ORGANİZE İŞLER!..
Tuhaf, gerçekten çok tuhaf günler yaşıyoruz...
Tam da, iktidarın sıkıştığı, “her şeye karşın başkanlık rejimi” kampanyasının açıkça irtifa kaybetmeye başladığı, Anayasa Mahkemesi’nin hem gazetecilerin “hak ihlali”, hem de MİT Yasası’nda iktidara açık demokrasi dersi verdiği bir dönemde, yıllar yılı kullanılmaktan “cılkı çıkmış” bir “mağduriyet” atağı başladı...
Gerçi, son yıllarda mağduriyetten, “mağruriyete” görkemli bir sıçrayış yapmış olan Saray ve iktidar çevreleri, bu pek sevdikleri, iyi verim aldıkları sözcüğü kullanamıyor, kullansalar da inandırıcı olamıyorlardı...
İlk sinyal ABD’li gazeteci Mike Whitney’den geldi; Counterpunch’a yazdığı yazıda, Ankara’nın Kürt güçlerine karşı gizli kapaklı bir savaş yürüttüğünü, Obama ve yönetimin de bundan tamamen haberdar olduğunu yazdı. ABD’nin “Türkiye’nin savunma hakkını tanıyoruz” diyerek iki yüzlü yaklaşımda bulunduğunu belirten Whitney daha sonra şu ilginç iddiayı ortaya attı:
-Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahalede bulunması, ülkenin iç bölünmüşlüklerini kızıştıracak ve Erdoğan’ın gücünde ciddi bir erozyon yaratacak. Bu sırada da ABD, Türk ordusundaki ve MİT’teki ajanlarını kullanarak ortaya çıkan zayıflıklardan faydalanacak...”
Türkçeye çevirirsek “darbe” olacak!.. İlginç olduğu kadar ağır ve hedefe konulanın “mağduriyetini” öne çıkaran satırlar!.. Zaten Whitney’de bunu açıkça söylüyor yazısının devamında:
-Sorun çıkaran Erdoğan’dan, Washington’un yönettiği bir darbeyle kurtulmak, CIA’nın Kiev’de yaptığının bir benzeri olacak...
Hayal mi, gerçek mi diye “papatya falı” açılabilecek bir iddia ama halkın önemli kesitinin öfkesini ve “koruma duygusunu” güçlü biçimde tetikleyeceği kesin bir yazı!..
Bu yazının ardından, köprülerin altından çok sular aktı; Türkiye’de bir haftalık sürenin ne denli uzun olduğunu bilen bilir... AYM’nin hak ihlali kararı, Cumhurbaşkanı’nın “tanımıyorum, saygıda duymuyorum” çıkışı, yandaşların koro halinde “AYM kapatılsın” çığlıkları konunun üzerini küllendirdi...
-Ta’ki önceki güne kadar!..
Darbeden suikasta büyük sıçrayış!..
AYM ile ilgili çıkışını yapıp, ortalığı karıştırıp, Fildişi Sahilleri’ne giden Cumhurbaşkanı, dönüş yolundayken, Aydınlık gazetesi yazarıSabahattin Önkibar, şöyle bir yazı yazdı:
-Erdoğan’ı öldürecekler!..
Bir dönem Cemaat’in Erdoğan’ı sürekli “işte belgeler, asker sizi öldürecek” diye düzmece belgelerle korkuttuğunu hatırlatan Önkibar, “ilk kez dış kaynaklı bir suikastın ciddi biçimde gündemde olduğunu” yazdı. Devlette önemli görevlerde bulunmuş bir istihbaratçıyla konuştuğunu belirten Önkibar’ın aldığı bilgilere bakalım:
-Dış dinamikler ne yapacağı kestirilemeyen Tayyip Bey’i, kontrol edilebilir gördükleri Abdullah Gül ile takas etmek istiyor. Bu değişim için önce içerisi zorlanacak. Baharla beraber PKK’yı topyekun isyana teşvik edecekler. Bu arada sayın Erdoğan’a dış kaynaklı bir suikast ilk defa ciddi olarak gündemdedir.”
İstihbaratçının söylediklerinde “ciddi suikast” dışında yeni bir bilgi yok aslında!.. ABD gözünde Gül’ün, Erdoğan’ın alternatifi olduğunu çok öteden bu yana biliyoruz. Bahar’da PKK’nın geniş bir saldırıya hazırlandığı haberleri, bizzat terörist liderlerinin ağzından yazılıp, söyleniyor...
Ama “dış kaynaklı ciddi suikast” işin rengini değiştirip, yıllardır çiğnenen “mağduriyet” görünümüne epey önemli bir destek sağlıyor!.. Hiç kuşkunuz olmasın; yandaş medya eski haberleri de ortalığa saçıp, durumu “milli lidere suikast birlikteliği” kampanyasına çevirmek için hiç vakit yitirmeyecektir!.
-Top ayaklarına gelmiş bir kere!..
Anketlerin “suikastı” olmasın?!.
“Erdoğan’ı öldürecekler” yazısıyla aynı gün, adam gibi gazete, haber sitesi ve televizyonlarda çok dikkat çeken bir anket haberi de vardı:
-Türk halkı Başkanlık Sistemi’ne ne diyor!..
Metropol araştırma Şirketi’nin yaptığı ankette, halkın yüzde 60’ı Başkanlık Sistemine “hayır” dedi!. Daha da ilginci; AKP seçmeni içinde başkanlıktan yana olanların artış eğiliminde olduğu ancak yüzde 80 civarında kaldığı belirtilirken, diğer üç partiye oy verenler arasında “başkanlığa hayır” diyenlerin oy yüzdesinin giderek arttığı saptandı.
Şimdii, gelin akıl yürütelim; bir araştırma şirketinin anketinin sonucunu, Tanrı’nın her günü düzenli olarak anket yaptıran Saray’ın bilmeme olasılığı sizce yüzde kaçtır?!. “Referandum olursa millet yüzde 65 ile evet der” diyenlerin bu sonuç karşısında hangi duygular içine girdiklerini tahmin etmeniz zor olmasa gerek...
Bu durumda, yeni duruma göre “yeni strateji” üretmek gayet doğal tabii... Onlardan biri mesela, AYM’ye karşı çıkış, böylelikle“safları sıklaştırma” taktiği ise, diğeri de şu pek verimli “mağduriyet” pompası olmasın?..
Geçmişte defalarca kullanılan ve hep olumlu sonuç alınan bu durumu bir kez daha kullanmak pek çekici, pek gerçekçi gelmiş olamaz mı?..
Olur, bal gibi olur! Her alanda sıkışmış, “yaptıkları, yapacaklarının teminatı olan” muktedirler, tarihte buna benzer binlerce eylem gerçekleştirdiler. Büyük başarıya ulaşanlar da var, altında kalıp ezilenler de... Peki, “mağruriyetin tavan yaptığı” bu ülkede, bu dönemde bu taktik tutar mı?..
-Bıçağın keskin sırtında gezinen, geleceğini kaybetme dehşetiyle karşı karşıya bir ülkede tutmaması lazım ama...
https://twitter.com/umit_zileli