İMAMOĞLU SEÇİMİ NİÇİN KAZANMALI?..
"Tarih tekerrürden ibarettir" sözü sadece büyük olaylar için değil, sarsıcı vakalar için de geçerli bir özdeyiştir...
Türkiye gibi artık her olayın, her çarpıklığın, her skandalın ve her kaosun tekerrür ettiği bir ülkede, toplumun esaret altına alındığına ilişkin yaygın kanı ne yazık ki siyasetin yarattığı darboğazdan kaynaklanıyor...
Unutulmasın; Türkiye; yanlış politik uygulamalar, sosyo-ekonomik çıkmazlar ve zenginle yoksul arasındaki uçurumdan kaynaklanan buhranlar nedeniyle 1980 öncesinden itibaren terör ve şiddetin baskısı altında büyük ıstıraplar çekti...
Önce "sağ-sol kavgası", sonra 1984'ten itibaren PKK ve Hizbullah terörü ve 2003'ten itibaren de Selefi ideolojisinin şiddeti dayatmasıyla ortaya çıkan El Kaide ve sonrasındaki IŞİD terörü Orta Doğu'nun yanısıra en çok da Türkiye'yi vurdu, ülkeyi kan ve kaos deryasına dönüştürdü...
Türkiye işte bu yüzden uzun yıllar terör ve şiddet yorgunu bir ülke olarak girdapta savrulup durdu...
Tarihsel süreçte yaşanan gaflet ve ihanet de gösterdi ki, devletin kararlılığının zaafa uğradığı dönemlerde terör zıvanadan çıkıyor ve ülkeye kara günler yaşatmaya çalışıyor...
Şiddet ve terör zaman zaman etkisini yitirse de, bazen eylemden uzak durulsa da ve özellikle AKP döneminde, "açılım" iddiasıyla devletin terör örgütleri ile masaya oturduğu vahim süreçler yaşansa da, Türkiye ayakta ve direniyor...
Evet; PKK terörü son dönemde önemli ölçüde enterne edildi...
Suriye'deki kargaşanın bitmesinin ardından bir zamanlar intihar saldırıları ile Türkiye'yi sarsan El Kaide ve IŞİD gibi örgütler de hücrelerine çekilmiş, etkisiz hale getirilmiş gibi görünüyor... Peki ya gerisi?..
Bir "millet" uyanıyor...
Yukarıdaki manzaraya niçin mi dikkat çektik?..
Çünkü Türkiye'yi kaosta ve girdapta tutan tek çıkmaz terör ve şiddetin son 40 yıldır dayattığı baskı değil...
Bir de AKP'nin cumhuriyetle çatışması var ki; son 17 yılda, içinde Atatürk ve cumhuriyet geçen her gerçeğin erozyona uğradığı dönemde, toplum en az terörün baskısı kadar gelecek kaygısı ve cumhuriyet üzerindeki karanlığın tehdidini yaşadı...
Yalnızca cumhuriyete, laikliğe ve Atatürk'e yönelik saldırılar, siyasetten kaynaklanan buhranın sonuçları değil...
Sosyo-ekonomik çıkmazların işsizlikle birlikte dayattığı sorunlar aile birliğini bozuyor, yoksulluk sosyal patlamalara yol açıyor, cinnet vakalarını arttırıyor, cinayetlerin sayısında artışa yolaçıyor ve bir taraftan da bireysel silahlanmanın etkisiyle Türkiye'de ne yazık ki şiddete meyilli insanların sayısı artırıyor...
Tüm bu tablonun karanlık noktalarının AKP'nin iktidara geldiği 2002'den bu yana yoğunlaşması ve ülkenin üzerine simsiyah bir perde haline gelmesi rastlantı olamaz...
Rant çevrelerinin büyüdüğü, siyasetten beslenen kesimlerin, ne yazık ki yoksullaştır- köleleştirir projesiyle AKP'yi de ayakta tuttuğu bir dönemde, Türkiye'nin çıkmazları terör ve şiddetin yanı sıra bir de siyasi buhrandır ki, "millet" bundan kurtulmak için son dönemdeki çırpınışlarını arttırdı...
31 Mart'ta, AKP'nin hiç beklemediği bir sonucun yol açtığı "umut" deryası akıllara cumhuriyetin ilk yıllarında, baskı ve kuşatma altında tutulan Türk halkının uyanışını da getirdi...
Yani; adı filmlere verilen "Bir Millet Uyanıyor" tanımlaması 31 Mart'ta ilk kez kendini gösterdi...
İskelede Bandırma Vapuru!..
Meselenin nereye geleceğini dikkatli okullar anlamış olmalı...
Türkiye uyanıyor... Teröre, şiddete, baskıya, toplumun çevresine kırmızı çizgiler çekme çabalarına, Atatürk'e, cumhuriyete, laikliğe yönelik saldırılara ve eğitim birliğinin temeline dinamit koyma sinsiliğine karşı da bir uyanmadır milletteki...
Siyasi baskının ileride cumhuriyetin, ülkenin ve Türkiye'nin yarınları olan gelecek nesillerin umutlarını da tehlikeye sokacağı anlaşılmış olmadır ki;
31 Mart 2019'da yapılan yerel seçimlerde AKP zihniyeti, yani Milli Görüş Türkiye'nin başkentindeki seçimleri kaybetti, Akdeniz Bölgesi'nde, Trakya'da büyük darbe aldı ve en önemlisi de 25 yıldır egemenlik altında tuttukları İstanbul'da büyük sarsıntı yaşadı...
CHP ve İYİ Parti'nin adayı Ekrem İmamoğlu'nun kazandığı seçimin YSK üzerindeki baskılarla iptal edilmesi ise toplumun umudunu bozmamalı...
Yani "Bir Millet Uyanıyor" tanımlanmasının bir kez daha yaşama geçmesi için 23 Haziran İstanbul halkının önünde çok ciddi bir dönemeçtir...
Gelecek kaygısının giderilmesi açısından da çok önemli bir fırsattır bu seçim...
AKP iktidarı ve siyasi partiler, dernekler, vakıflar 19 Mayıs 1919'un 100. yılını hakettiği değerde kutlamasa da, etkinlikler sönük, cansız ve biraz da göstermelik gibi görünse de, toplumdaki "uyanış" 19 Mayıs ruhuna yönelik gafleti, duyarsızlığı ve ilgisizliği de yıkacak potansiyeldedir...
Evet; dün yanaşmıştı Bandırma Vapuru Samsun'daki limana...
100 yıl önce, dün başlamıştı Türkiye'nin Kurtuluş mücadelesi...
Kimse sanmasın ki, Bandırma Vapuru Samsun'daki bir iskeleye yanaştığında mesele bitmiştir!...
İstanbul'dan kalkan Bandırma Vapuru'nun inancı, "Aydınlanma" yolculuğuna devam etmek için İstanbul'daki iskeleye yeniden demir atmalı ve bir 19 Mayıs coşkusunu da 23 Haziran'da yaşatmalıdır...
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin alındığı gün Bandırma Vapuru'nun ruhu bu ülkeye huzur ve mutluluk getirecek, "Aydınlanma" mücadelesini büyütecek ve "egemenlik miletindir" bayrağı en yüksekte dalgalanacaktır...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac