HAYALLERİNİ SATMAYANLAR İÇİN...

Elbet bir bildiği var bu çocukların...

Kolay değil yoksa bu yaşta ölmek...

Kocaman bir duvarın üzerine, iki dize halinde yazılmış satırların önünde sırtı dönük bir genç kızla, bir delikanlı birbirine sarılmış duruyordu... Belli ki ağlıyorlardı... Alttaki kan kırmızı manşet şöyle haykırıyordu:

-İşte sizin devlet!..

Manşetin altındaki fotoğraf ise insanı, insan olanı yüreğinden hançerleyen tabloyu olanca açıklığıyla anlatıyordu:

-Çoluk, çocuk, genç, yaşlı demeden kafaya kafaya sıkılmış gaz kapsülleri... Bir tek ayakkabı... Bir küçük vazoya konmuş kan kırmızı karanfiller...
Ve iki el ayasını dolduracak kadar kan...

Ahmet'in kanı...

Huruç harekâtı

Birgün gazetesi, Gezi Direnişi sırasında, engin başarıları nedeniyle 24 maaşla ödüllendirilen "kahraman" çevik polisin son "huruç harekâtı" esnasında toprağa düşen Ahmet Atakan'ın ölümünü dün birinci sayfasında işte böyle betimledi...

Kahraman polisin Gezi Direnişi'ni kırmak için kullandığı tonlarca gaz bombası, biber gazı, plastik mermi sonucunda 5 gencecik çocuk yaşamlarının baharında ölümle tanışmıştı. Ahmet de, 4 Haziran'da yine Hatay'da başına gaz kapsülü yiyerek ölen Abdullah Cömert'in yalnızca 300 metre ilerisinde teslim oldu ölüme... O da tıpkı Abdullah gibi 22 yaşındaydı...

O akşam öyle bitmedi; "destan yazan" polisin operasyonunda dördü ağır, onlarca kişi gaz bombası kapsülleriyle yaralanarak hastaneye kaldırıldı... Ama kahramanlar durmadı, yurdun dört bir yanında bu vahşeti protesto edenlerin üzerine aynı silahlarla ve de var güçleriyle saldırmayı sürdürdüler... gaz bombalarını, biber gazlarını, plastik mermileri, içine kimyasal karıştırılmış tazyikli suları cömertçe boşalttılar kendi insanlarının üzerine...

-Nasıl olsa ABD'den daha yeni ve de bolca ithal edilmişti...

Destan yazmaya devam

Sonra sahneyi yetkili devlet adamları devraldı!.. Hatay Valisi, "balkondan düşerek öldü" dedi... Emniyet açıyı biraz genişletti, "yüksekten düşerek öldüğü anlaşılmaktadır" diye açıklama yaptı... İçişleri Bakanı Muammer Güler de, "bakın gördünüz mü, yüksek bi yerden düşmüş" dedi!.. Allahtan bir CHP milletvekili çıktı da, bizim soracağımız soruyu sordu:

-Peki nasıl düştü?..

22 yaşında gencecik bir çocuk, herhalde, "dur ben şu çatıdan bir düşeyim" diye kendini aşağıya fırlatmamıştı!.. Ön otopsiye giren Hatay Tabip Odası Başkanı Doktor Selim Matkap da, açıkça "bizim yaptığımız otopside yüksekten düşme belirtisi yok" açıklaması yaptı... Haa, bu arada "destan yazılmaya" devam ediliyor, polis, ölen gencin cenazesine katılanların üzerine de aynı kararlılık ve aynı silahlarla saldırıyordu...

-Senin saldırın sırasında ölen çocuğun cenazesine bile saldırmak ancak "destan yazmayı" öncelik olarak gören bir kafanın düşünebileceği bir "şaheserdi" zaten...

Batıyorlar

Aynı zaman dilimi içinde "en yetkili" büyüklerimiz ne yapıyordu acaba?..

Toplaşmış, BDP'nin "Abdullah Öcalan'la acil toplantı" istemini karara bağlıyorlardı!.. Ehh, "mızrak çuvala sığmamış", PKK elebaşlarının davul zurnayla duyurduğu "çözüm süreci de, çekilme de durdu" açıklaması, medyayı da esir aldıkları halde duyulmuştu!..

Batıyorlar... Şu anda sürecin "rezil-i rüsva olma" aşamasındalar... Her geçen an, maskeleri biraz daha aşağı kayıyor... kötülük olanca çıplaklığı ile görülüyor... 11 yılın melanetleri bir bir ortaya dökülüyor... Öyle ki; küçücük bir çocuğun, yine bir alçak gaz kapsülüyle başından vurulup, aylardır komada yatan 14 yaşındaki Berkin'in durumunu protesto edenlere bile dayanamıyorlar... O protesto sırasında bile insanları plastik mermiyle yüzünden, gözünden vurmaya doymuyorlar... Daha söylenecek, teşhir edecek çok şey var, ama bırakalım şimdi büyük lafları; 22 yaşındaki civanmert bir delikanlının o her şeyi anlatan duvar yazısıyla bitirelim, bu iktidarı o gençlerin bitireceğine olan inancımızı tazeleyerek:

-Ne oldu lan büyük adam olamadıysak/ Hayallerimizi satmadık ya...