ANALİZ

Rus uçağının düşürülmesi komediye dönüştü

Tam 1 Kasım'da yeniden tek başına iktidar olan AKP'nin yeni hükümetinin açıklanacağı gündü.
Herkes “kimler bakan olur” diye tahminler yaparken Türk F-16'larının sınırımızı ihlal eden bir Rus uçağını düşürdüğünü öğrendik.
Haber önemliydi, sonrası tehlikeli gelişmelere yol açabilirdi, bu nedenle herkeste bir tedirginlik vardı.
Haberi ilk veren kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.
Sonra hükümetten açıklamalar geldi.
Ardından Genelkurmay sınırımızı ihlal eden Rus uçağının izlediği rotayı, 10 dakika içinde Türk sınırını kaç kez ihlal ettiğini ayrıntılarıyla açıklayan bir “iz haritası” yayınladı.
Türkiye'nin tezi çok basitti.
Angajman kuralları ilan edilmişti. Buna göre Türk hava sahasının ihlal edilmesi karşılık verilmesini gerektiriyordu. Rus uçağı da 10 dakika içinde hava sahamızı defalarca ihlal etmiş, bütün uyarılara rağmen bunu sürdürmüştü.
Çare kalmamıştı, uçak düşürülmüştü.
Aslına bakarsanız Rus uçağı Türk hava sahasını sadece 150 metre ihlal etmişti. Bu tolere edilebilirdi belki ama Rusya bunu daha önceleri de çok fazla yaptığı için artık “sabır” kalmamıştı.
Sonrasında Türkiye Rusya ilişkileri gerildi. Rusya bir dizi ekonomik yaptırıma başladı. Öncelikle Güney sahillerimizi çok seven Rus turistlere “Türkiye'ye gitmeyin” çağrısı yapıldı. Türkiye'den alınan yaş sebze meyve alımını durdurdu, Rusya'da iş yapan Türk şirketlerine ambargo uygulamaya başladı.
Rus uçağının düşürülmesini saray önce “çok normal ve gerekli” olarak savundu.
O sırada başbakan olan Davutoğlu “emri ben verdim” dedi. Genelkurmay “siyasi iktidarın bu konuda emrinin uygulandığını” açıkladı.
Rusya ile ilişkiler gerildikçe açıklamalarda yumuşama da başladı. Hükümet “Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk” dedi önce, sonra “keşke düşürmeseydik” açıklaması yapıldı.
Derken beklenmedik bir anda Erdoğan Rus uçağının “pilotun inisiyatifi ile” düşürüldüğünü söyledi.
Erdoğan böyle söyleyince yandaşlar “Zaten o pilot Fethullahçı teröristti” demeye başladılar.
Sonunda anladık ki meğer Rus uçağını düşüren pilot hata yapmış. Bunu da açıklayan yine saray.
Yani sonunda Rus uçağının düşürülmesini de komediye çevirmeyi başardık.
Anladığım şu; iktidar hep aynı oyunu oynuyor. Dışa başka içe başka konuşuyor. Dışarıda her isteğe boyun eğerken içeride ise sanki dünyayı yöneten lider pozlarına bürünüyorlar.
Rusya ile kötü giden ilişkiler her gün daha aleyhimize gelişiyor. Buradan bir dönüş yapmak gerekiyor.
Ancak bu yapılırken kamuoyu da fazla rahatsız edilmemeli.
Komedi bu yüzden oynanıyor.
Önce tam bir şahinlik. Sonra “savaşacak halimiz yok ya” söylemi. Ardından “Ebedi düşmanlık olmaz” demeler. Biraz sonra “Gerekirse özür de dilenir” bahanesi.
Bunların hepsi kamuoyunu hazırlamak için.
Yine aynı numara; önce “kahraman” pilot, ardından “inisiyatif kullanmış” derken “hata” yaptı.
Şimdi sırada “Rusya ile barışmalıyız” gelecektir.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Hatalı pilot Rus mu Türk mü?

Erdoğan Uganda'ya giderken gazetecilere kısa bir konuşma yaptı.
Üç önemli konuda açıklamalar yaptı.
Birincisi Almanya'da yarın yapılacak Ermeni soykırımı yasasının geçmemesi için Merkel'le yaptığı görüşmeyi söyledi.
İkincisi İsrail ile yakınlaşmanın son aşamaya geldiğini söyledi.
Üçüncüsü ise “Bir pilotun hatası yüzünden Rusya'nın koca Türkiye'yi gözden çıkarmaması gerektiğini” belirtti.
Erdoğan “pilotun hatası” dedi ama hangi pilotu kastettiğini söylemedi.
Ne gariptir ki, Erdoğan'ı “sarayın izniyle” izleyen gazeteciler “Sayın cumhurbaşkanı hangi pilot hata yaptı?” diye sormadı.
Tabii “sormadı” yanlış olur. “Soramadı” doğrusudur. Çünkü iktidarı izleyenler sadece daha önceden verilen soruları sorabilirler. Bu kuralın dışına çıkanlar işten de atılıyorlar çünkü.
Tanıdığım “sıkı AKP'ci yandaşlara” sordum, onlar “Anlaşılmayacak ne var, sayın cumhurbaşkanımız elbette Türk pilotu kastediyor” dediler.
Ancak Erdoğan havadayken saraydan “kastedilen hatalı pilot Rus” bilgisi fısıldandı.
Gerçi bana göre de kastedilen Türk pilot ama kafam karıştı doğrusu, hatalı olan pilot Türk mü Rus mu?

BUNU YAZMAK GEREK

Genelkurmay artık açıklama yapmak zorunda

Israrla soruyorum, galiba benden başka soran da yok, nedense Genelkurmay bir türlü mantıklı ve bilgilendirici bir açıklama yapmıyor.
“Rus uçağını düşüren pilot Fethullaçı terörist mi?”
Soru bu kadar basit.
İddianın kaynağı da bir saray gazetecisi. Yandaş medyanın en iri gazetesinde dile getirdi bu iddiayı.
Gerçi daha sonra bu saray gazetecisi Genelkurmay'a davet edildi, törenle karşılandı, kendisine bilgi verildi, övgüler yağdırıldı ve cumhurbaşkanına söylemesi için kendisine “Erdoğan'ı ne kadar sevdikleri ve bağlı oldukları” bilgisi de verildi.
Ama o saray gazetecisi nedense sorduğu sorunun cevabını alıp almadığını yazmadı bir türlü, sadece kendisine ve cumhurbaşkanına yapılan övgüleri taşıdı köşesine.
Ben ısrarlıyım; sorularıma devam edeceğim.
1- Rus uçağını düşüren pilot Fethullahçı terörist mi?
2- F-16 pilotlarının yarısı Fethullahçı terörist mi?
3- İlk Askeri Şurada bu Fethullahçı teröristler ordudan atılacak mı?
4- Genelkurmay Başkanı bu Fethullahçı teröristlerin ordudan atılmalarına karşı çıkıyor mu?
5- Genelkurmay Başkanı Fethullahçı teröristlerin atılmasına karşı çıkarsa kendisi de görevden alınacak mı?
Sorular bu kadar basit.
Genelkurmay Başkanı, sarayın “Pilot hatası” açıklamasından sonra artık bu sorulara daha rahat cevap verebilir sanıyorum.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Sahtecilik bunların ruhuna işlemiş galiba

Yandaş medya kafayı şimdi Fransa'daki olaylara taktı.
Fransa'da sokak eylemleri var ya, hepsi koro halinde “Fransa'da polis halka çok kötü davranıyor, Türkiye'de olunca ayağa kalkan Batı şimdi niye susuyor?” diye yaygara koparıyor.
Üstüne bir de Erdoğan Fransa'yı uyaran bir mesaj yayınladı, “polis halka kötü davranıyor, endişe ile izliyoruz” diye.
Güler misin ağlar mısın? Erdoğan'ın açıklamasının mürekkebi kurumadan Taksim'de polis halka gaz ve su sıkıyordu.
Yandaş medyanın en tetikçilerinden biri dün Fransa'da polisin zulmünün fotoğraflarını yayınladı.
“Yerlerde sürüklenen kızlar, tekmelenen insanlar, baygın halde yerde yatanlar” falan.
Görüntüler ilk başta insanı rahatsız ediyor.
Ancak gerçek birkaç saatte ortaya çıktı.
Meğer o dehşet, vahşet görüntüleri Fransız polisinin aylar önce yaptığı bir tatbikatın görüntüleriymiş.
Boşuna demiyorum “bu iktidarla gazetecilik de öldü” diye.
Dünya basınında Fransa olayları ile ilgili yüzlerce fotoğraf ve video görüntüsü var onlardan almak yerine sahte görüntülere ne gerek var?
Ruhunda sahtecilik olunca böyle oluyor işte.

Bİ SORALIM BAKALIM

Deyin ki Almanya Ermeni tasarısını kabul etti…

Bugün önemli gün. Yıllarca Amerika ile verdiğimiz savaş şimdi Almanya'ya sıçradı.
Alman Parlamentosu bugün 1915'te Ermenilere soykırım yaptığımızı kabul eden bir yasayı oylayacak.
Yasanın çıkacağı dün belli olmadı. Aylardır bunun hazırlığı yapılıyordu.
Türkiye son anda devreye girdi. Cumhurbaşkanı ve başbakan Merkel'i arayarak “bu yasayı geçirmeyin” dediler.
Almanlar da diğer Avrupa ülkeleri de “Bu yasa geçerse Türkiye mültecilerle ilgili anlaşmayı uygulamayacak” endişesi taşıyor.
Gerçekten böyle olabilir mi?
Sanmıyorum.
Yasa geçmeyebilir, o zaman sorun yok.
Ama geçerse “İktidar mülteci anlaşmasını askıya almayacaktır” diye düşünüyorum.
Sadece sessiz kalmanın formülünü nasıl bulacaklar onu merak ediyorum.
“Hükümet sessiz kalabilir” sonucuna şöyle varıyorum; Birincisi Dışişleri Bakanı yumuşak konuştu, “ilişkilerimiz zedelenir” dedi. İkincisi Merkel ve Alman Dışişleri Bakanı oylamaya katılmayacaklar. Sonuç alınınca da “Ne yapalım biz karşı çıktık ama burası demokratik ülke, herkesin oyuna müdahale edemeyiz” diyecektir.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Ne kadar iyi araba kullanırsanız kullanın trafiğe ehliyetsiz çıkamazsınız

Erdoğan'ın diploması konusu da tıpkı Rus uçağının düşürülmesi gibi komediye dönüştü.
Hakkındaki en küçük eleştiriye bile karşılık veren hatta bununla yetinmeyip davalar açan Erdoğan her nedense yüksek okul diploması ile ilgili onca iddiaya hiçbir şey söylemiyor.
Galiba olayın doğrusu şu; Erdoğan aslında yüksek okulda okumamış. 70'lerde var olan iki yıllık mektupla eğitime devam etmiş. Sonra bu okullar kapatıldı. Ecevit hükümeti döneminde haklarını kaybetmemeleri için bu öğrenciler “4 yarı yıl eğitim gördükleri” için yüksek okul mezunu kabul edildiler.
Daha sonraları böyle bir eğitim sistemi hiç kalmadığı için sadece bu döneme sağlanan bu ayrıcalık kimsenin dikkatini çekmediği gibi üzerinde de durulmadı çünkü zaten bu durumda öğrenci de yoktu.
80'li yılların başında ise askere almalarda yoğunluk olunca bu haktan yararlanan öğrencilerin büyük çoğunluğu 4 aylık kısa dönem askerlik yaptı kalanlara ise yedeksubaylık hakkı tanındı.
Bu nedenle Erdoğan askerliğini yedeksubay olarak yapmış olabilir.
Bunda ayıp bir şey yok. Keşke “karizmam çizilecek” korkusuna kapılmak yerine gerçeği açıklasa. Tabii diploma sahte değilse.
Bu arada AKP ve yandaşları diploma konusunda pek konuşmuyor ama sosyal medyada evlere şenlik bir savunma var. Aktroller “Diploması yoksa yok, size ne, onu biz yüzde 52 ile seçtik, ülkeyi herkesten iyi yönetir” diyorlar.
Tabii haklılar da şunu hatırlatmak gerek, çok iyi araba kullanabilirsiniz, trafikte sizden üstünü yoktur, ama yine de bir ehliyetinizin olması gerek. Trafikte yakalandığınızda polis size “harika araba kullanıyorsunuz, ehliyete ne gerek var” diyemez.


https://twitter.com/can_atakli_