CANIMI SIKAN ŞEYLER

Salgın ortasında kumar

Tam koronayı atlattığımızı zannederken, yeni bir türü baş gösteriyor.

Şimdi “Omicron” diye bir şey çıktı başımıza.

Avrupa kırılıyor bu yüzden…

Gerçi uzmanlar, “Omicron çok tehlikeli görünmüyor buna karşı çok hızlı bulaşıyor bu nedenle korkutuyor” diyor ama belli ki tehlike geçmediği gibi daha da beteri her an karşımıza çıkabilir.

Çare aşı tabii.

Türkiye’de görünürde aşılama çalışması iyi gitti.

Ancak sorun şu;

65 yaş üstündeki herkese çift Çin aşısı yapıldı.

Sonra Alman aşısı geldi.

Çin aşısı konusunda, “Şu anda dünyanın en iyi aşısı budur, sayın cumhurbaşkanımızın önderliğinde halkımızı bu aşı ile aşıladık, hiç merak etmeyin” diyenler; Alman aşısı çıkınca bu kez, “Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dünyanın en iyi aşısını büyük fedakarlıklar yaparak getirdik” dedi.

Böyle saçmalıklarla kalsalar iyi, bir süre sonra “Çin aşısı pek de iyi değilmiş, iki Çin aşısı olanlar bir de Alman aşısı olsun” dediler.

Yetmedi “Avrupa, Çin aşısını aşıdan saymıyor bu nedenle Avrupa ülkelerine gitmek isteyenler Çin aşısı olmuşlarsa bile iki de Alman aşısından yaptırmalı” açıklaması geldi.

Şimdi de oraya “Türk aşısı” çıktı.

 “Acil kullanım izni verildi” diye duyurdular bu Türk aşısını.

Ben ve milyonlarca kişi bu iznin uluslararası bir kurum tarafından verildiğini sanıyoruz.

Meğer bakana bağlı bir müdürlük veriyormuş bu izni.

Türk aşısının üretilmesi elbette gurur verici ama bu aşı ne kadar yeterli, bunu nasıl bileceğiz?

Bu konularda tüm Türkiye’nin değer verdiği ve güvendiği Profesör Doktor Ahmet Saltık, bir bilgi notu yayınladı.

Bunu sizler için aynen sunuyorum:

Türkiye gündeminin kurgulu ağır ekonomik bunalımla işgal edildiği bir ortamda, AKP iktidarının bir gündem oyununa başvuracağını bekliyorduk.

Ancak konu, 90 milyon nüfuslu Türkiye’nin sağlığı ile SALGIN ORTASINDA KUMAR OYNAMAK olmamalı idi, asla!

Sağlık Bakanlığı, TURKOVAC adlı aşı geliştirme çabasıyla ilgili tüm bilimsel verileri, bilimsel değerlendirme kurulunu, değerlendirme yöntemlerini ve de en önemlisi hangi ülkelerde kaç on bin gönüllüde Evre (Faz) 3 çalışması yaptığını, sonuçlar yayınlandı ise ilgili hakemli bilimsel makaleyi / makaleleri… derhal açıklamak zorundadır.

Ayrıca, TURKOVAC adlı aşı adayına İVEDİ (ACİL) KULLANIM ONAYI veren kurum TİTCK (Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu) özgür–özerk bir bilimsel kurum olmayıp, Sağlık Bakanlığı’nın yönetsel vesayeti altında bir idari birimdir ve Sağlık Bakanlığı’nın ivedi kullanım onayı istemini reddetme olanağı, AKP iktidarının katı kadrolaşma sistematiği içinde yoktur. Bu Kurumdaki bilim kurulunun üyeleri ve kurulun dayandığı bilimsel verilerin, gerekçenin de paylaşılması zorunludur.

Sağlık, aşı hakkında bilgi almak, Anayasal sağlık hakkının (Md. 56. vd.) ayrılmaz tamamlayıcısıdır. İktidar için ise anayasal yükümlülüktür. AKP iktidarı hukuka ve uluslararası yerleşik bilimsel kurallara uymak zorundadır.

Bunlar yapılmadan TURKOVAC’ın yaygın uygulamaya geçilmesi ile ortaya çıkabilecek tıbbi komplikasyon, istenmeyen olumsuz, ters sonuçlardan AKP iktidarı mutlak anlamda sorumlu olacaktır (Hizmet kusuru, Anayasa Md. 125).

Bu aşı adayı (TURKOVAC), henüz bilimsel standartlarla acil kullanım için bile olsa, AŞI niteliği kazanmamıştır!

Bir de dışsatımı yapılır ve aşı komplikasyonları ortaya çıkarsa, Türkiye uluslararası düzlemde de haksız, itibarsız hatta suçlu duruma düşebilecektir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur.

Sağlık Bakanlığı, gecikmeksizin, tüm bilgileri – verileri kamuoyu ve bilimsel çevrelerle ve Dünya Sağlık Örgütü ile paylaşmak zo–run–da–dır…

Sevgi, saygı ve DERİN KAYGI ile. 23 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc

Atılım Üniversitesi. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi–Kamu Yönetimi (Mülkiye)

KOMİK

Sosyal medyada çok gezen bir espri:

Turkovac olun. Antikorlarınız üç ay sora Biontech antikor getirisine göre eksikse, Fahrettin Koca aradaki farkı tamamlayacak. Görüldüğü gibi sağlıkta da halkımızı düşünüyoruz.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Kamu bankası reklamında bile Erdoğan propagandası yapılıyor

Şurası bir gerçek ki AKP iktidarının aklı erenleri propaganda işini çok iyi biliyor.

Muhtemelen Amerikan aklı kullanıyorlar, çünkü danışmanların çoğu Amerika eğitimli ayrıca bu ülkenin çeşitli kuruluşları ile bağlantıları var.

Yapılan kurnazlıkları “tesadüf” gibi sunmayı da beceriyorlar.

Örneğin alelacele yayına giren bir Halkbank reklamı var.

Bankanın reklam yüzü Kerem Alışık’ın oynadığı reklam filminde, Türk Lirası’nın önemine dikkat çekiliyor. Reklam filminde “Paramızın gücüne güveniyoruz! Halkımızın Bankamızda değerlendirdiği Türk Lirası’nın her kuruşunu üreten Türkiye için kocaman bir desteğe dönüştürmek en temel görevimiz: Ne mutlu bize! Bağımsızlığımızın ve egemenliğimizin sembolü Türk Lirası ile halkımız kazanıyor, ülkemiz büyüyor!” deniyor.

Bir aydır faiz indirimi ve döviz ile uğraşırken, tam da TL’ye dolar garantisi verilmesinden 24 saat bile geçmeden bu yönde bir reklam hazırlamak büyük maharet yani.

Ne cevval davranmışlar böyle.

Ya da önceden biliyorlar ve hazırlıklar yapılmış.

Bence ikinci şık doğru.

O geceyi bilenler vardı önceden ve zaten bütün oyun da bunun üzerine kuruluydu.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Demek ki ben yanlış duydum, yanlış okudum

Gaziantep’te iki pittbul cinsi köpek 4 yaşındaki Asiye’ye saldırmış ve küçük kız ağır yaralanmıştı.

Ertesi gün programı gereği gittiği Gaziantep’te konuşan AKP genel başkanı Erdoğan, bu konuya da değindikten sora “Beyaz Türkler, köpeklerinize sahip çıkın” demişti.

“Beyaz Türk” tanımını ilk Habertürk kurucusu Ufuk Güldemir kullanmıştı yanılmıyorsam.

O yıllarda sonradan AKP’ye destek veren eski soldan devşirme sonradan olma liberaller çok tutmuştu bu tanımı.

Onlara göre bu tanımla kastedilenler milli ve manevi değerlerden haberi olmayan, batıcı, dini ve dindarları küçümseyen kişilerdi.

