OPERASYON-TAHLİYE ÇELİŞKİSİNDE FETÖ!..
Daha önce de yazdık; şu "FETÖ" nasıl bir örgütlenmeymiş ki, 3 yıldır operasyon üzerine operasyon yapılmasına rağmen bir türlü bitirilemedi!..
Gün geçmiyor ki, cemaatin yeni bir hücresi, yeni bir örgütlenme modeli ve yeni bir haberleşme yöntemi deşifre olmasın!..
"Işık evleri", "abiler", "ablalar", sonra "uyuyan hücreler", "gaybubet evleri", "mahrem yapılar" ve dün de - ne cesaret ki- "ankesör" şeması!!! Hem de ülkeyi sarsan "darbe" girişimi ve yüzlerce insanın can kaybına rağmen!..
Tuhaf değil mi; ne operasyon bitiyor ne de FETÖ?.. Ne tutuklamalar bitiyor ne de cemaatin yeni bir haberleşme-toplanma ya da örgütlenme ağı?.. Ve de gidişata bakılırsa, ne bürokraside deneyimli memur kaldı ne de TSK'da uzman asker?..
Çok ama çok tuhaf bir dönem velhasıl... Türkiye nasıl da dehşet verici bir kaosun içinde ilerliyormuş da, gafillerle cemaat kucağında büyüyen siyasetin haberi yokmuş!!!
Baksanıza; yıllar önce Güneydoğu'yu kana bulayan Hizbullah'ı çökerten devlet, FETÖ denilen yapının sonuna bir türlü ulaşamadı!..
Yine çok tuhaftır ki, PKK'nın bile 32 yıldır süren etkisini ısrarla dağıtan devlet "cemaat" yapılanmalarını bitiremedi!..
Yani, Türkiye'ye 30 yılı aşkın süredir kan kusturan PKK, Hizbullah sonra El Kaide ve IŞİD bile önemli ölçüde enterne edilirken, Gülen'in müritlerinin sonu getirilemedi!..
"Diyeceksiniz ki; onlar siyaset eliyle, en çok da AKP desteğiyle devletin içine sinsice çekildiler de ondan bitmiyorlar!.."
Diyeceksiniz ki; "Sen ne diyorsun, adını Atatürk'ün koyduğu Cumhuriyet gazetesinin yöneticilerine bile FETÖ'den ceza yağmışken, kriptolar ve onların haysiyet celladı iftiracı avukatlarıyla siyasetteki sinsi kalkanları biter mi?.."
***
Kriptonun kriptosu!..
İşte dün de ne şaşırtıcı ki, "ankesör" üzerinden haberleştikleri saptanan 272 TSK mensubuna yönelik yakalama kararı çıkması, cemaatin halen ayakta olan "örgütlenme" boyutunu göstermesi açısından yeni bir örnekti...
3 yıldır amansız operasyonlar sürerken, "ankesör"le örgütü ayağa kaldırmaya çalışan askerlerin 122'si halen görevdeymiş ki, bu da FETÖ'nün sinsi örgütlenme becerisi (!) açısından gerçekten dehşet verici!..
Ancak unutmayınız ki; 48 ilde yapılan dünkü operasyonlar da FETÖ'ye yönelik son müdahaleler olmayacak ve örgütün "kripto" diye nitelenen hücrelerinin sonu gelmeyecek...
Çünkü FETÖ'cü Adil Öksüz'ü yakalamak için görevlendirilen polis amiri bile FETÖ'cü çıktı ya, pes!!!
Gelelim operasyonlarla ilgili çelişkilere... Devlet FETÖ müridi oldukları belirlenen 200 binden fazla kişiyi gözaltına aldı,100 bin kadarı tutuklandı, aranan binlerce militan ise polisle köşe kapmaca oynamaya devam ediyor...
Yine müritlerin çoğu cezaevinde kurtuluş çareleri ararken, "imam"lar Pensilvanya'dan pompalanan hayali umutla uyutulurken, binlerce uyanık mürit ise ABD ve Avrupa ülkelerinde, kafelerde, lüks araba ve evlerde keyif çatıyor, Twitter'dan ahkam kesiyor!..
