SEÇİMLER ve MÜCADELE
“AKP din ile yine kandırdı, bu millet ile yola çıkılmaz” diyenler bence devamını okumasın ve çare de kalmadığına göre kurtarmak için Mehdi beklesinler. Dahası din olgusu yeni değil ve 2 gün öncesine kadar “bu sefer geliyoruz” deyip de şimdi milletten ümit kesilmesi de ayrı vehamet. “AKP’den din kozunu ona benzeyerek değil, ders kitabına çok eşliliği, boş ile boşamayı” koydun diyerek alalım dediğim de “ama halkın dini hassasiyetine dokunmayalım” dendi. Hem halk dinle kandırılsın hem de bu kandırılmanın önüne geçme. Oldu mu şimdi!
Seçimi kazanan fikir vatan savunmasıdır. Bölücülükle uzlaşma kaybetmiştir. Ülkemiz 24 Temmuz 2015’te Fırat Kalkanı, PKK’nin hendek siyaseti, FETÖ darbe girişimi, Fırat Kalkanı Harekatı IŞİD, PKK/PYD üzerinden ABD emperyalizmiyle kıran kırana, canıyla kanıyla mücadele etmektedir. Cumhur İttifakı “ABD kaynaklı bölücü terörle ben daha iyi mücadele ederim” algısı yaratarak kazanmıştır. Bu afiş bunu özetlemektedir. Millet İttifakı bu algıyı yaratamadı. HDP ile yan yana gözükmesi milleti Erdoğan'a itti. Algı dedim, ne kadar gerçek ayrı konu.
“Suriye’de batağa battık” ile başlayan, suçlu olup olmadığını sorgulamaksızın, “FETÖ ve PKK’den yatan 105 bin kişiyi çıkaracağım” ile devam eden, “PKK sizi tükürüğünde boğar” diyen Demirtaş’ın serbest bırakılması çağrısıyla, Demirtaş’ı başkan yrd yapma sözü ile süren bölücülerle birleşme anlayışı kaybetmiştir. MHP'nin, VP’nin Güneydoğu’da aldığı oyların artışı, HDP’nin düşüşü “Kürtlerin temsilcisi HDP’dir” algısına darbedir. Demek ki Kürtler kendilerini heder eden PKK’nin partisi HDP’yi kurtuluş olarak görmüyor.
“Toplumun &% 65’i sağcı, % 35’i solcu” algısını SP, İyi parti ile lehimize çeviririz” anlayışı iflas etti. Demek ki sağ sağla devrilmiyor. Çünkü seçimde millet vatan dedi, soğan-ekmek değil. Ne kadar gerçek olduğundan ayrı olarak şunu söyleyim ki Cumhur İttifakı millete "vatanı ben savunuyorum " algısını yaydı. Saflaşmanın sağ-sol değil milli-gayrimilli temelinde olduğunu söyledik. Sol, milli çizgide kararlıkla dursaydı, oylarını artırırdı. Matematik hesaplarıyla değil emperyalizme karşı hırslanan milletin, cephede savaşan ordunun yanında olunsaydı, bunu millete iyi anlatsaydı oylarını artırırdı, aksine bölücülerle fotoğraf verildi.
Seçimin kazananları AKP, HDP, MHP’dir, kaybedenleri seçime giren diğer partiler. Tek tek partileri ele alalım.
AKP= Açılımı kendisine kaybettirdiğini görerek PKK’nin üzerine yürüdü, PKK’yi hendeklere gömdü, Suriye’de ABD’nin koridoruna giren ordumuz aracılığıyla kama soktu. Bunlar olgular. “AKP vatanı savunuyorum diyerek oyunu artırıyor, bırakın bataklığa battık sözünü, ey AKP sen tutarsızsın, asıl ben daha iyi emperyalizm ve işbirlikçileriyle savaşırım” deyip orduya moral verelim dedik, önemsenmedi. Dahası AKP bunları başımıza açmadı mı dendi. “Evet açtı da bugün ne yapacağımızı konuşuyoruz” deyince de “görürsünüz vazgeçecekler” dendi ama aradan 3 yıl geçti. AKP, ekonomide başarısız ve İngiltere üzerinden sıcak paraya teslim oluyor ama kriz halka yeterince yansımadı. Dolayısıyla ABD ile iniş çıkışlı mücadele, PKK’ye tavır AKP’ye kazandırdı.
CHP= AB, ABD’ye gül dalı atmak, buna karşı Rusya’yı hedefe koymak, üniter yapımız konusundaki kaygıları giderecek (anadilde eğitimi mi öğrenimi mi savunduğunu net koymamak, HDP’nin barajı aşmasına çalışmak, getireceğiz, AB yerel yönetimler özerklik şartına konan çekinceleri kaldıracağız demek, Demirtaş’ın hızlı yargılanmasını değil de serbest bırakılmasını istemek), seçim bildirgesinde FETÖ, PKK ile mücadelenin geçmemesi, dahaı bildirgede CHP’nin “Kürt Sorunu”nu ’tanımlamayıp tbmm bünyesinde toplumsal mutabakat komisyonu kurmaktan bahsetmesi, dahası “ tbmm içinden ve dışından geniş temsil platformu oluşturarak kurulacak bir ortak akıl heyeti ile sorunu tüm boyutları ile ele” almaktan bahsetmesi, “kamu hizmetlerinin eşit yurttaşlık temelinde” verileceğinin söylenmesi, sanki açılmadık arşivler var ve biliniyormuş gibi “dersim olayları ile ilgili tüm devlet arşivlerini bir araya toplamaktan” bahsetmesi, “ABD ile stratejik ve askeri ilişkilerle sınırlı olmayan, başta ekonomik, bilimsel ve kültürel etkileşime açık yeni ortaklıklar tesis edeceğiz” demesi üniter yapıya dair kaygı verici ifadelerdi. bu kaygıların giderilmesi yerine Demirtaş bırakılsın dedikçe, ziyaret edildikçe, adalet yürüyüşünde “Demirtaş için de yürüyoruz” dendikçe halkta bölücülerle yan yana geliyorlar” kaygısına neden oldu. uyarmalarımız “akpye çalışmakla” değerlendirildi.
İnce’nin aday seçilmesinde Gül’ün Meral Akşenerce kabul edilmemesi ve Gül konusunda CHP tabanının ve diğer vatanseverlerin tepkisi etkili oldu. İnce’nin CHP’den daha çok oy almasının nedeni enerji olduğu gibi daha önemlisi Erdoğan’ı durdurma isteğidir. Dolayısıyla İnce, evinde tv izleyen CHPliyi hareketlendirdi. Eğer “İnce gelecek, CHP çıkışa geçecek” diyenler yanılmış olur. Mesele kişi değil fikir meselesidir. Üniter, bağımsız, AB, ABD’ye tavır koyan siyaset kazandırır. Bu noktada Kılıçdaroğlu’ndan farklı sözü yok. Türkiye Asya ile ilişkiler kurarup emperyalizme karşı denge ararken İnce’nin “Çin’de demokrasi yok”, 30 Mayıs’ta Sputnik’e demecinde ‘Rusya ile işbirliğini artıracağız’ derken, bundan 19 gün sonra Gaziantep’te ‘Rusya’nın Türkiye’yi kuşattığı’ iddiasında bulunması, dahası “Batıcı ve NATO’cuyuz” demesi ABD’ye bağılılığı savunduğunu gösteriyor. Oysa Türk Milleti PKK’nin arkasında ABD’nin olduğunu düşünüyordu, ordunun yanındaydı.
Ekonomik krize ürettikleri çözümse gerçekçi değil. “Batı bize güvenir, para gönderir” diyorlar. Yeniden sıcak para musluklarına bağlanmak Suriye’de, Ege’de, Kıbrıs’ta ABD’ye teslim olmayı beraberinde getirirdi.Muharrem İnce açıkça televizyon programlarında "Beraber mı olalım ayrı ayrı mı olalım?", “kırmızı çizgimiz yok” demeler. Türkiye'nin kırmızı çizgileri Anayasamızın birinci ikinci üçüncü ve dördüncü maddeleridir.
HDP böylece “6 milyonun temsiliyetini sağlayan parti”, “savaşmayalım ve barışalım” diyen parti konumuna yükseltildi. Oysa Demirtaş, HDP vekilleri “PKK’nin tükürüğünde boğulacaksınız, “Öcalan’ın heykelini dikeceğiz”, “sırtımızı PKK’ye yaslıyoruz”, “Mustafa Kemalin askeriyiz” diyenlere "it sürüsü" dediği halde normal parti gibi görüldü. Terör desteği ortadayken “o zaman niye Demirtaş’ı aday yaptılar “ diye bazı dostlarımız beni eleştiriyordu. Zaten aday yapılması yanlış. Bir ülkenin kendini bölmeye çalışana aday yapması abes.
HDPli Pervin Buldan "oyunuzu atmaya gittiğiniz zaman aklınıza "Abdullah Öcalan gelsin" diyor. https://www.youtube.com/watch?v=9eBHQVpyj_4&feature=youtu.be
“Türkiyeci olmaya çalışıyor” ve/veya “AKP’yi HDP ile durdurabiliriz” gerekçesiyle oy verecek insanlara HDP; “beni istediğiniz çizgiye çekemezsiniz, benim kendi amacım var” demiş olmuyor mu? “Böyle bir HDP’yi desteklemek AKP’yi küçültür mü büyütür mü?” diye sorduk, kulak arkası edildi.
