ÇOK EŞLİLİK ve “BOŞ OL” DERS KİTAPLARINDA

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın basına yansıyan "boş ol" sözüyle sadece erkeğin kadını boşayabileceğine dair fetvasına Cumhuriyet Kadınlar Derneği dava açıyor. Fakat iş sadece Diyanet’e kızmakla yetinilecek bir durum değil. Zira MEB’in yeni müfredatında ve bu müfredata dayalı yazılan ders kitaplarında da benzer ifadeler var. Diyaneti’n kamuoyuna yansıyan ve tepki çeken boşanma ile ilgili hükümlerini MEB’in yeni ders kitaplarıyla kıyaslayarak benzer noktalarını gösterelim.

Diyanet İşleri Başkanlığı “‘Boşarım’ demekle boşanma meydana gelir mi?”sorusuna şu yanıtı veriyor:

“Boşama, yetkili kişi veya kurumun kesin kararı ve bu kararın yoruma yer bırakmayacak şekilde açık sözlerle ifade edilmesiyle olur.

Türkçede geniş zaman için kullanılan 'Boşarım' sözü bu nitelikte olmayıp boşama tehdidi anlamına gelir. Dolayısıyla bu sözle boşama meydana gelmez.

Boşama, kişinin eşine söylediği 'Boşsun', 'Boş ol', 'Boşadım' veya 'Karım boştur' gibi boşama iradesini ortaya koyan 'şimdiki veya geçmiş zamanlı' ifadelerle ya da mahkemenin kararıyla gerçekleşir (Mergınânî, el-Hidâye, III, 165 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî,, X, 355).”[1]

Görüldüğü gibi Diyanet, mahkeme olmaksızın sözle de erkeğin karısını boşayabileceğini savunuyor.  Diyanet bir başka soruya verdiği yanıtta da“boşama yetkisi prensip olarak kocaya verilmiştir” diyerek kadına bu yetkinin verilmediğini ima yoluyla dile getiriyor. Soruyu ve yanıtı gösterelim.

SORU: Boşama yetkisinin eşe veya başkasına devredilmesi mümkün müdür?

YANIT: “İslam’da boşama yetkisi prensip olarak kocaya verilmiştir. Boşama yetkisini elinde bulunduran kocanın, bu yetkisini, nikâh akdi sırasında veya evlilik süresi içinde karısına veya bir başkasına devretmesi mümkündür. Buna “tefvîz-i talak” denir. Tefvîz, nikâh akdi esnasında olabileceği gibi, evliliğin devam ettiği bir zamanda da yapılabilir. Nikâh akdi esnasında tefvîz olacaksa bu, kadının o sırada bu hakka kendisinin de sahip olmasını şart koşmasıyla olur. Kadın bu hakka nikâh kıyılırken mesela “boşama yetkisi elimde bulunup, dilediğim zaman kendimi boşama şartıyla evleniyorum” demesi ve erkeğin de bunu kabul etmesiyle sahip olur. Yani talakın devri teklifinin önce kadın tarafından yapılıp erkeğin daha sonra kabul etmesi gerekir. Bu şekliyle boşama yetkisini alan kadın dilediği zaman boşanabilir (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 423 vd. ;İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 551, 552, 573).

Tefvîz-i talâk, evlilik devam ederken de olabilir. Erkek, eşine, “Sen muhayyersin. Beni veya boşanmayı tercih edebilirsin. İstersen kendini boşayabilirsin, evliliğe devam konusunda karar senin.” gibi sözler ile boşama hakkını verebilir. Kadın bu tür sözlerle kendisine verilen boşama yetkisini aynı mecliste kullanmazsa hakkını kaybeder. Ancak boşama yetkisi “kendini her ne zaman istersen boşayabilirsin” gibi umumi bir ifade ile verilirse, kadın bu hakkı sözün söylendiği meclisle sınırlı olmadan istediği zaman kullanabilir (İbnü’l-Hümam, Feth, IV, 68-71). Kadın, ister nikâh esnasında isterse evlilik devam ederken elde ettiği boşanma yetkisini kullanmak zorunda değildir. Kadın kocasının verdiği bu yetkiyi baştan kabul etmeyeceği gibi, sonradan kendi rızasıyla da iade edebilir. Bu yetkiyi kocasına iade eden kadın tefvîz yoluyla elde etmiş olduğu boşanma hakkını yitirmiş olur (Bilmen, Kâmus, II, 259).

