Partili Cumhurbaşkanı 1044 gün sonra AKP Grubunda konuştu...
Tabii, konuşmaya gelinceye kadar yaşananlar ayrıca bir başka yazının konusu olabilecek kadar zengindi!.. Örneğin TBMM’nin dışında ve içinde alınan olağanüstü önlemler, toplantı salonundan “arama yapılacak” anonsuyla apar topar dışarı çıkartılan eski milletvekilleri, danışmanlar... Onların yerine salona alınan koku alma yeteneği muazzam, özel yetiştirilmiş köpekler... Gerginlik, protesto ve alkışlar...
Neyse; sonunda Cumhurbaşkanı koruma ordusu eşliğinde ve genel başkan şapkasıyla salona girdi.... Ben hayatımda ilk kez uzun namlulu silahların gölgesinde bir grup toplantısı ve lider konuşması izledim; epey öğretici ve eğlenceliydi... İspanya’da yıllar önce bir albay ülkenin parlamentosunu bastığında silah görmüştüm; onun dışında hele makinalı tüfek, kamuflaj elbiseli, her köşeyi tutmuş koruma filan gördüğümü hiç anımsamıyorum!..
Cumhurbaşkanı pardon genel başkan yaklaşık üç yıl aradan sonra yaptığı ilk konuşmasında, geleneksel olarak önce 80 milyonu kucaklayıverdi... Ardından kaldığı yerden devam etti!.. Mesela şu lafı şahaneydi:
-AKP (o AK Parti diyor) ülkeye gerçek manada demokrasi, cumhuriyet ve refahı getirdi!..
Şöyle bir baktım “Kurtuluş” ve “Kuruluş” tan söz etmemiş... E, haklı tabii, o tarihte zatıalileri henüz yoktu; öyle olsaydı bu kavramlar da o cümlenin içine dahil olacaktı doğal olarak!.. Cumhuriyet ve Demokrasi ise öyle bir kavramlar ki “gerçek anlamda” dediğiniz vakit nereden başlatsanız uyar!.. O da öyle yaptı zaten; AKP’nin kuruluşundan itibaren başlattı; böylece gerçek anlamda cumhuriyete ve demokrasiye son 16 yılda sahip olduğumuzu öğrendik...
-Yaşasın Yeni Türkiye!..
Bütün ideolojiler de onların!..
Ben en çok genel başkanın AKP’yi tanımlama şekline bayıldım.
-Demokrat, Cumhuriyetçi, Devrimci, Yerli ve Milli!..
Bunun dışında “mazlumların hamisi”, “muhafazakar”, “kucaklayıcı” tanımları da vardı elbette... Ne yalan söyleyeyim, gözlerim kamaştı vallahi... Yerküre üzerinde ideoloji kalmamış, hepsi AKP’nin bağrında erimişti!..
Tabii, şimdi bazı münafıklar çıkacak, “ne bu böyle bulamaç gibi” türünden çamur atacak, bununla yetinmeyen gafiller ise alay etmeye yeltenecek:
-O kadar demokrat ki gıkını çıkaran hapiste, gazeteci sayısı 165 ile dünya sıralamasında birinci... Hapishanelerde yer kalmadığı için pek modern 75 cezaevi daha yapılıyor, adalet bakanı bundan böyle içeriye alınanların pek rahat edeceğini müjdeledi bile!.. Devrimcilik bu ülkenin rejimini, değerlerini devirmek demek değildir... Yerli ve milli olmak, Türk halkını yok saymak, ümmeti millet olarak tanımlamak hiç değildir...Milletin parasıyla üstelik akıl almaz fiyatlarla köprü, tünel yol yapmanın adı da “hizmettir” devrimcilik falan değil vb...
Bu içerikte daha sayfalarca eleştiri yapacaklardır.... Neden olmasın? Bakın ne kadar özgüvenle, nasıl da inanarak, inandırarak söylüyor... Dünyadaki tüm ideolojileri de, 80 milyonu da kucaklıyor, daha ne yapsın?
Mesela şu Liberal Demokrat Parti eski Genel Başkanı Cem Toker tutmuş Partili Cumhurbaşkanı’nın AKP tanımını “ti” ye almış:
-Erdoğan: “AKP demokrattır, cumhuriyetçidir, millidir... Cem Toker: “Papa Müslümandır, Aziz Yıldırım Galatasaraylıdır, Obama beyazdır!..
Nankör bunlar birader...
Bunlar kararlı zeytini de bitirecekler!..
İktidar gerçekten de milleti öylesine kucaklıyor ki, maşallah ortada neredeyse hiçbir şey kalmadı!..
-Son olarak zeytin üreticisini kucaklamaya hazırlanıyor!..
Akıllarına esti(mi demeli acaba?!) zeytinlikleri sanayiye açmayı öngören bir yasa tasarısı hazırladılar... Başta dünyaca ünlü kaliteli zeytinyağlarıyla Ayvalık, Burhaniye, kısacası tüm Edremit Körfezi ve Ege ayağa kalktı. Üretici yalvar yakar haykırıyor:
-Bu yasa çıkarsa Türkiye’de zeytinlik kalmaz!..
Bu yasa, bu haliyle çıkarsa ne olacak derseniz; Ayvalık Zeytinyağı Üreticileri Derneği Başkanı Aydın Şensal’a kulak verin:
-Bu yasayla zeytinlikler termik santrallara, toplu konuta, taş ocaklarına dönüşecek!..
Tasarıda yapılan büyük cingözlüğe gelince; dönüm başına 15 adetten az zeytin ağacı bulunan alanlar zeytinlik sayılmayacak... Halbuki altın değerindeki zeytin ağaçları çok eskiden bu yana seyrek dikildiği için Edremit körfezinde dönüm başına 7-8 ağaç düşüyor. Bu tanım neredeyse tüm zeytinliklerin kökünü kurutacak!..
Sonuç ne olacak peki? Bu bölgelerde on binlerce, ülke genelinde ise milyonlarca insan işinden, aşından olacak. Yalnızca Edremit Körfezi’nde yaşayan yurttaşların yüzde 70’i geçimini zeytincilikle sürdürüyor. Ardından 1-2 sene içinde Türkiye zeytini de, zeytinyağını da ithal etmeye başlayacak... Tıpkı büyük ve küçükbaş hayvanı, buğdayı hatta samanı bile ithal etmeye başladığı gibi!..
İşte iktidarın “kucaklayıcılığı” bu!..
https://twitter.com/umit_zileli