“AKP durdurulsun” diye HDP’yi meclise soktu. 2 seçimdir “her evden 1 oy” çağrısı etkili oldu ama CHP, AKPnin bu çaresizliğinde oylarını yükseltebilecekken oyunu da koruyamadı. İstanbul, İzmir gibi kıyı illerde 2-3 puan CHP’den HDP’ye gitti. Chp % 25ten 22’ye geriledi. HDP Güneydoğu’da azaldı.
İnce "keşke Demirtaş yerine Aybüke öğretmenin ailesini ziyaret etseydim, AB, ABD'ye selam yollamasaydım, komutan hatalı da olsa apolet sökeceğim demeyip savaşan milletin ve ordunun moralini bozmasaydım" deseydi. Özetle CHP ve Millet İttifakı eliyle inen Erdoğan’ı başkan yaptı.
İnce’nin tehdit aldığı için sonucu kabullendiği fikrine katılmıyorum. Kendisi “Demirel altı kere bıraktı. Siz oy verin, indirme işini bana bırakın.", “canımı veririm” demişti. Yalan söylemesinin anlamı yok, çünkü AKPnin savaş çıkaracağı senaryoları aylardır konuşuluyordu. Bunu bile bile aday olan kişi her eyi göze almıştır, almamışsa lider değildir.
MHP= Kendisiyle sürekli çelişen bu parti AKP gibi vatan üzerinden oyları aldı,
İYİ PARTİ= Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istemesi, “FETÖ, PKK ile ben daha iyi mücadele ederim” dememesi AKP, MHP’den farkını koymasına engel oldu. Bunu, Akşener’in manevi oğlu “CHP ise HDP ile girdiği düet yüzünden müttefikinin de canına okudu” diyerek güzel yazmış. AKP ve MHP'ye alternatif görülüyordu, MHP'nin gerisinde kaldı.
HDP= Kendisinin özel bir çalışma yapmasına gerek kalmadan İYİ Parti, CHP’nin kimi zaman utangaç tabanda ise açık desteğiyle meclise girdi. Uzlaşmacı olacağı, AKP’ye tavır koyacağı beklentisini de safça değerlendiriyorum. “HDP’nin Kürtlerin temsilcisi olarak mecliste yer alması gerekir” anlayışına karşıyım. HDP’nin dışındaki bir parti veya insan tüm milleti temsil etmiyorsa “ben belli kesimin temsilcisiyim” demiş olur ve kendi partisinin alternatif olmadığını gösterir. Böyle düşünen partiler kapansın ya da HDP’ye katılsın, zira HDP “ben herkesi temsil ediyorum” diyor. Kürt yurttaşımız, bu partinin saltanatından ve emperyalizmin denetiminden kurtularak özgürleşir, yoksa PKK ve HDP elinde kırıma uğrar.
SP= “Sivas’ta penceleri açmadıkları için yandılar” demesine rağmen Millet İttifakı’nda yer alındığı için sesiz kalındı ama varlık gösteremedi. AKP’den oy alması bekleniyordu. Dediğim gibi Demirtaş’a özgürlük çağrısı varlığını silikleştirdi.
VP= Adalet Yürüyüşüne getirdiği itirazla beraber toplumun olumsuz algısına neden oldu. CHP’ye yürüyüşte “FETÖ, PKK ile arana mesafe koy” çağrısı kabul görmedi, HDP ile kol kola yüründü. Zaten bu yürüyüşe itiraz eden Ümit Kocasakal’a bile delege 1 oy vermedi. Konferanslarına çağıran ADDler çağırmaz oldu. HDP önceki seçimde kendisine verilen oyları iyi kullanmadı ve hendeklerde insanlarımızı heder etti, PKK ile arasına mesafe koymadı, fakat buna rağmen HDP’den AKP’yi durdurma adına beklenti içine girilmesi, buna itiraz eden herkesi “AKP'ye çalışmak” ile değerlendirilmesine neden oldu.
Dolayısıyla toplumu uyaran VP de AKPci olmakla yaftalandı. Bunda kendi hataları da etkili oldu. Dış politikada ABD’nin karagücüm dediği PYD üzerine gitmesi, ABD Koridorunu bölmesi bağlamında “AKP bizim çizgimize geldi” demesine rağmen bu “her konuda geldi” gibi anlaşıldı. Bunun yerine “Türkiye’nin mecburiyetleri AKPyi belli noktalara getirdi” vurgusunu yapması yeterdi, yaptı ama burada kalmalıydı. Elbette medya bir cümlesini öne çıkarıyor ve buradan vurmaya çalışıyor. Bunun dışında AKP+ VP+CHP+MHP ittifakı önermesi gerçekçi değildi. AKP, MHP, CHP de ittifak için en ufak kıpırtı yokken bu söylemi dile getirmek AKPcilik gibi anlaşıldı. Oysaki İnce İstanbul Mitinginde “AKPli, ülkücü başkan yardımcısı yapacağım” dediğinde sorun yapan yoktu.
Medya yer vermedi. Buna rağmen dediğim noktalara dikkat edilseydi ve örgütlenmesine önem verseydi 2-3 katına çıkabilirdi ama daha fazlasına değil. İnsanlar kutuplaşmıştı. % 3lük SP 1’in altına indi bu kutuplaşmadan dolayı. Dahası kimi seçmenin baraj kaygısı, politikalarını benimsese de oy vermesini engelledi. Bu parti Ermeni Soykırımı iddiasını Avrupa’da mahkum etti, Suriye, İran, Irak, Rusya, Çin ile devlet düzeyinde görüşme yapıyor ve bir nevi gölge kabine. Ekonomik krizdeyiz ama VP “Çin’den 400 milyar dolar yatırım için para getirilmesine katkı sunabiliriz” diyecek ilişki kurdu. Ergenekon, Balyoz operasyonlarında kendini feda ediyor ama ülkenin önünde dimdik duruyor. Eğer bunları biraz az önemsese ve örgütlenmesine daha fazla zaman ayırsaydı kesinlikle 2 kat oya sahip olurdu.
Sonuç olarak AKP (daha doğrusu ABD), ABD mevzisinden değil milli mevziden eleştirilerek indirilir. HDP'ye, AB'ye, ABD'ye gül dalı atarak değil ikirciksiz vatanseverlikle, ordunun yanında olmakla, üniter devleti savunmakla, Asya’ya yönelmekle indirilir. Üniter, laik, emekten yana Türkiye için AB, ABD’ye net tavır koyacak olanlar hangi parti, dernek sendikadan olursa olsun bir araya gelmeli ve partilerini bu kişi değil fikir temelinde yönlendirmelidir.
Önümüzdeki süreci “vadesi gelmiş 240 milyar dolar dış borcu nasıl ödeyeceğiz?” sorusuna verilecek yanıt belirleyecek:
1) Üretim ekonomisine geçip özelleştirilen fabrikaların ulaşım, enerji, iletişim gibi kritik sektörlerde olanlarını kamulaştırarak ve sanayiciyi, çiftçiyi üretim için destekleyerek mi, yani üretim ekonomisine geçerek mi?
2) Dışarıdan para gelsin diye Kıbrıs, Ege, Suriye, FETÖ, PKK/PYD gibi konularda emperyalizmin isteklerine boyun eğerek mi?
1. şıktan yana olan Mustafa Kemal’in askerleri olarak kibri bırakıp AB, ABD, FETÖ, PKK/PYD’ye karşı bağımsız, üniter, laik, emekten yana Türkiye’de yani Atatürk’te birleşelim. Kitle örgütlerinde görev alarak yükselecek halk hareketine önderlik edelim.
SAĞ-SOL SAFLAŞMASINA DEĞİL MİLLİ-GAYRİMİLLİ SAFLAŞMASINA GİREN MİLLETİ KAZANIR
Nelere dikkat edelim?
Atatürk’ün ALTI OK programında birleşelim. Nedir bu? ABD, PKK/PYD ile mücadele etme yani bağımsız, üniter yapımızı korumak, laikliği ve emeği savunmaktır. Demokrasiyi savunacağız diye FETÖcü, PKKcıları savunma konumuna düşmemeliyiz. Örneğin PKK’nin yasal temsilcileriyle adalet aranmaz, FETÖcü yazarın fikir hürriyeti savunulmaz? Devleti bölmeye, milli iradeye ipotek koymaya hürriyet olur mu!
Eğitimden başlayarak müfredattaki gayrimilli uygulamalara, müfredata, ders kitaplarına karşı mücadele etmeliyiz. Burada halkın din anlayışını karşımıza almadan ama “çok eşlilik, boş ol sözüyle boşama üvey baba ile üvey kızın evlenilebileceği gibi kadını, laikliği, laikleri aşağılayan cümlelere karşı mücadele etmeliyiz. Kadını erkeğin çok eşlerinden biri görecek denli IŞİD zihniyeti bu topraklarda yok.
NOT: Eğitimdeki gayrimilli uygulamaları “GAYRİMİLLİ EĞİTİM” kitabımdan inceleyebilirsiniz.
Tarihçi-Yazar Mustafa Solak
https://twitter.com/karahuseyinler