PKK,IŞİD, SURİYE...

Sınır ötesine yönelik son harekatın askeri- siyasi ve coğrafi boyutunu şimdilik bir kenara bırakalım...

Çünkü Suriye müdahalesinin üzerinde düşünülmesi gereken iki önemli soru daha var;

"Bu hareket hangi koşullarda-nasıl yapıldı, neyi hedef aldı ve kesin sonucu ne olacak?.."

Bu sorulara yanıt vermeden önce; son 8 yılda cehenneme döndürülen ve ABD'nin parçalanması için her şeyi yaptığı Suriye coğrafyasıyla yanıbaşındaki Irak'ta hareketlenen terörün nasıl ivme kazandığına da dikkat çekmek gerekiyor...

Çünkü yarattıkları kaos açısından birbirleriyle bağlantılı olduğu için, Irak'taki kargaşayı görmeden Suriye'deki tehdidi ve geleceğini çok net algılayamayız...

İşte bu yüzden de, yalnızca Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi değil, aynı zamanda Irak'taki ABD unsurlarının başındaki Pentagon yetkilisinin de dikkat çektiği bir gerçek vardı;

"El Kaide ve IŞİD Ortadoğu'da yeniden palazlanıyor..."

İşte 8 Eylül'de bu köşede yeralan "Karanlığın akrebi başkaldırdı" başlıkı yazımızda bu iddialara şöyle dikkat çekmiştik;

"3 Eylül 2019'da, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani, Irak ve Suriye'de ABD liderliğindeki İŞİD Karşıtı Koalisyonun komutanı Paul J. LaCamera ve beraberindeki heyetle görüştü... Barzani'yi Erbil'deki konutunda ziyaret eden LaCamera, 'IŞİD, şu anda Irak'ta birçok bölgede ciddi tehdit ve sığınmacıların evlerine dönmesinin önünde engel oluşturuyor' dedi... LaCamera örgütün uyuyan hücreleriyle mücadelede Irak ile Peşmerge arasındaki işbirliğinin önemli olduğunu söyledi... Barzani de, IŞİD'in birçok bölgede terör eylemlerine başladığını ve halka ciddi saldırılar gerçekleştirdiğini kaydetti..."

16 bin terörist öldürüldü...

Gelelim yoğun operasyonlar nedeniyle Türkiye içinden ve Irak'tan kaçan PKK'lıların, örgütün Suriye kolu YPG ile birlikte sınır ötesinde yarattığı tehdide...

Bu tehdidin daha iyi anlaşılması için son dört yılda, yurtiçinde 7500, yurtdışında da 8500 PKK'lının öldürüldüğünü anımsatmak gerekiyor...

İşte örgütün bu kadar kayıp verdiği bir coğrafyada, ABD'lilerin PKK unsurlarını eğittiğine ilişkin onlarca haber gazetelere yansımışken, diğer taraftan terör örgütünün bölgedeki bir başka şiddet grubu olan İŞİD'e karşı silahlandırıldığı da gazetelerde sıklıkla yer buldu...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın IŞİD'le ilgili aşağıdaki açıklamasını da bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor;

"İŞİD'in en çok tehdit ettiği ülkelerden biri Türkiye'dir. Ülkemiz bugüne kadar IŞİD'le bağlantılı olabileceğini düşündüğü 17 bin kişiyi gözaltına almıştır. Bunlardan 5500'e yakını hala cezaevlerinde tutuklu veya hükümlü olarak bulunuyor."

PKK'nın son yıllardaki kayıpları ve IŞİD'e yönelik operasyonun bilançosuna bakınca şu saptama da kaçınılmaz oluyor:

Irak'ın yanısıra, en başta Suriye'de ve daha sonra da Türkiye içerisinde hücreler oluşturarak yeniden palazlanmaya başlayan dinci terörün tehdidi bir de PKK'nın devletleşme çabalarının gerilimi ile birleşince, sınırın yanı başında Türkiye'yi çıkmazda tutan sıkıntı kenara atılacak ve seyredilecek cinsten değil...

Hele de ABD yetkililerinin, "Suriye'de 60 bin IŞİD'li cezaevinde" şeklindeki ürkütücü açıklamasını da gözönüne alınca, dinci terörün geçmişte yarattığı tehdidin gelecek açısından da kötü sinyaller verdiğini anlamak gerekiyor...

Evet; bölgede ayrılıkçı terör ve şeriat isteyen dinci grupların yarattığı çok büyük bir kaos ve tehdit var...

Bu kaos Türkiye'yi özellikle son bir yıldır diken üstünde tutuyor, devleti teyakkuzda olmaya zorluyordu...

İşte bu yüzden de, dünkü gazetelerin çoğunun "Barış Harekatı" diye nitelendirdiği, karşıt grupların ise "işgal" diyerek her zamanki gibi "kara propaganda" yürüttüğü operasyon meselesi, "yapılsın mı - yapılmasın mı" tartışmalarından çok, nasıl yapılıyor- nasıl sonuçlanacak sorusuna kilitlenmeli...

Tehdit ve kuşatma...

Elbette gizli-saklı eski savaşların gizemi ile planlanan bir harekatı akla getirmiyoruz ama söyler misiniz, adeta davul zurna ile duyurulurcasına başlatılan ve aylar önce yapılacağı açıklanan, Güneydoğu sınırında önlemleri alınan bir operasyon için acaba karşı taraf ne tür hazırlığa girdi?..

Hazırlığı bir yılı aşkın süredir devam eden bir operasyona muhatap olacak örgütler hedef alınacaklarını bile bile bölgede kalmaya devam mı ettiler acaba?..

Örneğin; PKK/ YPG ve türevleri, gözlerinin önünde hazırlığı süren bir operasyona karşı durmak için bölgede beklemeyi mi tercih ettiler, karargahlarını- silahlarını daha da öne çıkarıp sipere mi yattılar?..

Peki ya tehdidi hiç bitmeyen ve palazlanmak için çırpınan IŞİD/ El Kaide türevlerine ne demeli?..

Acımasızlıklarıyla yalnızca Orta Doğu'ya değil, tüm dünyaya kan kusturan- küresel kaos ve korku yaratan bu örgüt, gözü kara militanlarıyla Türk ordusunun taarruzunu bertaraf etmek için pusuya mı yattı, yoksa çoktan ortadan kayıp mı oldu?..

Erdoğan, Twetter üzerinden başlattığı harekatta 119 teröristin etkisiz hale getirildiğini söylüyor ama yukarıdaki soruların özeti de şudur;

Neredeyse her ayrıntısı önceden duyurularak başlatılan bir operasyon acaba muhatapları üzerinde ne kadar etki yapacak, Türkiye bundan ne kadar olumlu sonuç alacak ve sınırdaki ezeli tehdit ne kadar ortadan kalkacak?..

Evet sınır ötesi operasyon; bölgesel- siyasal - diplomatik ve ekonomik yansımaları da olacağından hiç şüphesiz ki kaçınılmaz bir müdahale...

Çünkü giderek daha çok karanlık bir bataklığa dönüşen Orta Doğu'dan Türkiye'ye yansıyanlar hem iç güvenlik tehdidi hem sınır kaygıları hem ekonomik çıkmazlar hem de bir diplomatik gerilimi sürekli sıcak tuttuğu için, askeri "harekat"la bir direnç oluşturmak zorunluydu...

Velhasıl, hedef alınanlar aynı zamanda karanlık uluslararası güçlerin organizasyonlarıyla da şekillendiği için Türkiye'nin "Barış Pınarı Harekatı"nda nihai amacına ulaşması lazım...

İki yönlü terörün Türkiye içerisinde de hızlandırmaya çalıştığı şiddetin önü başka türlü kesilemez...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac