CUMHURİYETÇİLER BİRLEŞİN!..

Haziran seçimlerinin hemen ardından, AKP’nin iktidardan düştüğünün anlaşılmasından itibaren terörün hortla(tıl)dığını bu sütunu izleyenler defalarca okudu...


Nedenlerini, yapılan kirli hesapları, muhalefetin beceriksizlik ya da payanda haline dönüşmelerini kalemim elverdiğince anlatmaya çalıştım... Çözüm süreci adı takılan “ihanet” yıllarında PKK’nın Doğu ve Güneydoğu’daki kentleri, ilçeleri birer silah deposuna döndürmesi, hendekler, tüneller kazarak savaşa hazırlanması, “vergi” adı altında haraç toplaması, trafik kontrolü yapması, mahkemeler kurması zaten hepimizin gözleri önünde olup biten ve de adeta sıradanlaşmış olaylardı!..


PKK ve şehir uzantısı KCK, tüm bu alçaklıkları yaparken ne polis, ne asker parmağını bile kıpırdatamıyordu... Çünkü en tepeden valilere, kaymakamlara, askeri birliklere kesin emir verilmişti “sakın karışmayın, müdahale etmeyin!”


İşte son 10 aydır, bu ülkenin evlatları, yıllarca bugünler için hazırlık yapmış teröristlere karşı bir vatan savaşı veriyor... 500’e yakın şehit, yüzlerce sivil yurttaşın canına mal olan çatışmalar halen sürüyor, kentler, ilçeler enkaza dönmüş, insanlar yerinden yurdundan olmuş durumda... Ancak terör örgütü için en ufak bir umut yok!.. Silah yığdıkları, bombalarla doldurdukları yerlerden sökülüp atılıyorlar...


İktidarı kaybetmenin büyük korkusunu yaşayan iktidar sahipleri ve hempalarının hangi hesaplar içinde olduğu malum; bunların hesabını verecekleri zamanın çok da uzak olmadığını düşünüyorum... Ancak vatanımızın bölünmesine karşı canlarını vererek, kan dökerek, sakat kalarak kahramanca savaşan güvenlik güçlerimizin insanüstü mücadelesini de gözlerim yaşararak izliyorum... Tıpkı bu ülkenin ezici çoğunluğu gibi...


-Tabii, bir de bu kandan beslenen, terör örgütünün arkasında saf tutmuş soysuzlar güruhu var!..

  


“Eyvah PKK dara düştü” telaşı!..

 


Onlar maalesef her yerdeler...


Bir bakıyorsunuz “akademisyen” kılığında zuhur edip, PKK’nın avukatlığını üstleniyorlar, güvenlik güçlerine akıl almaz iftiralarla saldırıyorlar, devleti derhal kendi vatan topraklarından çıkmaya, masaya oturtmaya çalışıyorlar...


Bir bakıyorsunuz, dünyanın en insancıl, en saygın mesleği olan doktorluğu kalkan olarak kullanıp, akan kandan askeri, polisi sorumlu tutuyor, sağlık çalışanlarının dahi onlar tarafından öldürüldüğünü bildiriyle ilan ediyorlar. Türk Tabipler Birliği’nin bu şekilde yığınla açıklamasından, bildirisinden örnekler verebilirim... Ancak Diyarbakır Kulp’da bir doktor PKK tarafından vahşice infaz edildiğinde TTB ne PKK’dan, ne terörden zerre kadar söz etmeyen yine bu birlikti, ne yazık ki!..


Bir de İstanbul Tabip Odası var tabii... Tam 32 bin üyesi bulunan bu Oda’nın da genel merkezinden hiç farkı yok; hatta boynuz kulağı geçmiş bile diyebiliriz!.. Uzun yıllardır Demokratik Katılım Grubu’nun elinde bulunan Oda’nın 11 Ocak 2016’da “basına ve kamuoyuna”başlığıyla yayınladığı bildiriden bir kaç örnek verirsem ne demek istediğim daha iyi anlaşılır:


“...yüzbinlerce insanın, tüm haklarının ihlal edildiği bir süreci yaşıyoruz... Hastanelerin karargaha karargaha dönüştürüldüğü, sağlık çalışanlarının yaralıya müdahale ederken, ambulans kullanırken yani yaşatmaya uğraşırken, devletin kolluk güçleri tarafından hedef gösterilerek öldürüldüğü bir ortamdayız..”


Bildirinin tamamını okusanız, mideniz kaldırmaz. PKK’dan, terörden bir tek satırla bile söz edilmeyen, terörist sevgisi depreşmiş bir bildiri bu. Yarın Oda seçimi var. Bu yandaşlara karşı bir başka grup bütün gücüyle mücadele veriyor:


-Cumhuriyetçi Hekimler!


Haklarında bir şey anlatmama gerek yok, isimlerinden belli zaten... Onların bildirisinden bir ufak bölüm vereyim:


“Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmak, tahrip etmek ve parçalamak isteyenlere karşı ulusal birliği, toplumsal barışı, Atatürk ilke ve devrimlerini kararlılıkla savunacağız...


Tüm cumhuriyetçi, devrimci, ilerici hekimlere sesleniyorum: iki eliniz kanda olsa gidin ve birleşin!..

       


Atatürk’ü unutma çocuğum!..

    


Yarın 23 Nisan..


İktidarın her türden entrika ile unutturmaya çalıştığı, yasakladığı “Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı” çocuklarımızla ve bayraklarımızla en etkili şekilde kutlayacağız... Ben kızım için bir armağan bile buldum; Edebiyat dünyasının tanınmış ismi Tansu Bele’nin çocuklar için yazdığı bir kitap:


-Atatürk’ü unutma çocuğum!


Sevgili Bele bu kitabı torunu Gizem’le Atatürk üzerine yaptığı karşılıklı konuşmalarında oluşturmuş; bir çırpıda okudum ve bayıldım!.. Bir çocuğun bu eşsiz insanın yaşamını ve yaptığı devrimleri su içer gibi okuyarak anlaması açısından tek kelimeyle mükemmel...


Kitabın kapağında Büyük Devrimcinin çocuklara yaptığı şu konuşma yer alıyor:


-Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.


Ben 23 Nisan’ı İzmir Kitap Fuarı’nda sevgili İzmirlilerle kutlayacağım. Döner dönmez de kızıma armağanını vereceğim. Sizler de böyle bir armağanı düşünür müydünüz?!.. (Rodinya Kitap/ 
rodinyakitap.com)


https://twitter.com/umit_zileli