Dün haberlerini okuduk.
Mardin’in Dargeçit ilçesinde çocuklarını okuldan almak için okul bahçesinde bekleyen, Altınoluk köyünde korucu başı olarak görev yapan Mehmet Uğurtay başından vurularak infaz edildi.
Olayı gerçekleştiren PKK.
Dargeçitliler bunu açıkça söylüyor.
Hükümet ve PKKnın “Çözüm” milletin ise “Açılım-Pazarlık” adını verdiği süreç, artık tıkanma noktasına gelmiş durumda.
PKK, siyasi uzantıları aracılığıyla yaptığı siyasi/psikolojik baskıyı eylemlerini artırarak yapmaya başladı.
Örgüt açıkça “Öcalan'ın serbest bırakılması, özerkliğin kabul edilmesi ve Anayasa'ya yerleştrilmesi” gibi talepleri için bastırıyor.
Hükümet ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce “aman başım ağrımasın” diye olayın üstünü örtüyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin iki vilayetinin karayolunun kapatılması bile hükümeti sarsacak bir olayken, sessiz sedasız geçiştiriliyor.
Bir annenin feryadıyla başlayan ve günlerce duyulmayan çocuk kaçırmalar da öyle...
Artık isyan, karartılamayacak boyuta ulaşınca kamuoyu olayı ayrıntılarıyla öğrenmeye başladı.
Düşünün 23 Nisan'dan bu yana neredeyse 40 gün geçtikten sonra bizler konuyu tartışıyoruz.
Halkın bir suçu yok
Bunu yansıtması gerekenler ve sorunu çözmesi gerekenler olayı kapatma derdine düştü.
Suriye'ye gidenlerin boşluğu dolduruluyor
Bu olayı biraz deşince, sorunun bizlerin bildiğinden çok daha büyük boyutta olduğunu gördük.
Güvenlik kaynaklarından edindiğimiz bilgiler, gerçek sayının Diyarbakır'daki eylemci ailelerin çok çok üstünde olduğunu öğrendik.
Bu konuda edindiğimiz bilgileri aktaracak olursak;
Kaçırılan çocuk sayısı net değil. 600-700 ila 2500 arası bir çocuk sayısı telafuz ediliyor.
Kaçırılma konusunda en önemli neden, örgütün gençleştirilme çalışması.
Ayrıca Suriye'ye giden tecrübeli militanlardan oluşan boşluk, bizim çocuklarımızla kapatılmaya çalışılıyor. Örgüt çocuklardan bir kısmını silahlı olarak eğitirken, çoğunu ise hizmetleri yürütmek için kullanıyor. Yani temizlik, yemek yapma, çay getir götür vs. işleri diyebiliriz.
Kırsaldakiler sessiz
Aileler konusunda da, aslında kaçırılan çocuk verilerine bakılınca eylem yapan aile sayısı çok az. Bunun nedeni konusunda güvenlik uzmanları şu bilgiyi paylaşıyor: “Eylem yapan aileler şehirli, sosyo ekonomik açıdan güçlü aileler. Bu nedenle daha cesaretli. Çok sayıda aile ise kırsalda oturuyor. Kırsalda, güvenlik güçlerinin karakollara çekilmesi dolayısıyla PKK'nın etkisi büyük. Bu nedenle aileler tepki koyamıyor. Tepki gösterirlerse, örgüt silahlı militanlarını bu ailelerin üzerine gönderir ve onları yok etmek konusunda acımasız davranır. Ancak aileler bir patlarsa, daha büyük tepkiler görebiliriz.”
Aileler bile bölünebilir
Kaynakların dikkat çektiği önemli bir nokta daha var, ki olayın vahametini gösterir bir nokta. Güneydoğu'da büyük aileler mevcut. Bu ailelerden bazıları, adeta ortadan ikiye devlet yanlısı ve örgüt yanlısı olarak ikiye bölünmüş durumda. Çocuk kaçırmaların, bu ailelerin içinde de büyük olayların olması tehlikesi mevcut. Aile içi çatışma da, önü alınamaz sorunları beraberinde getirebilir.
Bu bilgilerle birlikte bakıldığı konunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor.
Ancak bu sorunu konuyu devletin ilgili birimlerine değil de PKK'nın siyasi kollarına havale eden bir siyasi irade çözebilir mi?
Bu konuda kararsızız...