OMURGALI OLMAK!
Çok doğru laf valla, omurgalı olacaksın…
Mesela, kendi ikbalin için eğilip bükülmeyeceksin… Bugün “kardeşim” diye sarıldıklarını, yarın efendilerden gelen talimatlar doğrultusunda, üstelik ismini bile eğip bükerek “deccal” ilan etmeyeceksin…
Milletin gözünün içine baka baka yalan söylemeyeceksin mesela… Sabah “Hiç tanımam, karşılaşmadım bile” dediğin adamla, öğlen bir kere görüşmüş olabileceğini, akşamüstü ise üç defa görüştüğünü söylemeyeceksin… Bugün “ak” dediğine, yarın “kara” demeyeceksin…
Hele, açığın, yalanın ortaya konulduğunda, üste çıkmak uğruna, “şerefsiz”, “alçak”, “haysiyetsiz” sözcüklerine asla sarılmayacaksın… Yalan bumerang gibidir, döner, gelir, ayağına dolaşır, başka yalanlar, hiç içinden çıkamayacağın çukurlar oluşturur…
–Omurgan hep dik olacak…
Omurgalı olacaksın arkadaşım… Mazlumun önünde şahin, efendilerin önünde iki büklüm olmayacaksın mesela… Geldiğin yeri hiç unutmayacak, içinden çıktığın insanlara “parya” muamelesi yapmayacaksın… Kendi insanlarına, kendi gençlerine karşı gaddar olmayacaksın, yedi kat el için akıttığın gözyaşlarını onlar için de akıtacaksın mesela…
Omurgalı olacak, insanları karpuz sayar gibi, nerede kümelendiğine, nasıl düşündüğüne, nasıl yaşadığına göre tasnif etmeyeceksin mesela… Herkesin senin gibi düşünmeye mecbur olmadığını anlayabilecek kadar bilgili ve vicdanlı olacaksın… İnsanların korkularını değil gönüllerini kazanmaya odaklanacaksın…
–Ki, gittiğinde ardından “dimdik gitti” desinler…
Kolay değildir emek ister yürek ister!..
Ve birader sen, omurganı doğrultacaksın…
Üç kuruşluk ikbal için, makam için, mal için zulme ortak olmayacak, zorbalığa övgü düzmeyeceksin mesela… Kalemini, ekranını insanları aldatmak, yalanları parlatmak için kullanmayacaksın…
Omurgalı olacaksın, elde ettiğin makamı, gücü insanların adalet duygusunu yok edecek işlere alet etmeyeceksin, masum insanların ahını almayacaksın mesela… Nefes alınması bile zor bir ülkenin inşasında keser sapı olmayacaksın…
Sen kardeşim, omurgalı olacaksın, yapılan zulümlerin, baskıların silahı olmayacak, “Ne yapayım, emir kuluyum” sözcüklerinin ardına sığınmayacaksın… Eğer omurgalıysan, toprağa düşen gencecik fidanlar, gözünü kaybeden, beyin travması geçiren yüzlerce, binlerce yurttaşın seni uyutmayacak, kabusun olacak…
Velhasıl kelam; omurgalı olmak kolay iş değildir, emek ister, vicdan ister, yürek ister… Formülü yüzyıllar önce yazılmıştır üstelik:
–Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!..
Manzara vahim!..
Uzun yıllar öncesinden ve de aniden aklıma düşen bir yazım yukarıdaki…
Demek ki değişen pek bir şey yok, aksine daha beter, daha acıklı günlere yelken açmışız ki, binlerce yazım arasından “omurga” ile ilgili olanı aklıma düşüverdi!..
Omurga çok önemlidir; maazallah bir kırıldı mı, bir eğilip-büküldü mü sürüngene dönüşüverirsin! Öylesine yaşamsaldır ki, yokluğu insanda ne vicdan, ne haysiyet, ne gurur, ne de onur bırakır… Kalem tutan ellerin, doğruyu söyleyen dillerin tutuluverir, bambaşka bir yaratığa evriliverirsin…
Maşallah, etrafımız mebzul miktarda omurgasını yitirmiş, iki büklüm muhterem zevattan geçilmiyor… Yalanlar, dolanlar, “cek-caklar”, “şak-şaklar” düğün, çengi halinde… Sevgili Hasan Pulur, “İstanbul’un her yerinde lağım yeraltından akar, Babıali’de yer üstünden” diye yazdığında çeyrek asır öncesiydi; peki ya şimdi? Artık pek çok yerde var “Babıali!” Benimkisi yalnızca bir “Ahh” sadece bir anımsatma…
–Etrafınızda sürekli renk değiştiren “bukalemunlara” bakın, ne demek istediğimi gayet açık ve net anlayacaksınız!..
https://twitter.com/umit_zileli