Tarih: 11 Şubat 1959
Yer : Zürih/İsviçre
Beş günlük uzun, yıpratıcı, tahammül sınırlarını zorlayan görüşmelerin artık son dakikaları yaşanıyordu... Kıbrıs Türk Toplumunun lideri Dr. Fazıl Küçük, elindeki zarif dolmakalemi önündeki kağıda bastırmadan önce son bir kez daha karşısındaki kara sakallı, çatık kaşlı, somurtkan adama göz attı... Sonra derin bir nefes alıp, Kıbrıs’ın kaderini tamamen değiştirecek anlaşmada adının yazılı olduğu kısma imzasını attı...
Şimdi tüm gözler masanın diğer yanındaki adama dönmüştü. Kıbrıs Rum toplumunun lideri Başpiskopos Makarios, cüppesinin kolunu hafifçe yukarıya çekip, önüne uzatılan antlaşmaya son bir kez baktı. Aslında o yazılı metni satır satır ezbere biliyordu. Ufak bir duraksamadan sonra o da kendi adının altına imzasını bastı...
-Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nı onaylayan ZÜRİH ANTLAŞMASI kabul edilmişti!..
Aynı antlaşmanın altında, İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın “Garantör” ülkeler olarak imzaları bulunuyordu... Ancak henüz her şey bitmemişti. Bu anayasaya uygun bir hükümet oluşturulması gerekiyordu. Ve taraflar bir kaç gün sonra yeniden masaya oturacaklardı...
- Dananın kuyruğunun kopacağı yer Londra’ydı...
* * *
Tarih :18 Şubat 1959
Yer : Londra
Londra görüşmelerinin ikinci günüydü, ancak bir arpa boyu yol dahi alınamamış, görüşmeler adeta tıkanma noktasına gelmişti. Garantör devletlerin tüm çabalarına, baskılarına, dayatmalarına, Türk tarafının tüm iyi niyeti ve uzlaşmacı yaklaşımına karşın, Kıbrıs Rumlarının hem dini, hem siyasi lideri Makarios, “Nuh” diyor, “peygamber” demiyor”, yeni ve Türklerle birlikte kurulacak Kıbrıs devletini neredeyse toptan reddediyordu...
Başpiskopos Makarios’u çıldırtan, “iki eşit toplum”, bir Türk cumhurbaşkanı yardımcısı ve kurulacak hükümette 3 Türk bakan bulunması fikriydi. Bu, yıllardır uğraştığı, Yunanistan’la özdeşleşmiş “Rum Kıbrıs” yani ENOSİS idealine tamamıyla zıt bambaşka bir devlet anlamına geliyordu. Onun gözünde Türkler Kıbrıs’ta ancak bir cemaat, bir hizmetçi topluluk olarak var olabilirdi!.. Makarios’un bu tutumu, Zürih antlaşmasının da “yok hükmünde” sayılmasını sağlıyordu...
O gün de görüşmeler, “boşa kürek sallayarak”, en ufak bir gelişme yaşanmadan sona erdi. Makarios, gayet üzüntülü bir yüz ifadesi ve yanında maiyetiyle birlikte salonu terk etti... Odasına girdiğinde ise üzüntülü ifadenin yerini rahatlamış, hatta kahkaha bile atmaya hazır bir yüz ifadesi almıştı. İstediği sona yalnızca bir, bilemedin iki toplantı kalmıştı.. Her şey istediği yolda yürüyordu. Önündeki içkiden bir yudum almak üzere uzanırken yardımcısı odaya girdi:
-Efendim, bir beyefendi geldi, ısrarla görüşme talep ediyor...
-Yeni bir arabulucu daha!. Dışişleri bakanlığı mı?.
-Hayır efendim Special Branch (İçişleri!)
Başpiskopos hayretle baktı yardımcısının yüzüne... Special Branch’ın ne ilgisi vardı bu işle... Önce “sav gitsin” demek istedi ama merakına yenildi, “içeri alın” emrini verdi... Az sonra odaya saçları briyantinle arkaya doğru taranmış, usta bir terzinin elinden çıktığı belli olan şık, koyu renk bir elbise giymiş bir İngiliz centilmeni girdi... Gayet hürmetkar bir ifadeyle selam verdi ve hemen söze girdi:
-Ekselans, hükümetimin yaşanan gelişmelerden son derece üzüntü duyduğunu belirtmek isterim...
Makarios bir kez daha hayretler içinde, karşısında bulunan adamı süzdükten sonra, soğuk bir ifadeyle yanıt verdi:
-Bana bunu söylemek için Special Branch’dan bir görevlinin buraya kadar zahmet etmesini yadırgadım doğrusu, Dışişleriniz bu saatlerde çalışmıyor mu?..
İngiliz centilmen, hafifçe gülümseyip, muhatabına doğru bir adım attıktan sonra, koltuğunun altına sıkıştırdığı büyükçe bir sarı zarfı Başpiskopos’a doğru uzattı:
-Hayır ekselans, bunu söylemek için değil, bu zarfı size bizzat iletmek için geldim...
Makarios, kendisine uzatılan zarfı bir süre süzdükten sonra uzanarak aldı. İngilizlerin ünlü “sarı zarfının” ne anlam içerdiğini gayet iyi biliyordu... Görevli bir kez daha hürmetkar bir ifadeyle reverans yaparak kapıya doğru dönerken sözlerini tamamladı:
-Hükümetim, yarın antlaşmayı imzalayacağınızı ümit ediyor ekselans, iyi geceler...
Makarios, ayağa kalkıp pencereye doğru yürüdü. Elindeki zarfa uzun süre baktıktan sonra açtı ve içindekilere göz attı...
-Önündeki sandalyeye çökercesine oturdu...
* * *
19 Şubat 1959...
Kıbrıs Rum Toplumu ile Türk Toplumu’nun kabul edilen yeni Kıbrıs Anayasası uyarınca birlikte kuracakları hükümete ilişkin Londra Antlaşması, alkışlarla imzalandı... Makarios’un “her şey bitti” denildiği bir anda imzayı atması ile ilgili (başlıcasını yukarıda okuduğunuz) dedikodular ise yıllarca sürdü...
-Ve Kıbrıs Rum Toplumu’nun kudretli lideri Makarios, güçlü iddialara göre, o tarihten, yaşamını yitirdiği 1977 yılına dek İngiliz SPECİAL BRANCH’ının elinde zavallı bir rehine olarak yaşadı!..
Şimdi diyeceksiniz ki, “yahu Zileli, şimdi bu nedir?..” Yanıt son derece açık son derece anlaşılır aslında...
-Tarih!..
Geçmişi bilmeyen, ne bugünü ne de yarın olacakları anlayamaz...
https://twitter.com/umit_zileli