GEZİ’nin İNTİKAMI ALINDI!
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı yıllar önce şöyle demişti:
– Polisimiz kahramanlık destanı yazmıştır!..
Çok anlamlı çok net sözlerdi… Pekii, niçin ve nasıl destan yazmıştı polisleri?.. Onu da açıklamıştı Başbakan:
– Polisimiz, bir başka ülkede yaşansa, asla tahammül edilemeyecek saldırılara, tahriklere, hukuk dışına kesinlikle çıkmadan gösterilere karşı koymuştur. Son derece sabırlı, itidalli, tahammüllü davranmıştır…
Gayet anlaşılır bi şekilde anlatmıştı zamanın Başbakan gördüğünüz gibi. Bu anlattıklarını onlara da anlatmak gerekiyordu tabii:
– Polis kurşunu, kapsülüyle toprağın altına girenlere, komada olanlara, gözünü kaybedenlere, binlerce yaralıya ve yakınlarına!..
Gelelim, Başbakan’ın destan yazan polislerine…
Bu arkadaşlardan, Ethem Sarısülük’ü kafasından vuran polis, şöyle ifade vermişti mesela:
– Yoğun şekilde taş atışı altındaydım, öleceğimi düşünüp korkutmak amacıyla havaya ateş ederken bileğime gelen taş nedeniyle namlunun pozisyonu değişip maktulün kafasına yönelmiş olabilir!
Hâkim, polisi “tutuklanması ilerde telafi edilemeyecek zararlara yol açar” gerekçesiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı… Haa bu arada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bünyesinde görev yapan Memur Suçları Soruşturma Bürosu Yazı İşleri Müdürü Zekeriya Ünalmaz, o hâkimi şu Twitter mesajıyla kutlamıştı:
– Adamsın, ellerinden öpüyorum…
Antalya’da polisin attığı biber gazı kapsülüyle sağ gözünden vurulan 18 yaşındaki Vedat Oğuz’dan içi acıtıcı bir haber geldi. Başbakan, polislerinin nasıl da hukuk içinde mücadele ettiğini anlattığı sıralarda doktorlar Vedat’ın sağ gözünü alıyorlardı…
Ankara Dikmen’de 13 yaşındaki Alperen Aydoğdu ve yaşlı bir kadın tekme tokat dövülerek Akrep’e bindirilmişti. Alperen’in annesi Derya Aydoğdu oğlunun ve yaşlı kadının araç içinde de darp edildiğini ve polislerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyordunuz. Gelsin kurtarsın sizi” dediğini anlatıyordu mesela!
Destanı başından itibaren anlatmaya, eldeki görüntüleri, fotoğrafları paylaşmaya ne yüreğimiz ne de vicdanımız kâfi geliyordu…
Aynı sıralarda, yüzü poşulu teröristler, yani “Apo’nun polisleri”, Cizre’de üniformalarıyla tören yapıyor, asayişi sağlamaya ant içiyorlardı…
Şiddetin destanı!
Şimdi sizlere bir AİHM kararından söz edeceğim…
Ali Güneş, 2004 yılında, bir gösteri sırasında, polisin birkaç metreden sıktığı biber gazının ağır sonuçlarını yaşadı. Suç duyurusunda bulundu ancak ilerleyen zaman içinde aradığı adaleti bir türlü bulamadığı için AİHM’ye başvurdu. Mahkeme 2012 Nisan ayında kararını açıkladı, Türkiye’yi mahkûm etti. Bu “destanı” yazan polis için de şu tanımlamayı kayda geçirdi:
–İnsanlık dışı ve onur kırıcı muamelede bulunmuştur!..
AİHM, aynı kararda, ağır ve acı verici sonuçlara neden olabilen “biber gazı” ve “gaz bombası”nın nasıl kullanılması gerektiğini de belirtti:
– Açık alanlarda, arada en az 120 metre mesafe bulunarak yalnızca hedeflediği gruba, tüm diğer yollar tükendikten sonra, ambulans, ilk yardım araçları ayarlanarak ve hastaneye götürmek koşuluyla…
Mahkeme, kapalı alanlarda bu maddelerin asla ama asla kullanılmamasını da özellikle vurguladı…
İktidarın başının, bu karar ışığında bahsettiği destan nasıl bir destan o halde?..
– Tabii ki, şiddetin destanı!..
İktidar ve yandaşların tüm karalamalarına, tüm baskı ve yönlendirmelerine karşın Gezi Direnişi, başta gençler ve kadınlar olmak üzere onurlu bir milat olarak tarihe geçti!
Vicdan insan olmanın temel ögesidir!
İktidar, Gezi Direnişinin peşini hiç bırakmadı…
Sorumlu olarak ilan edilen, başta Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala olmak üzere Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi aynı davadan hem de yeni bir delil bile olmaksızın 3 kez yargılandılar.
–İlk iki davadan beraat ettiler!
Ancak olmadı! İyi saatte olsunlar “ille de ceza” diye tepiniyordu adeta! Bu arada “hiçbir yeni ve somut delil yok” demiştim; gerçekten de tüm davalar FETÖ’cü firari Savcı Muammer Aktaş’ın hazırladığı soruşturma dosyasındaki bulgular ve telefon kayıtları üzerinden başlatıldı. Aktaş, yurtdışına tüydü ve halen aranıyor ama hazırladığı dosya tüm sürecin “ilham kaynağı” oldu!
Sonuçta, üçüncü yargılamada en üst sınırdan cezalar yağmur olup yağdı; Osman Kavala, TCK 312/1. maddesi uyarınca “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklar ise bu eyleme yardımcı olmak suçundan 18’er yıl ağır hapse mahkum oldu!
Son bir not daha; sanıklara ceza yağdıran hakimlerden birinin, 2018 yılında AKP’den milletvekili adayı olduğu ortaya çıktı!
İnsanların arasında ideolojik ayrılıklar, hayata bakışta farklılıklar olabilir, kimse kimseyi sevmeye, aynı düşünceyi taşımaya mecbur da değildir. Ancak vicdan her kes için yalnızca bir tanedir, içinizde taşıdığınız o içsel güç sizi doğruya yönlendirdiği ölçüde iyi, dürüst bir insansınızdır. Diğer şekliyle ortaya çıkan durum tüm evrensel dillerde aynı sözcükle adlandırılır:
–Vicdansız!
Mücella Yapıcı, mahkumiyet kararından sonra mahkeme heyetine aynen şöyle dedi:
– 50 yıllık yaşamımdan onur duyuyorum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamanızı diliyorum!
https://twitter.com/umit_zileli