Ne pervasız bir yapıymış bu?.. Örgütün mali yapısı deşifre edildi, paralarına ve mallarına el konuldu, müritleri ve destekçileri bürokrasiden büyük ölçüde bertaraf edildi ama cemaat yine de bildiğinden vazgeçmiyor gibi...
Yani ortadaki çelişki şudur; FETÖ o kadar mı korkusuz ki, 200 binden fazla müridi deşifre olmuşken-sorgulanmışken halen "ankesör" üzerinden güç toplamaya ve koordinasyonu sürdürmeye çalışıyor?..
Ya da cemaat halen o kadar mı güçlü ki; yüzlerce yıkıcı operasyona rağmen, hiçbir şey olmamışçasına bildiğini okumaya devam ediyor?..
Müritler halen nasıl oluyor da, hiç çekinmeden sokak köşelerindeki ankesör kulübelerinden ve "kuruyemişçi" telefonlarından iletişimi sürdürebiliyor?..
Bu sorular şunu da akla getiriyor; FETÖ'ye karşı şimdiye kadar yapılan devasa operasyonlar AKP'lilerin de daha önce söylediği gibi, aslında "buzdağının görünen yüzü" müydü?..
O halde cemaat tehlikesi hiç de bildiğimiz gibi değil mi?..
***
Kefaletin gizemi!..
Gelelim bir başka çelişkiye; kimin suçlu olduğuna elbette bağımsız yargı karar verir de, bir yandan operasyon sürerken diğer yandan kimi "tahliye" kararlarının tepki çekmesi geride bir "kuşku" olduğunu göstermiyor mu?..
Devlet; asker, polis, memur, vali, öğretmen ne kadar "mürit" varsa FETÖ'den tutukluyor, operasyonları hiç aksatmıyor ama diğer yandan da "zengin" takımına yönelik tahliyelerin sürmesi herkesin kafasını karıştırıyor...
Evet; hangi örgütten kim olursa olsun, gerçekten "suçsuz" ise adalet hemen görevini yapmalıdır... Aksi durum insan hakları ihlalidir...
Örneğin; "Sabit telefondan arandığım için tutuklandım... Ben cemaatçi değilim, tek suçum babam gibi Ülkücü olmak" diyen Yüzbaşı Bahadır Uçuran'ın Siirt Cezaevi'ndeki çığlığına neden kulak verilmiyor?..
Evet; sormak lazım; "mürit" memur zindandayken holding sahipleri ve bürokratlar ardı ardına niçin salıveriliyor acaba?..
AKP'nin eski milletvekili Şamil Tayyar bile buna isyan etmedi mi, varlıklı kesimin tahliye edilmesine tepki göstermedi mi, Erdoğan'ı bu çelişkiye müdahale etmeye çağırmadı mı?..
Özellikle iş adamlarına yönelik tahliyeler hem kuşku çekerken hem kamuoyunun vicdanını yaralarken, şimdi de "yaşlı"lığa bağlı tahliyeler şaşkınlık yaratıyor!..
İşte FETÖ'nun bir zamanlar İçişleri Bakanlığı'ndaki en etkili bürokratlarından olan Şahabbetin Harput da önceki gün bir başka müritle birlikte, "yaşlı"lık gerekçesiyle salıverildi... Yaşanan tepkilerin ardından Bursa savcısı tahliyeye itiraz edince, Harput bu kez "ev hapsi"ne alındı!!!
Yargının kararını sorgulamak işimiz değil, hukuk en doğrusuna karar verir ama AKP iktidarı, "kuşku" da yaratan bu operasyon-tahliye çelişkisine kamuoyunun tepkili olduğunu görmezden gelemez ki...
Çünkü tuvalet ihtiyacını bile gideremeyecek kadar yaşlı insanların ya da ağır "hasta"ların cezaevinde tutulduğu sıklıkla medyaya yansırken, "zengin" ve bürokrat müritlerin "kefalet" ya da "yaşlı"lık iddiasıyla salıverilmesi FETÖ operasyonlarına gölge düşürmekten ileri gitmiyor...
Yukarıda sıralanan FETÖ "çelişki"lerine aylar önce karşı çıkan Şamil Tayyar şu gizemli tahliyelerin perde gerisini tam olarak anlatsa da, kamuoyu gerçeği öğreniverse!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac