DEVLET KAVRAMI ÜZERİNE GÜNCEL ÇEŞİTLEMELER

Bilindiği gibi kamu hukuku, devlet  ile  vatandaşlar veya devletin kendi kurumları arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk alanının adıdır. Devlet ise toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.

Görülüyor ki  devletten söz edebilmek için konunun öncelikle kamu hukuku alanında ele alınması ve o alanın kendine özgü ilke, kavram ve kurallarına göre değerlendirilmesi gerekir. Buna göre bir kamu tüzel kişiliği olan devleti kuruluşu, işleyişi, nitelikleri ve organları yönünden bir özel hukuk kuruluşu olan  şirketlerle salt yönetimleri  açısından ve benzetme yapmak amacı ile de olsa kıyaslamak  çok temel hukuki bir hata olur.

Bir şirket istendiği kadar hukuk kurallarına uygun yönetilsin yine de  herkes bilir ki orada en etkili olan  ve son sözü söyleyen patrondur. Günümüz  siyasi hukuk, demokrasi değer ve anlayışlarında monark ve oligark’a, kısacası patrona yer yoktur. Devlet tümüyle hukukun içinde kalınarak demokratik çerçeve içinde ve  kendi iç dinamiklerine uygun biçimde kurum ve kuralları ile organları aracılığıyla yönetilir. Bu, Platon’dan günümüze kadar ve zaman zaman ayrıntılarda farklılık gösterseler bile tüm düşünürlerin üzerinde uyum sağladıkları bir ilkedir. Bunun dışındaki  düşünce ve söylemlerin  bunları ileri sürene  kısa sürede ve belirli bir oranda siyasi yarar sağlaması mümkünse de hukuki bir değeri yoktur. 

Kamu Hukuku’na göre bir devlet; Toprak (Ülke), Millet (Ulus), Egemenlik ögelerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu unsurlar şu şekilde irdelenebilir;

Ülke, coğrafi anlamda bir bütünlük teşkil eden ve sınırları belirlenebilir bir kara parçasını ifade eder.

Millet (Ulus), belirli bir alanda birlikte ve aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, ülkü, duygu, gelenek ve görenek birliği olan insanların oluşturduğu insan topluluğudur.  

Egemenlik, siyasal iktidar unsuru olarak da adlandırılan bu nitelik, devletin esas kurucu unsurudur. Belirli bir yeryüzü parçası üzerinde yaşayan insan topluluğunun üstün irade çerçevesinde örgütlenmesidir.

İşte bütün bu ögelerin bir araya gelmesiyle devlet oluşur. Kamu hukukunun devlet oluşumunda benimsediği  formül budur.

Nasıl ki geometrik cisimlerin alan veya hacimleri belirlenmiş formüllere o cisme ait ölçütlerin uygulanması ile bulunuyorsa ve bu bilgilerden birinin dahi bulunmaması halinde ölçümleme yapılamıyorsa aynı işlem devlet kurulması işlemleri sırasında da geçerli olmaktadır.

Kamu hukukuna göre devletin oluşumu için gerekli toprak, ulus ve egemenlik ögelerinden birinin dahi eksik oluşu devlet kurulmasına olanak tanımaz.

Bu teknik açıklamalardan sonra güce dayalı yürütülmeye çalışılan  bir siyasi hareketin ulaşmaya çalıştığı amacı bakımından, devlet kurulmasına yönelik formülde gelinen nokta itibariyle  hangi ögenin eksik olduğunu anlamak çok mu zor?

Neydi bu ögeler hatırlayalım; Toprak, Ulus ve Egemenlik… Bu hareketin ulus ve egemenlik konularında fazla bir sorunu kalmadığı görülmektedir. Peki.. Eksik öge nedir? Buldunuz değil mi ? 

Hukuki gerçekler böyle iken konu ile ilgili çalışmaları çeşitli isimler altında gizlemek veya yukarda yazılı olandan başka formüller yaratıp çözüm aramaya çalışmak veya öyle gözükmek hukuki gerçeklerle bağdaşmaz.

Önce böyle bir sorun çıkartıp sonra da bunu çözmek niyetiyle masaya oturduğunu söyleyenlerden biri bu formüldeki tek boşluğu doldurup ne istediğini eğip bükmeden başka isimler arkasına saklamadan  açıkça söylemeli diğeri de süreci doğru ve gerçekçi değerlendirip istenenleri vermiş gibi yaparak görüşmeleri sağırlar diyaloğuna çevirmemelidir. 

Uygulanabilirliği, gerçekçi, kalıcı, sorun çözücü ve doğru bir çözüm oluşturup oluşturmadığı, ülke koşullarına uygunluğu, toplumun isteklerinin de bu  yönde olup olmadığı, anayasa ile uyumu genel bir kabul görüp görmeyeceği ve benzeri pek çok ölçüt dikkate alınmadan adeta aceleyle getirilecek çözümler ölü doğmaya mahkumdur.

Silahı çözüm aracı görenler öncelikle bunun çıkmaz bir yol olduğunun ayırdına varmalı ve boşa geçen yılların ve dökülen kanların muhasebesini kendi vicdanlarında yapmalıdırlar.

Sorunun, hayalci değil gerçekçi, makul , akılcı, doğru ve uygulanabilir isteklere bağlanıp silahla çözüm seçeneği de  terk edilmek suretiyle ucu açık görüşmeler yoluyla çözülebileceği kabul edilmedikçe yıllar ve kanlar boşa akmaya devam eder….


https://www.facebook.com/onder.ozturel