MİRASYEDİ…
AKP’nin 16 yıllık iktidarında devlet bütçesinden vatandaşın geçimini sağlayacak bir işyeri açtığını görmedik. Aksine, o koca Cumhuriyet’in yaptığı, yarattığı yüzlerce fabrikayı yok pahasına sattı, tüketti. Aslında bu furya, Turgut Özal’la başlamıştı. Recep Tayyip Erdoğan’la da sürdü gitti. Sıcak para, iktidarın da halkın da yüzünü güldürüyordu o yıllarda.
Şeker fabrikaları, çimento fabrikaları, mensucat fabrikaları, Tekel fabrikaları, bir tarım ülkesi olan Türkiye’yi bir sanayi ülkesine çeviriyordu. Kendi toprağımızın tütününü, şeker pancarını, pamuğunu işletiyorduk. Ayrıca bu kurumlar, bir uygarlık okuluydu. Spor tesisi, sağlık birimleri, sanatsal etkinlikleri vardı. O fabrikalar, milli bankaları da yarattı. İş Bankası, Tütün Bank, Sanayi ve Maden Bankası, Emlak Eytam Bankası, Sümerbank, Etibank gibi.
Devlet, sadece yerüstü zenginliklerini değil, yerin altındaki kaynakları da su yüzüne çıkarıyordu. Kömür, demir, bakır gibi… Hem üretiyor, hem işliyordu.
Peki, AKP ne yaptı? Yap – işlet – devret mantığı ile ve de ABD doları üzerinden borçlanarak, havaalanları, köprüler, şehir hastaneleri… Öyle ki vatandaş geçmediği köprünün, kullanmadığı hastanenin, görmediği havaalanının parasını ödüyordu. Gökdelenler, alışveriş merkezleri de cabası…
Gün geldi, satılacak fabrika kalmadı. Deniz bitti. O zaman iktidar, yurt içinden ve yurt dışından borç almaya başladı. İşte felaket de, gerçekler de o zaman filiz verdi. Saraylar, uçak filoları, zırhlı makam araçları bu israfı, bu gafleti örtmüyordu artık.
Bir ülkenin özgürlüğü, ekonomik özgürlüğü kadardır. “Siyasi ve askeri zaferler, ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılamazlarsa, husule gelen zaferler, devamlı olamaz, az zamanda söner” demişti Mustafa Kemal Atatürk bir asır önce.
Siyasette hamaset olmaz. Hele hele ekonomide hiç olmaz. Kibrin böbürü, aklın önüne geçerse, bir günde denizin ortasında fırtınaya tutulmuş bir tekne gibi, çalkalanıp batılır. O nedenle devlet akılla, bilimle yönetilir. Önce ülkenin gerçeklerini, ülkenin olanaklarını, ülkenin değerlerini bilmek gerekir. Ayrıca dünyanın, bölgenin gerçeklerini izlemek zorunludur. Siyasetin de, ekonominin de geleceği ancak ondan sonra netleşir.
AKP iktidarı 16 yıldan beri bu gerçeklerin tamamen tersini yapmıştır. O nedenle ülkemiz bugün ekonomik yönden büyük bir çıkmaza saplanmıştır. ABD’nin tetiklediği dolar bunalımı, ABD ile olan 8 – 10 farklı sürtüşme konusundan sadece biridir. Diğerleri ise rafta beklemektedir. Papaz Brunson, Rıza Sarraf, Halk Bankası, FETÖ terör örgütü, tutuklu ABD yurttaşları, PKK – PYD terör örgütüne verilen ABD desteği ve diğer konular sıradadır adeta.
Bu yazdıklarımız, yıllar öncesinden yazdıklarımızın bir tekrarıdır.
Diyecek o ki, ülkenin yurttaşlarının yarısı ile kavga ederek, ülke yönetilemez. Adalet süratle tesis edilmeli, yargı bağımsızlığı, bilimsel özgürlük, basın özgürlüğü sağlanmalıdır. Yandaşlara, danışmanlara değil; karşıtlara, muhalefete kulak verilmelidir. Din ve inanç üzerinden eğitim, öğretim, yönetim sorun olmaktan çıkarılmalıdır. Devlet; önce kendisinden başlayarak ciddi bir tasarruf disiplini içerisinde yönetimi öne çıkarmalıdır.