KURBANI DEĞİŞMEYEN AKREP!..
Çocukluğumdan itibaren, Urfa sıra gecelerinde dinlediğim o yürek yakan “gazel”in düşündürücü sözleri hep aklımdadır...
Yürek hangi zaman dara düşse, baş ne zaman sıkışsa, çelişki yaşamı ne zaman hapsetse o hüzünlü ve ders veren gazelin sözlerini de anımsarım... Hele de “akrebin bile akraba”ya yapmayacağı olayları duyduğum zaman...
İnsanlığın; yani sevgi, saygı, iyilik ve güzelliğin rotasının değişmeye başlamasıyla birlikte, bizi bizimle bir tutan değerlerin sarsıldığını hissettiğimde de “akrep”le “akraba”yı yoldaş edinen o gazele sığındım...
Çünkü o gazeli her dinlediğimde, kavganın tohum gibi zihnimize savrulduğunu, yaşamın bize sunduğu olanaklarla çatışmaya başladığımızı ve ne yazık ki çıkarların birbirine düşürdüğü güçler yüzünden insanlığın helak olmaya sürüklendiğini de anladım!..
Evet; dünya üzerinde kavga ne yazık ki türkülerin, gazellerin ve hoyratların anlatamayacağı kadar büyük!.. Hem de çok büyük!..
Oysa kavga değil aslında, ardındaki zulüm, rant ve kin büyük!.. Çünkü rantın dışında anlamsız, gerekçesiz, sebepsiz bir kavgadır bu!..
Cehalet çukurunda bocaladıkça büyüyen, büyüdükçe batan, battıkça kirlenen, tiksindiren, utandıran yüz kızartan ve lanet ettirten bir zavallı kavgadır bu!..
Vurulan akrabalar!..
“Akrep ve akraba” demişken kuşkunuz var mıdır ki; hele günümüz İslam dünyasında ikisi de iç içe değil mi?..
Söyler misiniz; zerresinde yabancı işgali olmayan İslam coğrafyasındaki kavga neden büyük?.. Tarikat, cemaat, mezhep, rantiye, şeyh, hoca, emir, halife kavgası mı bu?..
HAYIRRRRR!.. Müslümanlar hiç yere birbirini öldürüyor... Müslümanın düşmanı ne yazık ki Müslüman!.. Cepheleşen, gruplaşan ve ne yazık ki kıyımda sürekli parçalananlar da Müslüman!..
İnsanlık ve Batı uzayda yaşam alanları ararken Müslümanlar arasında asırlardır süren kavga hiç durmuyor;
Birbirine karşı örgütlenenler Müslüman, işgal eden Müslüman, işgal edilen Müslüman, savaşan Müslüman, vuran Müslüman, baş kesen Müslüman, başı kesilen Müslüman, asılan, kırbaçlanan, kurşuna dizilen ve ne yazık ki topluca katledilen de Müslüman...
Çünkü tetiği çeken, kılıcı kaldıran, palayı vuran, ilmiği atan ve bunları yaparken de hançeresinden çığlık çığlığa “tekbir” getiren de Müslüman...
Yani ölenin de öldürenin de, “Allahüekber” diye bağırdığı bir dinin savaşında sürekli yok olanlar Müslümanlar... Velhasıl “Allah’ın verdiği canı Allah alır” diye inananların, İslam içi kavgasında tükenenler Müslüman...
Baksanıza; Artık İslam coğrafyasında kimse kimseyi beğenmiyor, artık kimse kimseden memnun değil ve artık kimse yaşamın az ya da çok sunduğu olanaklarla yetinmezken, daha çoğuna ulaşmak için her türlü yola başvuruyor...
Fitneye, kine, linçe ve intikama odaklanarak ve dindaş olduklarını unutarak kıyım yapanlar birbirini vurdukça, uygar dünyanın ülkeleri artık korkarak bakıyor İslam dünyasına!..
Mola vermeyen vahşet!..
Hizbullah, Müslüman Kardeşler, El Nusra, El Kaide, IŞİD, Taliban ve diğerleri... Sözde “din uğruna” dindaşlarıyla savaşan ve dindarlarını yok edenler neyi paylaşamıyorlar acaba?..
Neyin bitmeyen kini, neyin kapkara öfkesidir bu?.. Şerden beslenen bu intikam duygusu, kana odaklanmış bu şiddet sarmalı, cehaletin tetiklediği bu vahşet eylemleri kime ve neye hizmet ediyor?..
Hoşgörü, merhamet, vicdan, inanç, insanlık, sevgi, hasret, özlem, “kardeş”lik nasıl olur da zifiri kinlere ve insanlıktan soyunmuş barbarlığa hizmet edebilir ki?..
Hangi düşünce besliyor bu kirli ve şiddetten bir türlü arınamayan öfkeyi?.. Hangi inanç emrediyor vahşetin en karanlığından savrulan bu gaddar zulmü?..
Çarşı-pazar, sokak-meydan, mezra-mahalle, köy-belde, ilçe-eyalet, hücre-karargah ve ne yazık ki mescit-cami?.. Şiddetin mekanı önemli değil, çünkü barbarlık için nerede eylem yapılacağı hiç mi hiç fark etmiyor...
Kan akıtmak için yer, zaman, ay ve mevsimin hiç fark etmediği başka zulüm, gaflet ve pervasızlık gerekçeleri de var;
Şiddet için ne yazık ki gece-gündüz, sabah-akşam, pazartesi-çarşamba, düğün-karnaval ve nihayet “bayram”-seyran olsa da zerre kadar fark etmiyor...
Gazeldeki dersler!..
İslam coğrafyasında; amaç katliam yapmak, insan öldürmek, kan akıtmak, korku salmak, ölüm kusmak, şiddet sergilemek ve kör terörü dayatmaksa, mekanın “cami” ve zamanın “bayram” olması da zerre kadar önem arz etmiyor. İşte zavallıca sergilenmiş son vahşet örneği;
Dün Yemen’in başkenti Sana’da Belili Camisinde düzenlenen intihar saldırısında en az 20 kişi ölmüş... Saldırı tam da bayram namazı kılınırken gerçekleştirilmiş!!! Cemaatin arasında bulunan iki intihar eylemcisi üzerlerindeki bombayı patlatınca ortalık cehennem yerine dönmüş...
Rejim karşıtı Husiler’in denetimindeki Sana’daki bu vahşete kim imza attı?.. Kesindir ki; bir dinci örgüt!.. Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap devletleri koalisyonu ya da El Kaide ve IŞİD’in kolları mı?.. Ne fark eder ki; birbirini “akrep” gibi sokan “akraba” Müslümanlar yine Müslümanları “kurban” etti...
İyisi mi yazıyı, en başta dikkat çektiğimiz o gazelin sözleriyle bitirelim ki; “akraba”ya “akrep” olanlar şu dünyadan nasıl dersler almalıymış görelim;
“Duyan yok söyleme başında bin türlü bela olsa/ Emin olma ki sakın, bir şahsa hatta evliya olsa...
“Sokar akrep gibi fırsat bulunca akraba olsa/ Bütün ebnay-ı adem zehirli mare dönmüştür...
Muvakkattır eğer hükmeylersen dünyaya ser ta ser/ Çıkar elinden ahırı bin yerinden bağlasan çember.
Cihana sığmamışken bir mezara sığdı İskender/ Varıp baksan o da şimdi yıkık bir gare dönmüştür...”
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac