MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Resmi enflasyon yüzde 70 resmi faiz yüzde 14, ama GES ile resmi faiz yüzde 25
Artık ne yapacaklarını iyice şaşırdılar.
Ekonomi dibe vurmuş halde.
“Dolar dibi gördü daha ne olacak ki?” diye soruyorlar ama dolar dibin de dibini gördü, gerçek dip nerede kimse bilmiyor.
Güya çare arıyorlar.
Bulamıyorlar.
Buldukları tek şey her zaman yaptıkları gibi milleti salak yerine koymak;
“Enflasyon ile hayat pahalılığı farklıdır, şu an devlet maliyesi düzgün, bütçe fazla verdi, dış borçlarda durumumuz hiç kötü değil, biraz sabır her şey düzelecek.”
Sonra da ver gazı aşırı milliyetçilik üzerinden;
“Bak Yunanistan şaka yapmıyorum, ayağını denk al, bak Suriye her an girerim yanarsın, bak Amerika yığınak yapıyorsun ama yemezler, bak NATO veto ederim haaa.”
Şimdi laf ola beri gele GES diye bir şey icat ettiler.
Gerçi yeni değil, çok kere uygulanmış.
Neymiş, vatandaş bu GES ile en az yüzde 25 kazanacakmış…
“Her şeyinizi satın, buraya yatırın” diyen bir başlık bile gördüm saray gazetelerinin birinde.
Öyle yazdırıyorlar saray yazarlarına.
Düşünsenize bunlara inanıp da malı mülkünü satan birinin başına gelecekleri.
Tabii o kadar akılsızı çıkmaz.
Faiz demiyorlar, kazanç olacakmış bu, faiz, nas söylemleri oldu ya, onu çiğnememek için anlaşılan…
Elbette faiz denmemesinin sebebi İslami bankacılık falan değil, hesapta hâlâ “faiz sebep enflasyon sonuç” ekonomik teorisi var ya işte onu korumak için yapılıyor bu.
Gerçi kimsenin bu teoriyi taktığı yok ama yine de sanki buna uyuluyormuş gibi yapılıyor.
Resmi faiz biliyorsunuz yüzde 14.
AKP genel başkanı faizleri asla artırmayacaklarını ve düşürmeye devam edeceklerini söylüyor.
Gerçi 6’ncı aya girdik faizler hala aynı seviyede ama göstermelik tabii.
Yüzde 14 resmi faiz sadece devletin soyulmasında uygulanıyor o kadar, piyasadaki faizler ne kadar bir sorun bakalım.
İşte bunu örtbas etmek ve hazineye biraz taze para bulmanın çaresi olarak “en az yüzde 25 kazanç payı” öneriliyor.
Aslında bu bal gibi faizleri artırmaktır.
Öyledir ama gerçeği de milletten saklamaktır aynı zamanda.
Diyeceksiniz ki “artık yemiyoruz bu numaraları.”
Aklı başında olanlar elbette yemiyor ama buna inananların sayısına şaşırırsınız.
Güvenmeyen seçim anketlerindeki parti oranlarına baksın o zaman.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Hafta sonu kapalı otopark olur mu?
Cumartesi günü değerli dostum Halil Gökçek’in oğlunun nikahında şahitlik yapmak üzere Kadıköy Evlendirme Dairesi’ne gittim.
Navigatörden trafiğin çok sıkışık olduğunu görünce Acıbadem metrobüs durağındaki İspark’ın otoparkı geldi aklıma.
Arabamı oraya bırakırsam hemen metrobüse geçebiliyorum, üç durak sonra son durak olan Söğütlüçeşme, otobüsten iner inmez otopark içinden evlendirme dairesine geçilebiliyor.
Harika değil mi?
Elbette öyle ama otoparkta yer bulabilirsem.
Acıbadem’e geldim, yukarıdan bakınca otoparkın neredeyse bomboş olduğu görülüyor, birkaç araba var o kadar.
“Aman ne güzel şanslı günümdeyim” dedim kendi kendime.
Ama o da ne?
Otopark kapalı.
Meğer İspark bazı otoparkları hafta sonları çalıştırmıyormuş, fazla masraf olmasın diye galiba.
Olacak iş mi?
Üstelik bu otopark toplu ulaşım araçlarını kullananlara hizmet veriyor.
Bu nasıl mantık anlamıyorum.
NOT: Bu otopark sabit ücretli. Gün boyu 12 lira. Mesai saati bitince girişe kapatılıyor. Giriş kontrollü çıkışta ise kapan var. Yani otopark kapandığında içerideki araçlar çıkabiliyor ama yenisi giremiyor. Bunun gibi kaç otopark var bilemiyorum.
ŞAŞIRDIM
Bayram ziyaretine neden izin verilmiyor?
Bu ülkede bazı şeyleri anlamak mümkün değil.
Türkiye’nin her tarafını sığınmacı adı altında Türkiye’ye sokulan yabancılar doldurmuş.
Her taraftan şikayetler yükseliyor artık.
AKP’nin seçmenleri bile durumdan rahatsız.
Ancak AKP iktidarı muhtemelen bu kalabalıkları bir şekilde kullanmayı kafasına öyle koymuş ki bu eleştirilerin hiçbirini görmüyor.
Örneğin birkaç yıldır yaşadığımız bir uygulama var.
Suriye’den getirilenler bayramlarda ülkelerine gidiyorlar. Bir hafta 15 gün kendi yurtlarında tatil yapıyorlar sonra tekrar geri dönüyorlar.
Bununla ilgili kamuoyunda şikâyetler yükselince geçtiğimiz Şeker Bayramı’nda gidişler kısıtlanmıştı.
Şimdi önümüzde Kurban Bayramı var.
İçişleri Bakanı’na sormuşlar NTV’de “Bu bayram için bir karar aldınız mı? Suriyeliler bayram için ülkelerine gitmelerine izin verilecek mi?” diye.
O da “Şu anda bayram izni verilmiyor. Güvenli bölgeye gidip orada kalabilirler. Bayram için gidip dönmek isteyenlere izin verilmeyecek” diye yanıt vermiş, iyi mi?
Yahu kardeşim, bayram izni mi olurmuş.
Madem gidebiliyor memleketine ve orada bir süre geçirebiliyor demek ke başı dertte falan değil.
Bırak gitsinler, dönmeye kalkınca da kapıyı kapatırsın yüzüne.
Almanya öyle yaptı, bayram diye memleketine gideni bir daha içeri sokmadı.
YENİ ÖĞRENDİM
İspark çalışanları çok mutsuz
Geçenlerde İspark’ın işlettiği bir otoparka arabamı bıraktım.
Çıkışta görevliler tanıyınca “Aman Can Abi, ne olur bir iki dakikanı bize ayır” dediler.
“Hayrola ne oldu?” diye sordum.
“Sorma abi derdimiz büyük” dediler.
Mecburen arabayı tekrar park edip yanlarına gittim.
“Haydi anlatın bakalım” dedim.
Biri “Bizi kandırdılar abi” dedi önce.
Sonra diğeri atıldı “Verdikleri sözü tutmadılar, bizi mağdur ettiler.”
Sorun şu, şubat ayında Büyükşehir İspark çalışanlarına yüzde 54 zam yapılacağını açıklamış.
Tabii herkes çok sevinmiş.
“Ne oldu zam yapılmadı mı?” diye sordum.
“Yapıldı abi” dediler “Ama bize öyle bir kazık attılar ki sormayın.”
İşçiler verilen söz gereği zannetmişler ki şubat ayındaki maaşlarına yüzde 54 zam yapılacak. Oysa İspark Genel Müdürlüğü zammı aralık ayı maaşlarına göre, yani asgari ücrete henüz zam yapılmadan alınan maaşların üzerine yapmış.
İspark çalışanı, “Abi bu adalet mi?” dedikten sonra ekledi, “Zaten maaşlarımız çok düşüktü, asgari ücret yükselince biraz nefes almıştık, şubat da yüzde 54 zam müjdesi alınınca havalara uçmuştuk, şimdi acayip artan fiyatlarla birlikte eskisinden beter hale düştük, hayallerimiz de yok oldu.”
BUNU YAZMAK GEREK
Acı gerçek: En çok cezaevine ihtiyaç varmış
Günlerdir Twitter hesabımdaki mesajların en sonuna kadar varmam hayli zaman alıyor.
Çünkü “af isteyenler” çok ciddi bir öyle bir kampanya yapıyor, mesajlarıyla bombardımana tutuyor.
Mesleğim gereği hepsini sonuna kadar okumak zorundayım elbette, sonuçta bizlere de yayınlarımızda ışık tutuyor sosyal medya üzerinden gelen mesajlar.
Önümüzdeki günlerde biraz daha yakından bakacağım bu taleplere ama önce Sözcü’de okuduğum can sıkıcı bir haberi vermek istiyorum.
Meğer şu anda cezaevlerimizdeki doluluk olanı tarihi rekor kırmış.
Şaşırmayın 271 bin 823 kişi kapasiteli 384 cezaevinde 314 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyormuş.
Yani içerdeki insan sayısı kapasitenin 100 bin üzerinde.
Bu 100 bin kişi nerede yatar, nerede yemek yer, nerede temizliğini yapar?
İktidar da kapasite yetmediği için 40 yeni cezaevi yapmaya karar vermiş.
Deniz Ayhan’ın haberine göre, bu yıl 18, gelecek yıl 7 ve 2024’de de 15 yeni cezaevi yapılacakmış.
Şimdi yine şaşıracağınız bir bilgi vereyim aynı haberden; Bu iktidar işbaşına geldiği günden bu yana 247 yeni cezaevi yapılmış.
Bu kadar çok insanımız suç mu işliyor yoksa lastikli cümlelerle dolu yasalar ve hatalı/ kasıtlı veya hukuksuz uygulamalar sonucu mu bu kadar insan hapishaneye düşüyor bilemiyorum.
Ama ortada ciddi bir sorun olduğu açıkça görülüyor.
Erdoğan ısrarla seçimin zamanında yapılacağını söylüyor. Oysa zamanındaki bir seçimde aday olması mümkün değil. Erdoğan neye güveniyor da böyle konuşuyor? Canlı yayın 09.30’da.
https://www.youtube.com/channel/UCT2Bh5Xd5NLMnO69_QW2UKg
https://twitter.com/can_atakli_