıfatlı muhterem Anayasa Komisyonu’nu dağıttığını açıkladı.


Komediye bakın ki, bu durum millete, tabii ki yanaşma takımı tarafından “CHP masayı devirdi” şeklinde duyuruldu!.. Peki niçin yaptılar bu oyunu?.. Kafalarındaki “ilk dört maddesi yok edilmiş”, geri kalanı kendi geleceklerini sağlama bağlayan maddelerle donatılmış ve tabii Başkanlık sistemi temelinde bir anayasa kotarmak için!.. İşte bu nedenle Başbakan Kiziroğlu, pardon Davutoğlu Ahmet Bey “o zaman biz de kendimiz yaparız” açıklamasını yapıverdi!..


Siz bakmayın, Adalet Bakanı sıfatlı muhteremin, “AKP’de oluşturulan komisyon kendi önerimizi hayata geçirmek için çalışıyor.” Sözlerine... O anayasa bana kalırsa çoktan hazır... “Neyi bekliyorlar peki?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim... Neyi olacak referandum için gerekli 230 sayısını sağlama bağlamayı!.. O nasıl olacak derseniz, iki yol var, ikisi de MHP’ye çıkıyor... Ya oradan kotarılacak milletvekilleriyle halledilecek ya da Bahçeli faktörü kullanılacak... Ne karşılığında?. MHP’deki muhalif isimlerin Devlet Bey’i yemesinin önlenmesi karşılığında!.. İmzalar toplanmasına karşın gayet pişkin şekilde kongreyi toplamıyor ya, iş yargıya gitti... Anlayın gari...


Tabii, siz şimdi özellikle “ana muhalefet ne yapıyor?” diye soracaksınız... Vallahi bilmiyorum!.. Ancak toplumu uyarmak için canını dişine takmış uğraşanlar var. Bunlardan biri de, benim de içinde bulunduğum Milli Merkez oluşumu. Bu Cumartesi günü Milli Merkez“Bölücü-Yıkıcı Anayasa Tuzağına Hayır” konulu bir panel düzenliyor. Yarın Şişli Kent Kültür Merkezi’nde saat 13.00’da başlayacak toplantıda, Milli Merkez Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Tansel Çölaşan konuşacak. Bu üç duayen hukukçu, “yeni anayasa” palavrasıyla ülkenin nasıl bir tuzağa çekilmek istendiğini anlatacak.


Ayrıca bu toplantılar geçmişte Milli Anayasa Forumu’nun yaptığı gibi, bu panelleri Türkiye sathına yayacak.


-Sizleri de bekliyoruz.

 


Yalandan kim ölmüş!..

 


AKP, gerçekten “cingözlükte” sınır tanımıyor...


Daha geçtiğimiz salı günü Başbakan sıfatlı muhterem, tam 750 bin işçinin gözünün içine baka baka “taşeron işçilere müjde hepinizi kadroya alıyoruz” dedi. Gariban taşeron işçiler de sevindi tabii!.. Biz ihtiyatlı yaklaştık, “bu işin içinde bir çapanoğlu var” diye de düşündük açıkçası. Sağ olsun maliye Bakanı Naci Ağbal yüzümüzü kara çıkarmadı ve yeni düzenlemenin öyle kadro madro değil, “özel sözleşmeli personel” düzenine geçiş olduğunu itiraf gibi bir açıklamayla anlattı. Bir de şatafatlı bir cümle sarf etti:


-Mali ve özlük hakları bakımından yeni bir istihdam biçimi hayata geçirilecek!.


Ben sizin için Türkçeye çevireyim; Taşeron işçiler kamuda işçi ve memur statüsünün dışında “özel sözleşmeli personel” olarak istihdam edilecek. Bu personel ile üçer yıllık sözleşme imzalanacak. İşte “cingözlük” tam da burada başlıyor. Öncelikle taşeron işçi yasasında zaten “sözleşmeli personel” durumu mevcuttu. Farklılık şimdiki durumda “belirsiz tarihli” sözleşme imzalanıyordu. Anlaşmazlık durumunda işçi mahkemede hakkını arayabiliyordu. Yeni “belirli süre” durumunda, zaten kıdem tazminatı da ortadan kaldırılacak olduğu için hem işten çıkarmalar çok kolay olacak, yani iş güvencesi sıfırlanacak, hem de taşeron işçiler geriye dönük haklarından tamamıyla feragat etmek zorunda kalacak!.. Anlaşılmayan bir şey kaldıysa hemen özetleyeyim:


-Taşeron işçilik “modern kölelik” demek. Bu yeni yasayla “dibine kadar kölelik” meşrulaştırılıyor!..

 


Yağcılık sınır tanımıyor!..

 


Saray’ın ABD’ye “gazeteci kotasından” götürdüğü yandaş arkadaşlardan Star gazetesi yazarı Halime Kökçe orada bir yazı kaleme aldı. Başlığı şöyle:


-Obama neden bir Erdoğan olamadı!


Çarpıcı değil mi?. Bu hanım kızımız, eşsiz vizyonunu çalıştırıp, aynen şu satırları çok ciddi biçimde çiziktirmiş:


-Obama kendi lider zaaflarını örtmek için Erdoğan’a karşı haksız yere yürütülen negatif kampanyadan istifade etmeye çalışıyor...”


Vallahi de billahi de noktasına, virgülüne bile dokunmadım, aynen böyle yazmış. Sonrası daha da müthiş; yandaşlık çıtasının nerelere ulaştığını gösteriyor:


-Türkiye bu süreçte evet çok hırpalandı ama hem istihbari hem askeri ve siyasi anlamda devlet kapasitesini çok genişletti. Bu, işin gerçek uzmanları ve sahipleri tarafından yapılan bir tespit...


Ancaaak, yağcılığın zirveye ulaştığı nokta şu satırlar:


-Obama’ya gelince, herhalde gider ayak en hayıflandığı şey bir Erdoğan olamamaktır. Arap Baharı ile tanıştı “derin ABD” ile ve oraya başkan değil bürokrat olduğunu fark etti bence. Eminim en büyük hayal kırıklığı Erdoğan değil kendisidir!


Cümle düşüklükleri ve berbat Türkçe yazara aittir. Ben yalnızca bir şeyi çok merak ettim:

-Bu mevkutenin yazı işleri müdürü bu yazıyı okudu mu?. Okuduysa gazeteye koymaya hiç sıkılmadı mı?. Merak işte!..



https://twitter.com/umit_zileli