Tarikat ve cemaat yuvaları yüzyıllardır faaliyette... Bu yapılar molla-medrese sisteminin dini sömüren ürünleridir...
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte hücre faaliyeti gösterilen bu merkezlerde “sohbet” ya da “ders” adı altında beyin yıkama faaliyetleri son yıllarda etkili hale getirildi...
Radikal dincilerin yaşamın her alanında palazlandığı 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı işte bağnazların adeta eğitim yuvasına çevirdiği bu hücrelerde de yoğunlaştırıldı...
Cumhuriyetle kavgaları bitmeyen Nurcular da bu yöntemi uzun süre kullandı... 1960’tan sonra iyice kıskaca alınmaları da Nur şakirtlerinin hücre faaliyetini engelleyemedi... Polis baskınları o yıllarda etkindi ancak tarikatlarla cemaatler palazlanma faaliyetini “dershane” adı altında gizlice sürdürmeye çalıştı...
Liderleri Said Nursi hayranı olan Hizbullahçılar ise örgütlenme faaliyetlerini önce hücre evlerinden kaçak Kuran kurslarına taşıdı...
Örgüt daha sonraları büyümek için 1990’larda camilere yöneldi... Hedef cami cemaati ve oraya Kuran öğrenmeye gelen çocuklardı... Hizbullah buralardaki örgütlenmesini devletin gafleti yüzünden uzun süre koruyabildi...
Çok sayıda cami imamı da işte o yıllarda öldürüldü... Çünkü Diyanet imamları örgütün denetimine direnince Hizbullah’ın hedefi olmaktan kurtulamadı...
1990’ın sonlarında Hizbullah yalnızca Diyarbakır’da 180’den fazla caminin yönetimini ele geçirmişti... Buraları örgüte taban kazandırılması için birer “dershane” olarak kullanılıyordu...
Dershaneden örgüte!..
Hizbullah’a yönelik Şubat 2000’de yapılan operasyonlarda örgütün cami faaliyetleri de deşifre oldu... Örneğin Urfa’nın Yakubiye Mahallesi’ndeki bir cami basıldığında Hizbullahçılar 40 kadar çocuğa “ders” verirken yakalandı.
Camiler örgüt için o kadar önemliydi ki, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu, 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’daki hücre evinde öldürüldüğü sırada, yanında örgütün “camiler sorumlusu” Edip Gümüş de vardı. O gün hücre evinde yakalanan Gümüş şimdilerde Hizbullah’ın lideri konumunda...
Konu tarikat, cemaat ve dinci örgütlerin “dershane” olarak kullandığı mekanlar olunca bu sistemi şüphesiz en iyi Fethullahçılar kullandı... Hem de ANAP, DYP, Refah Partisi ve en çok da AKP’nin katkılarıyla...
1970’ten itibaren “abi” ve “abla evleri”nde örgütlenen Fethullahçılar, eğitimi sistemli hale getirmek için 1990’lardan itibaren okullarla birlikte dershane yapılanmasına da gittiler...
Cemaat etkili bir sistem kurmuştu; ilkokullarda özenle seçilen zeki öğrenciler “abi” ve “abla” evlerinden sonra polis ve askeri okullarla üniversitelere yerleştirilmek için dershanelerde özel eğitime alındılar...
Paralelin temeli!..
Son 20 yıl içinde ÖSYM’de dereceye giren öğrencilerin çoğunluğunun cemaat dershanelerinden çıkmasının ardında iki gerekçe vardı... Örneğin sınav kazanan öğrenciler zaten seçilmiş zeki ve çalışkan çocuklardı...
Ve buralarda yetiştirilenler sonraları devletin stratejik birimlerine sızdırıldılar... Yani “Paralel Örgütlenme”nin temelleri biraz da dershanelerde atıldı...
İkinci gerekçenin perde arkası ise AKP ile cemaat savaşı sırasında deşifre oldu... Son yıllarda tutuklanan polis ve memurların bir bölümü de sınav sahtekarlığı suçlamasıyla hedef alındı...
Yani soruların çalındığı ve öğrencilere dağıtıldığını gösteren sistem deşifre olunca, kamudaki çok sayıda memur hakkında da tutuklama kararı çıktı...
Bugünlerde polis okulları, askeri liseler, üniversite ve memur alımlarıyla ilgili sınavlara sahtekarlık karıştırıldığına ilişkin 20’den fazla soruşturma devam ediyor. Bunların tamamında Fethullahçılar hedefte...
Velhasıl son yıllarda “dershane” denilince akla, mürit-militan yetiştiren, çalıntı sorularla sınav kazandıran ve devletin derinliğine sızmak için koridorlar açan örgütlenme merkezleri de geliyor...
AKP-CHP çelişkisi!..
Ne tuhaf ki, AKP iktidarı eski ortağı cemaatle savaşırken, kamuya mürit yetiştiren sistemi de dağıtmaya çalıştı... Bunun için de özel dershaneleri kapatan bir yasa çıkardı... Ancak Anayasa Mahkemesi CHP’nin başvurusu üzerine yasayı iptal etti...
Evet, dershane yasasında yaşla kurunun aynı anda yandığına yönelik eleştiriler haklı olabilir... Zaten tüm dershaneleri dinci örgütlenme merkezi gibi gösterme çabamız da yok...
Ancak eğitim sistemindeki sorunların ürünü olan dershanelerin aynı zamanda birer ticarethane olarak bu sistemi sömürdüğü de unutulmamalı...
Hele ortada sömürmekle kalmayıp, dershaneleri sistemle savaşan müritlerin karargahına çeviren tarikat ve cemaat yapıları varken, bu kurumlar yalnızca eğitim-öğretim için değil, laik sistem için de sorun olmaya devam edecekler...
Gelelim en önemli çelişkiye... AKP’nin Tevhid-i Tedrisat’ı yerle bir eden onlarca yasasına karşı kılını kıpırdatmayan ve okulların zorla imam hatipleştirilmesini izlemekle yetinen “Yeni CHP”, Anayasa Mahkemesi’nin kararının ardından cemaat müritlerinden alkış almış olabilir...
Ancak unutmayınız ki, “laiklik karşıtlarının odağı” AKP gibi gerici bir parti bile “terör örgütü” dediği Fethullahçılarla uğraşırken, Atatürk’ün kurduğu CHP’nin, cemaate kol kanat germek gibi bir algı yaratması cumhuriyeti tahrip etmekten öteye gitmeyecek...
Bu tuhaf çelişkinin utancı Altıok’u sistemli olarak hedef alan gafillerle Truva kısraklarına yeter de artar bile!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac