BUNU YAZMAK GEREK
Fransa’da çocuklara laiklik böyle anlatılıyor
Yıllarca tartıştık durduk laikliği.
Sonunda ne oldu, Cumhuriyet değerlerinden bilimden, kültürden, sanattan tavizler verildi.
Çünkü tartışma türban düzeyine çekildi.
Elbette aklı başında insanlar, dini de pozitif bilimleri de bilenler konuyu gerçek çerçevesi içinde tartışmak istedi ama siyasal İslamcılar ve ona destek veren sözde özgürlükçü, demokratik çevreler her seferinde konuyu saptırdılar.
Konu hep türban etrafında dolaştırılınca eğitim düzeyi düşük kitleler de bundan haliyle çok etkilendiler.
Bugün türban; özgürlük, kişinin kıyafet seçme hakkı adı altında toplumun her alanına sokuldu, özellikle ilk ve ortaokul düzeyinde öğrenciler için rol model haline getirildi.
Oysa dünya konuyu böyle koymuyor ortaya.
Dinci çevreler ve yancısı sözde demokratlar, yıllarca hep aynı teraneyi savundu.
Dediler ki “Avrupa’da, Amerika’da türban diye bir sorun yok, orada kimse kimsenin kıyafetine karışmıyor.”
Tabii sadece türban öne sürülünce tartışma bu seviyeye iniyor kaçınılmaz olarak.
Oysa gelişmiş medeni ülkeler laiklik konusunda son derece akıllı, mantıklı ve elbette bilime uygun davranıyor ve kurallarını da buna göre koyuyorlar.
Fransa’da yaşayan bir dostum, çocuğu anaokuluna başladığı sırada evine gönderilen bir mektubu göndermiş.
Fransa devlet otoritesi tarafından hazırlanan metinde eğitime yeni başlayan çocuklara laikliğin ne olduğu anlatılıyor ve tüm yaşamları boyunca bu kararlara uymaları gerektiği belirtiliyor. Velilerin de buna özen göstermesi isteniyor.
Bu mektupta herhangi bir dinden asla söz edilmiyor.
İçinde ne türban, ne haç, ne kipa, ne de bir başka dine ait kıyafet ya da sembol geçmiyor.
Bakın Fransa’da çocuklar laikliği nasıl öğreniyor;
1- Fransa, bölünemez, laik, sosyal ve demokrat bir Cumhuriyettir. Toprakları üzerinde, bütün vatandaşların kanun önünde eşitliğini garantiler. Bütün inançlara saygılıdır.
2- Tarafsızdır.
3- Laiklik, inanç özgürlüğünün garantisidir. Herkes, inanmak ya da inanmamak konusunda özgürdür. Laiklik, herkesin kendi inancını diğerlerine saygı çerçevesinde ifade etmesine izin verir.
4- Laiklik, herkesin özgürlüğünün ve kardeşliğinin, eşitliğinin garantörüdür.
5- Cumhuriyet, tüm eğitim kurumlarında bu kuralların uygulanmasını sağlar.
6- Okulda laiklik, bireyleri tüm baskılardan ve misyoner faaliyetlerden korur.
7- Laiklik, her çocuğa ortak bir kültürü sağlar.
8- Laiklik, ifade özgürlüğünü sağlar.
9- Laiklik, şiddeti ve ayrımcılığı reddeder. Kız-erkek eşitliğinin garantisidir.
10- Okul personeli, siyasi ve dini görüşlerini asla paylaşmaz.
11- Dersler laiktir. Bilimsel ve pedagojik olmayan konular işlenmez. Hiçbir öğrenci bunu talep edemez.
12- Devletin eğitim kurumlarında kimse dini inancına uygun sembol ya da kıyafet giyemez.
ÇOK GÜLDÜM
Bugün 4 pazar fıkramız var
Tüm ülke kara kışın etkisi altına girdi artık.
Yurdun birçok yeri bembeyaz oldu bile, İstanbul’a kar yarın gelecek muhtemelen.
Böyle bir kış gününde sıcacık evinde oturanlara her hafta olduğu gibi yine Yıldırım Tuna’nın gönderdiği 4 fıkramız var bugün.
Son iki fıkraya dikkat çekmek isterim.
Çünkü o iki fıkra “ekonomist” fıkrası, bakalım bizim “ekonomistlerle” yakınlık kuracak mısınız?
Tadını çıkar
Adamın biri Afganistan’a gidecek olan uçağa binmiş, koltuğuna oturunca yanındaki adamın zangır zangır titremekte olduğunu fark etmiş, onu rahatlatmak için “Uçaktan korkuyoruz anlaşılan..” diye bir laf atmış adama,
“Hayır.. Çalıştığım şirket beni Afganistan birimine tayin etti, ailem doğal olarak İstanbul’da kaldı, çok korkuyorum, onlar da hayatımdan endişe ediyorlar..!” demiş adam titreyerek…
“Bak, orayla ilgili duyduğun dedikoduları unut ve asla kulak asma.. Anlatıldığı gibi bir yer değil orası..” demiş adam, “Ben yıllardır oradayım, doğal bir ortam, rahatım yerinde.. Güven bana ve tadını çıkar..”
Bunları duyan adam, “Ohh..! Çok teşekkür ederim, inanın sinirlerimi yatıştırdınız..” demiş hayli rahatlayıp sırtını oturduğu koltuğa yaslayarak, “Acaba siz ne iş yapıyorsunuz orada?..”
“Bizdeki gibi dükkanlar yok orada.. Meydanlarda toplanan halka belirli saatlerde erzak ve ekmek dağıtan kamyonlardan birinde çalışıyorum..” diye cevap vermiş adam,
“Kamyonun arkasındaki zırhlı tarette, ekmeklere saldıran halkı püskürtmek için görevli 1 numaralı Ağır Makineli Tüfek Nişancısıyım..!”
Tembel oğlan..
Annesi, geç saatlere kadar uyuyan son derece tembel oğlunu terbiye etmek için ona ders alması gereken bir hikaye anlatmak istemiş, yatağının kenarına oturmuş, oğlunun saçlarını okşayarak…
“İki kuş düşün, birinci kuş her zaman erken kalkıp kendisi ve ailesini besleyecek solucanları topluyor, ama ikinci kuş geç kalktığı için ona yiyecek bir şey kalmıyooor.. Bu hikayeden ne çıkardığını söyle bakayım..!”
“Of anne!..” demiş oğlan gözlerini ovuşturarak, “Evde uyuyacağına erken kalkıp ortada dolaşan solucanlar, kuşlar tarafından lüp diye yutuluyor işte..!”
Olur böyle ufak sapmalar..
Ekonomistlerden oluşan bir gurup Munzur dağlarına tırmanış gezisine gitmişler ama maalesef vadilerin arasında kaybolmuşlar.. Saatlerce aynı yöne gidip tekrar aynı noktaya gelince başlarında en kıdemli olanı yüksekçe bir tepeye çıkmış, haritayı açmış, uzun uzun incelemiş, arazideki öne çıkan belirgin noktaları, birbirlerine uzaklıkları ile saatlerce kıyasladıktan sonra diğer ekonomistlere dönerek
“Ciddi hesaplar yaptım ve hep birlikte kurtuluyoruz arkadaşlar..!” demiş
Şu karşıdaki çatal şeklinde yüksek tepeyi görüyor musunuz?..
“Evet??..”
“İşte biz şu anda tam onun üzerinde bulunuyoruz..!”
Olacağı belliydi zaten
Üç ekonomist hafta sonunda Alaska’da geyik avlamak için ufak bir uçak kiralamışlar, onları av bölgesinde bırakan pilot “Bakın bu uçak çok küçük..” demiş, “Dönüşte sadece bir adet geyik götürebiliriz, uçak taşıyamaz, ona göre avlanın..!”
Bu kadar tembihe rağmen her biri birer geyik avlayınca pazar günü onları almaya gelen uçağın pilotu hayli sinirlenmiş, itiraz etmiş, ama buna rağmen adamlar “Bizlerden daha mı iyi bileceksin?..” diye ısrar etmişler ve av bölgesinden zorla havalanmışlar ve tabii kalkar kalkmaz da yere çakılmışlar…
Ekonomistin biri yanan uçağın parçalarının arasından doğrulup etrafına bakmış “Yahu neredeyiz?..” diye sormuş, diğerleri de doğrulmuş, etrafına bakmışlar, “Nerede olacağız ki?..” demişler, “Her sefer düştüğümüz yerin 100 metre kadar yanı..!”
NOSTALJİ
1920’lerden kalma bir İstanbul fotoğrafı… Ortaköy açıklarından çekilmiş. Aynı açıdan bir de bugün çekilmiş fotoğrafa bakın. Hangisi daha güzel bilemedim…
OKURDAN MESAJ
Katar’a “peşkeş çekilecek yer” önerisi
İçimiz dışımız Katar oldu.
En son Antalya limanı peşkeşinin süresini uzatmak için Meclis’ten gece yarısı torba içinde kanun geçirdiler biliyorsunuz.
Geçenlerde çok bilindik bir mağazaya gittiğimde tesadüfen buranın bile Katar’a satıldığını öğrendim.
Nereye baksak orası Katar’a satılmış ya da satılmak üzere.
Okurlarımdan Tuncay Akoğlu bir mesaj göndermiş.
“Herşeyi sattılar, Katar’a artık alacak bir şey kalmadı diye üzülmesinler ben bir yer daha buldum” diyor.
Sonrası şöyle okurumun mesajının;
TRT’nin Ankara’daki ve özellikle İstanbul’daki konumları/binaları/arazileri müthiş niteliktedir, bunların özellikleri ve değerleri kelimelerle ifade edilemez. Yani, çok çoooook para ederler.
İstanbul’da, Boğaz’da, Ortaköy sırtlarındaki TRT binası konum açısından dünya çapındadır.
Buraya dünyanın en büyük bir AVM’si, bir 100.000 kişilik cami, bir kocaman toplu konut – villa sitesi, bir en yüksek TV yayın kulesi, bir seyir kulesi, hepsi bir arada, Arap dostlarımızca inşa edilebilir, ne biçim bir şan – şöhret yaratılır ama, diii miii ?
Ayrıca, bu ihtişamlı külliyeden Anadolu yakasındaki “Büyük Çamlıca Camii”ne ve yeni Çamlıca Kulesi’ne dünyanın en uzun teleferik hattı kurulur; üzerindeki vagonlarda “kadim” İstanbul seyredile seyredile Arap müzikleri eşliğinde zevk-ü sefa yaşanır!
Yıllık 25 milyon geçiş garantisi verilir ve geçiş ücreti kişi başı 25 dolar olarak belirlenir; böylece yıllık yaklaşık 10 milyar dolar kazanç şimdiden hazır işte!
Nasıl, bu yatırım bence Kanal İstanbul’dan çok daha cazip değil mi?
https://twitter.com/can_atakli_