KorkmayınLa Biziz ÇARŞI!..

Üç büyüklerden Beşiktaş’ın stadyumu 3 yıl sonra açıldı...


Ancak “İnönü stadyumu” olarak değil, “Vodafone Arena” olarak!.. Üstelik 40 küsur bin kişilik stadyumun açılışı bin kişiyle yapıldı!.. Neden acaba?.. Şööle fazladan da seyirci doldurarak 50 bin kişilik şaşaalı bir açılış yapılsaydı, seyirci, başta “ÇARŞI” olmak üzere, Saray’ı, Eski Cumhurbaşkanı Gül’ü, Başbakan sıfatlı muhteremi, sonacığıma, konuşurken fazla övgüden dili sürçüp Cumhurbaşkanı’na“Beşiktaş Başkanı” deme faziletini gösteren Yıldırım Demirören’i, açılış konuşmasını yaptıktan sonra “yağcılık sanayine” el atacağı konusunda hemfikir olunan BJK Başkanı Fikret Orman’ı ve tabii Taa İngiltere’den gelip Telsim’i iç eden, pardon özelleştirmeden satın alıp ihya olan Vodafone temsilcisini bi güzel, ağız dolusu destekleselerdi, sevgi gösterisinde bulunsalardı, değil mi ama...


-Bence çok yazık olmuş!..


Eğer yanılıyorsam uyarın lütfen; böylece Beşiktaş başkanı Orman ve yönetimdeki muhteremler, seyircisini stada almadan “stadyum açılışı” yapan dünyadaki ilk spor kulübü olarak tarihe geçmiş oldular, tabii arka kapıdan!..


Peki, niçin?. Saray’ın konuşmasında açıkladığı gibi stadyumun yapımına hükümetin 50 milyon TL katkı vermesi mi?.. Yoksa, Galatasaray’ın stadyumu açılırken yaşanan protestolar mı?.. Yani “aman aynı durumla karşılaşmayalım, başımızı yakmayalım”korkusu mu?. Hangisi olursa olsun, fark etmez aslında; Fikret Bey ve efradı, ÇARŞI’nın, Beşiktaş’ın efsane seyircisinin ve genel olarak futbol seyircisinin yazdıklarını, mesajlarını bi zahmet okursa, haklarında nasıl bir not verildiğini gayet net şekilde anlayacaklar...


-Tabii yürekleri ve de sinirleri dayanırsa!..

 


BJK Başkanı’nın “yürek eriten” konuşması!..

 


Evet stadyum açıldı...


İçeride özenle seçilmiş bin kişi, dışarıda da yine özenle stadyuma “aman kimse yanaşmasın” diye cansiperane görev yapan bin polis vardı!.. İçerdekilerin alkışları ve sloganları eşliğinde Cumhurbaşkanı, bir önceki Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer zevat stada girdiler ve bomboş tribünleri selamladılar... Gelelim, Fikret Bey’e... Açılışa seyirci almayarak tarihe geçmeyi hak eden başkan, konuşmasıyla da geçtiği yeri adeta perçinledi... Şunları dedi örneğin:


-Bu stadın fikir babalarından biri sayın Cumhurbaşkanımızdır. Vodafone Arena, sanki yüzyıllardır buradaymış gibi hissedilecek bir stattır. Cumhurbaşkanımız, kara kartalın eve dönüşünün gizli kahramanıdır...”


İzleyenler üşenmedi, saydı ve kısa konuşmasında tam 13 kez “Sayın Cumhurbaşkanımız, Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız, Halkın Cumhurbaşkanı” dediğini de saptadı!..


Sonra devlet erkanı, Vodafone temsilcisi ve Beşiktaş yönetimi hep birlikte sahaya inip top oynadılar...


İşte tam bu sıralarda Beşiktaş Meydanı’nda da bir grup taraftar, alınsalar stadyumda gerekli kişilere yapacakları “sevgi gösterisini”gerçekleştiriyorlardı. En çok kullanılan slogan şöyleydi:


-Şerefine Tayyip...


