Eşcinsel Eğilimleri Var Diye...


Haberleri seçerken tüm ajansları, tüm haber sitelerini, tüm gazete manşetlerini doğal olarak tarıyoruz. Çünkü sizlerin en doğru habere en hızı şekilde ulaşmanız için çalışıyoruz…

Eskiden gazeteciler toplumun 24 saat önündeydi. Bu nedenle de sürekli bir yarış vardı meslekdaşlar arasında… Yine en doğruya ulaşmak için…

Eskiden haber kovalamak, sonrasında gazeteye gelip heyecanla kovaladığımız haberi yazmak dünyanın en muhteşem olayıydı benim için…

Akşam eve hiç gitmek istemezdim. Haber merkezi mabetti benim için… 

Sabah yine aynı heyecanla uyanır, gazetecilik aşkı içimde fırtına olurdu. Kendimi görev yaptığım bölgeye zor atardım. Tekrar aynı heyecanı duyarak koştururdum o haberden, bu habere…

Ama şimdi inanın içimden hiç bir şey gelmiyor. Bir robot gibi kopyala, yapıştır haberciliği yapıyoruz. Yine en hızlıya ulaşmak için…

Kısacası o zamanlar herşey çok daha doğaldı, daha güzeldi. Herşeyden önce insanlık vardı, toplumsal birliktelik vardı, şeref, haysiyet vardı, bir yarış vardı ama bu yarış bu kadar çirkin, bu kadar kirli değildi.

Eskiyi anlatmışken aklıma geldi, o zamanlar da yolsuzluk vardı, rüşvet vardı, adam kayırma vardı ama bu kadar ayan beyan yapılmıyordu yan cebe koymalar…

Kutu kutu karşımıza çıkmıyordu milyon dolarlar…

Namussuzluğun, kumpasların ses kayıtları bu kadar havada uçuşmuyordu o zamanlar.  Bu kadar çirkin ithamlar yapılmıyordu mesela, en azından hakarete varmıyordu liderlerin halka hitapları.

Polis o zaman da toplumsal olaylarda göstericilerin canına okuyordu ama şimdiki gibi can almıyordu. Gaz fişeklerini insanların kafasına kafasına sıkmıyordu en azından… Göz çıkarmıyordu,TOMA’larla su sıkmıyordu kadınların, gençlerin, engellilerin, yaşlıların üzerine, üniversiteli gençlerin linç edilmesine seyirci kalmıyordu…

Polis adam gibi adamdı o zamanlar…

Üç beş tane haddini bilmez, görev sorumluluklarının nerede başlayıp, nerede biteceğini kavrayamamışların hadiseleri olurdu elbet ama öğrenildiğinde de gereği yapılırdı o zamanlar…

Yani bu kadar pişkin değildi hiçbir şey…

Pişkinlik demişken yine aklıma geldi. Geçen gün bir röportaj okudum Milliyet Gazetesi’nde. “Eşcinsel eğilimleri” olduğu gerekçesiyle işten atılan başarılı bir polis memurunun hikayesiydi.

İçim acıyarak, kendimi sorgulayarak okudum röportajı. Polis memuru başına gelenleri anlatmıştı. Nasıl meslekten atıldığı, nasıl bir baskı oluşturulduğu yazıyordu. Kendi dünyasında yaşadığı, işine dahi bulaştırmadığı özel durumu liğme liğme edilip ailesine, arkadaşlarına deşifre edilerek insanlık onuru ayaklar altına alınmıştı. Bir dönem sürgün hayatı yaşatılmış, sonra da kumpasla işinden atılmıştı.
 
İşte bu kadar basit bizim ülkemizde insan hayatı, özel hayatların deşifre edilmesi, kumpaslarla, sahte delillerle insanları zindanlara atmak…

Bu kadar basit işte… 

Utanmadan sıkılmadan bir de insan haklarından, demokrasiden bahsediyoruz. AB’ye gireceğiz diye uğraşıyoruz. Avrupa parlementosunda eşcinsel milletvekilleri görev yaparken sormazlar mı adama, “Bu kafayla mı, bu düşünce yapısıyla mı gireceksiniz AB’ne? Bir polis memurunu ‘eşcinsel’ eğilimleri var diye işten atan bir sistem mi demokrasiden bahseder? ” demezler mi insana?

İşte bu sorulara ne cevap verebiliriz?

Hiç, hem de kocaman bir hiç…



https://twitter.com/huzunyucel
https://www.facebook.com/huzun.yucel