İmam Şâfiî’ye göre ise tefvîz vekâlet gibidir. Kadın, kendini boşamadıkça erkek istediği zaman onu azledebilir (Remlî, Nihâyetu’l-Muhtac, VI, 440).”[2]

Bu yanıtın Diyanet sitesindeki halini görselle yansıtalım:

ERKEĞE ÇOK EŞLİLİK DÜZENLEMESİ

Benzer ifadeler İmam Hatip Lisesi “Fıkıh” ve “Fıkıh Okumaları” ders kitaplarında var. Fıkıh ders kitabında sayfa 185’te erkeğin kadını boşaması şu şekilde düzenlendi:

Talak Fıkıh ders kitabının ifadesiyle “kocanın tek taraflı irade beyanıyla eşini boşamasıdır.” Talak, “Sen benden bir talak ile boşsun” veya “kendine artık başka koca ara” gibi cümlelerle olmaktadır. Boşama yetkisi kocaya verilmekle birlikte koca evlenirken veya daha sonra, dilerse bu konuda karısını da yetkili kılabilecekmiş. [3]

Böylece mahkemeye başvurulmadan boşanmanın önü açılıyor. Bakara suresinin 229. ayetine de dayanılarak bu durum pekiştiriliyor:

“(Dönüş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin için helal olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak için) bedel vermesinde ikisine de günah yoktur.” [4]

Fıkıh ders kitabının 185. sayfası şöyle:

Ders kitabında görüldüğü gibi sadece erkeğin boşaması değil aynı anda kadının kızkardeşi, halası, teyzesi ile olmamak koşuluyla erkeğin çok eşli olabileceği de dile getiriliyor.

“Fıkıh okumaları” ders kitabının 105. Sayfasında erkeğin 3 kere boşama sonrası geri dönüş yolu ve erkeğin çok eşli olabilmesi “iki akraba ile birden evlenme” başlığında şöyle açıklanmış [5]:

Dahası “Fıkıh Okumaları” ders kitabında da bir erkek eşini üç kez “boş ol” veya yukarıda belirttiğimiz ifadelerle boşarsa onunla yeniden evlenebilmek için eşinin bir başka erkekle evlenip boşanması veya yeni kocanın ölmesi gerekir. Fıkıh Okumaları ders kitabında yeni koca ile evliliğin zifafı içereceği yazılıdır. [6]

Diyanet “Boşamadığı halde kasten yanlış beyanda bulunarak eşini boşadığını söylemenin hükmü nedir?” sorusunu “Kişi, eşini boşayıp boşamadığının sorulması üzerine, gerçekte boşamadığı halde, doğru beyanda bulunmayarak eşini boşadığını ifade ederse, o esnada boşamayı kastetmedikçe Hanefî ve Şâfiî mezhebine göre hanımı boşanmış olmaz" (İbn Nüceym, el-Bahr, III, 264; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, III, 379). [7]

Boşanmada mezhepler temelinde bile ayrışılmış durumda.

“Boşanma esnasında şâhit bulundurmak gerekir mi?” sorusunu da Diyanet mezheplere göre farklı değerlendirerek en sonunda şahit tutmanın geçerlilik şartı olmadığına karar veriyor:

Diyanet’in tam yanıtı şöyle:

“Kur’an-ı Kerim’de, 'Boşanan' kadınlar iddetlerinin sonuna varınca, onları güzelce tutun, yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın. İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar' buyurulmaktadır.

