DÜNYANIN EN BÜYÜK ATATÜRK ANITI!
Geçenlerde Karadeniz’in en doğusunda, Türkiye sınırlarının Gürcistan’la kesiştiği yere çok yakın, güzel insanların yaşadığı bir kentte, Artvin’deydim…
Çok uzun yıllar önce bir seçim gezisi nedeniyle neredeyse yıldırım hızıyla geçtiğim bu güzelim kente bu kez Atatürkçü Düşünce Derneği ve Artvin Barosu’nun düzenlediği etkinliğe konuşmacı olarak katıldım, kitaplarımı imzaladım…
Sevgili arkadaşım Kemal Güven, Artvin’e gelmem için aracı olurken “Çok seveceksin. Hem kenti, hem insanlarını görüp tanışınca bana hak vereceksin” demişti, öyle de oldu… Tanıştığım herkes, gördüğüm her şey yüreğimde ve beynimde iz bıraktı…
Önce Artvin’i anlatmam gerek… Bir vadinin arasına sıkışmış, eski ya da yeni ev ve apartmanların çoğunun sıralı bir şekilde uçurum türü yüksekliklerin kenarına kurulduğu, bir küçük meydan ile iki ana cadde denebilecek yola sahip, arabaların park yeri bulmakta delicesine zorlandığı bir kentten söz ediyorum!
Ne tarafa dönseniz bir yokuş, bir uçurumsu yükselti göremiyorsanız orası Artvin değildir, kandırılmışsınızdır!
Bir zamanların “deli” Çoruh nehri ise, hem HES’ler hem de baraj nedeniyle neredeyse dereye dönüşmüş haliyle hüzün verici tabii… Ama yeşilin her tonunu taşıyan doğası, her türlü “ihanete” karşın nefes kesici güzelliğini sergilemeyi sürdürüyor…
–İşte Artvin bu!
Küçük kentin güzel insanları
Gelelim bu kentin insanlarına…
Artvin merkezin nüfusu yalnızca 36 bin! Ne kadar az diyeceksiniz, biliyorum… “Niçin?” sorusunu da duyar gibiyim. Yanıtı çok basit aslında:
–İş ve aş!
İş olanakları kısıtlı kentin insanları ister istemez göç etmek zorunda kalmış. Durumu anlatırlarken acı bir gülümsemeyle “Bursa’da daha fazla Artvinli var vallahi” diyen insanlara da rastladığımı söylemeliyim.
ADD Başkanı Ayla Varan, aynı zamanda Artvin Barosu’nun da başkanıydı. Öylesine enerjik bir yapıya sahipti ki, “Atom Karınca” sıfatını hak ediyordu! Eşi İzzet Bey de avukat ve Baro’nun eski başkanıydı. Onun için söylenebilecek tek şey “hayatı gülümseyerek karşılayabilme” yeteneği olabildiğince gelişmiş bir “gönül adamı” olmasıydı… Çok güzel sohbetleri için teşekkür borçluyum…
Kaldığım Koru Butik Otel’in sahibi Şinasi Bey de tam bir beyefendi olmasının yanısıra şahane hikayeleri ve de yemekleri ile bir başka yere gitmemizi engelledi diyebilirim…
Bir de Kemal’in çocukluk arkadaşı Orhan Albay vardı ki “fazla yemek” konusunda sonu kahkahalarla biten takılmalarımızı anımsadığımda hala gülüyorum…
Daha birçok insanla tanıştım, konuştum, sohbet ettim. Sonunda şöyle düşündüğümü gayet net hatırlıyorum.
–Bir kentte, bir tane de olsa suratsız, sevimsiz bir kişi çıkmaz mı yahu!..
Sürprizin büyüğü!
Asıl büyük sürpriz ise Artvin’e hakim yüksek bir tepenin üstündeydi…
–Dünyanın en büyük Atatürk anıtı!
Artvin’in en göze çarpan dağı Gonya’nın eteklerindeki Atatepe’de 7.5 dönüm arazi üzerine inşa edilmiş devasa Atatürk heykeli gerçekten muhteşemdi…
Gazi’nin, Büyük Taarruz öncesi Afyon Kocatepe’deki duruşunu simgeleyen anıt için toplam 1480 parça kullanılmıştı.
O anıtı yapmak, o tepeye taşımak akıl alması zor bir seferberlik, 63 ton ağırlığında bir vinç gerektirmiş ve toplam maliyet 4 milyon TL’yi bulmuştu. Yanında ise 60 metre uzunluğunda bir Türk Bayrağı dalgalanıyordu.
Tüm masrafı ise bir Artvin çocuğu, Avukat Sıtkı Kahvecioğlu karşılamıştı. Uzun yıllar Ankara’da avukatlık yapan, daha sonra doğduğu kente dönüp yıllarca noter olarak hizmet veren Sıtkı Bey, bugün 87 yaşında bir delikanlı…
Anıtı gördükten sonra, yapım hikayesini dinleyince çok etkilendim, görüşmek istedim. İstanbul’da olduğunu söyleyen Kemal telefonla aradı. Bu muhteşem adamla konuşurken ne kadar mütevazı, ne denli derin bir Atatürk ve Cumhuriyet sevgisine sahip olduğunu fark ettim. Bakın ne diyordu Sıtkı Bey:
–Bu Cumhuriyet, beni Artvin’den alıp Ankara Hukuk Fakültesi’nde eğitim görmemi sağladı. Neyim varsa Atatürk’e ve kurduğu Cumhuriyete borçluyum. Bu anıt ile borcumun küçücük bir kısmını ödeyebildiysem ne mutlu bana…
İstanbul’da buluşup elini öpeceğim Sıtkı Bey’in… Artvin’den hiç unutmayacağım insanlar ve anılarla ayrıldım. Ama yarım kalmış hissini atamıyorum üzerimden…
–Muhakkak bir daha gitmem lazım!
https://twitter.com/umit_zileli