Ama ben sanal dünya da gezinen iki mesaja takıldım; bir tanesi belli ki bir Beşiktaş taraftarından geliyordu:


-50 milyona değer miydi?..


Diğeri, ÇARŞI grubunun Twitter’dan yağdırdığı şu mesajdı, anlayana:


-KorkmaLa BizizÇARŞI!..

 


Yalancı, kötü niyetli, cahil!..

  


Bu tipler doğuştan mı böyle oluyor, yoksa özel bir eğitimden mi geçiyor bilmiyorum...


Ancak ortak benzerlik ve özellikleri neredeyse tıpatıp aynı:


-Fena halde yalancı... Cumhuriyete, Atatürk’e ölümüne düşman ve olabildiğince cahil!..


İşte bu tiplerden biri, Abdurrahman Dilipak, Akit isimli mevkutede yine yalanları arka arkaya adeta kusmuş... Mustafa Kemal döneminde ilkokul seviyesinde bira dağıtıldığını söyleyip, vatandaşa reklam yapılarak eroin dağıtıldığını yazmış...


Önce bu muhteremin “Irak Necef’teki direniş Çanakkale savaşından daha değerlidir” hezeyanının sahibi ve hiç sıkılmadan söylediği “İstiklal Mahkemeleri 120 bin kişiyi astı” yalanının da mucidi olduğunu anımsatmak isterim. Benim televizyon programımda söylediği bu yalanı Prof. Ergun Aybars yüzüne vurduğunda verdiği yanıt karşısında inanın benim yüzüm kızarmıştı:


-Rivayetler böyle!..


Şimdi gelelim şu iğrenç yalanlarına; Öncelikle bira o her fırsatta göklere çıkardıkları Sultan İkinci Abdülhamit zamanında resmen girdi Osmanlı’ya hem de fetvayla!.. İzmir’de açılan “birahane bahçeleri” kısa bir süre sonra İstanbul’a taşındı. Osmanlı’nın son döneminde üretilen 11 milyon litrelik bira üretimine Cumhuriyet döneminde ancak 1943’te ulaşılabildi!.. 1921’de yalnızca İstanbul’da 52 birahane vardı!..


İlkokul çocuklarına bira dağıtıldığı iftirasına bakalım: Tüm dünyada malt biranın besleyici olduğu düşünülüyordu. Gliserofosfatlı ve gliserofosfatsız  olmak üzere iki tip üretildi. Uzun yıllar “zayıflık” ve “halsizlik” çeken bebek ve çocuklara verildi. Bira fabrikalarında çocuklara yönelik ilaç mahiyetinde özel maltlar üretildi. “Şark Malt Hülasası” adındaki içecek tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de eczanelerde satılıyordu. Üstelik 1989 yılına kadar İstanbul ve Ankara Bira fabrikalarında üretildi ve satıldı...


Şimdi gelelim eroin meselesine; 1900’lerin başlarında eroin Avrupa’da, Amerika’da, dünyanın her yerinde ağrı kesici, rahatlatıcı ilaç olarak kullanılıyordu. Giderek en çok aranan, istenen ilaç halini alınca1925 yılında Cenevre Uluslararası Sözleşmesi ile tıbbi gereksinim dışındaki afyon üretimi yasaklandı. Türkiye o yıl bu anlaşmaya imza atmadı. Ünlü psikiyatrist Mazhar Osman eroinin tehlikeli, ve bağımlılık yapıcı olduğunu açıkladıktan sonra Atatürk’ün ısrarıyla 1933’de afyon üreten firmalar kapatıldı. Aynı yıl Uyuşturucu Maddeler İnhisarı (bugünkü Toprak Mahsulleri Ofisi) kuruldu...


-Atasözümüzü unutma muhterem; yalancının mumu yatsıya kadar yanar!..

 

 

https://twitter.com/umit_zileli