Bu ayetteki (Talak, 65/2) şahit tutma emrinin boşamaya mı yoksa ric’î talakla boşadıktan sonra dönmeye mi yönelik olduğu konusunda farklı görüşler vardır. Hanefîlere göre her ikisinde de şahit bulundurmak menduptur. İmam Şâfiî’ye göre ise boşamaya şahit tutmak mendup, dönmeye şahit tutmak ise vaciptir (Cassâs, Ahkâmü’l-Kur‘ân, V, 35-351; Râzî, Mefâtihu’l-ğayb, XXX, 34).

Dolayısıyla boşama esnasında şahit tutma, boşama işleminin geçerlilik şartı değildir. Bununla birlikte fakîhler bu buyruğun, hakların zayi olmaması ve ihtilafların önlenmesi gibi amaçlar taşıdığı noktasında birleşmektedirler.” [8]

Bu konulara dair ders kitaplarında hüküm yok ama aklımıza ister istemez “acaba zamanla yukarıda gösterdiğimiz konularda olduğu gibi bu konularda da ders kitaplarına benzer ifadeler dahil edilecek mi?” sorusu geliyor. Elbette kadın sömürüsüne dair ifadeler bu kadarla sınırlı değil. Yazıma güncelliği dolayısıyla boşanma ile ilgili kısımları aldım. Müfredatın bir kısmını “Laikliği Doğru Anlamak” kitabımda yansıttım ama daha fazlasını Aralık ayında çıkaracağım eğitim kitabında görebilirsiniz.

TOPLUMSAL MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM

Diyanet’in bu fetvaları kadın-erkeğin eşit olduğu laik devlet yapımız aykırılığı dolayısıyla dava açılmasını gerektiriyor ama bu arada anaokulundan itibaren öğrenci yetiştiren MEB’in bu ders kitaplarına karşı da davalar açılmalı. Hukuki mücadele kadar hatta daha önemli olan toplumsal mücadele vermektir.

Müfredat ve eğitim üzerine her il ve ilçede özel olarak platformlar kurmalıyız. “Milli Eğitim Meclisi”, “Milli ve Atatürkçü Eğitim Meclisi/Komitesi”, “Atatürksüz Müfredata Hayır” gibi adlarla kuracağımız platform ile Milli Eğitim İl Müdürlüğü ve okul önlerinde basın açıklamaları yapmalı, imza masaları açmalı, okul-aile birliklerine, velilere eğitim ve müfredat üzerine seminer vermeli, panel ve sempozyumlar düzenlemelidir. Eski ve şimdiki milletvekilleri, Köy Enstitülüler, yazarlar, sanatçılar ile toplantılar düzenlenerek basına yansıtılmalıdır. Dahası milli müfredat yazımını da planlamalıdır. Böyle itiraz etmenin yanında topluma seçenek de sunmuş olacağız.

Tarihçi-Yazar Mustafa Solak
https://twitter.com/karahuseyinler

Kaynak:

[1] https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/839/%E2%80%98bosarim--demekle-bosanma-meydana-gelir-mi-

[2] https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/837/bosama-yetkisinin-ese-veya-baskasina-devredilmesi-mumkun-mudur-

[3] Orhan Çeker, Saffet Köse, Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, İbrahim Yılmaz, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, Hasan Serhat Yeter, Editör: Recep Özdirek, Fıkıh, MEB Yayınları, Ankara, 2017, s.185.

[4] Age, s.186.

[5] Abdullah Kahraman, Servet Bayındır, Recep Özdirek, Adnan Memduhoğlu, İbrahim Yılmaz, Ahmet Özdemir, Fıkıh Okumaları, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2017, sayfa 105. FIKIH OKUMALARI kitabına http://www.eba.gov.tr/ekitap?icerik-id=2626 adresinden erişebilirsiniz.

[6] Fıkıh Okumaları, sayfa 108.

[7] https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/847/bosamadigi-halde-kasten-yanlis-beyanda-bulunarak-esini-bosadigini-soylemenin-hukmu-nedir-

[8] https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/838/bosanma-esnasinda-sahit-bulundurmak-gerekir-mi-