O yılların tatlı su demokratları okumuş, eğitimli, orta ve biraz üst gelirli, kariyer sahibi insanları güya demokrasi ve halk adına böyle küçümsüyordu.

AKP ve yandaşları ile liberal görünümlü eski solcular, Beyaz Türk tanımını aslında laik, Atatürkçü, cumhuriyetçileri aşağılamak için kullanıyorlar.

Yani tanım tam bir ayrımcılık örneğidir.

Erdoğan işte böyle bir ayırımcılık yaptı konuşmasında.

Ancak dün baktım gazetelere, televizyonlara, hiç bir şey göremedim.

Muhalif gazeteler dahi Erdoğan’ın bu inanılmaz ayırımcılığına hiç aldırmamışlar bile.

Böyle bir konuda bile duyarlılık gösterilmeyecekse ne zaman gösterilecek acaba?

Bu tür konuları eleştirmek insanı yalnız bırakır demek.

O halde “Ne olur ne olmaz” mantığı ile ben de diyorum ki “Muhtemelen Erdoğan’ın Beyaz Türk ayrımcılığını ben yanlış duydum, yanlış okudum.”

BUNU YAZMAK GEREK

Halkın Kurtuluş Partisi’nin son suç duyuruları

İktidarın yaptığı usulsüz işlerin amansız takipçisi Halkın Kurtuluş Partisi, son hafta içinde de suç duyurularında bulundu.

Halkın Kurtuluş Partisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat” sistemini açıklaması öncesi en az 1 milyar doların satılmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Nebati, TCMB Başkanı Kavcıoğlu ve yüksek kurdan yüklü miktarda döviz bozduranlar hakkında suç duyurusunda bulundu.

Avukatlar bu üç isim için “Görevi kötüye kullanma ve göreve ilişkin sırrın açıklanması” suçlarını işlediklerini ileri sürdüler.

Halkın Kurtuluş Partisi, bunun dışında Kütahya Eğrigöz Dağı’nda yaşanan tarih ve doğa katliamına karşı Zenit Maden Şirketi ve olayda sorumluluğu bulunan kamu görevlileri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü Yetkilileri hakkında “Çevrenin Kasten Kirletilmesi, Zehirli Madde Katma, Görevi Kötüye Kullanma” suçlarını ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 108. maddesine muhalefet suçunu işlediklerini iddia ederek suç duyurusunda bulundu..

Halkın Kurtuluş Partisi ayrıca Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin kardeşi, iş insanı Seydullah Nebati’nin faizlerin yine düşeceğini önceden açıklamasıyla ilgili 4 isim hakkında suç duyurusunda bulundu.

Parti avukatları, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı Nebati,  Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu ve iş insanı Seydullah Nebati hakkında, Sermaye Piyasası Kanunu madde 107’de yer alan “Piyasa Dolandırıcılığı” suçunu işlediklerini belirterek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulundu.

ÇOK GÜLDÜM

Eyvah, yine “bu can bu bedende” edebiyatı…

Ey vatandaş, AKP genel başkanı aynen şunu söyledi;

“Biz bu düzene savaş açtık. 19 yıldır bunlarla savaş halindeyim. Hiçbir zaman da bu can bu tende olduğu sürece, faizcilere hiçbir zaman yürüyün diyemem. Onların ne önünde ne arkasında yer alamam. Çünkü bizim inandığımız değerler içerisinde faizin yeri yok. Faiz sebeptir, enflasyon neticedir.”

Aynı Erdoğan, Fethullahçı cemaate ortak olduğu için tutuklattığı ancak Alman Başbakanı Merkel tarafından ısrarla istenen Türk asıllı Alman gazeteci Deniz Yücel için “Ben bu görevde bu makamda olduğum sürece, asla geri vermeyeceğim” demişti.

Sonuç malum; Merkel iki telefon daha etti ve Deniz Yücel apar topar serbest bırakıldı.

Yine aynı Erdoğan, Fethullahçı olduğu için tutuklanan Amerikalı Rahip Brunson için de “Bu can bu bedende oldukça, o papaz serbest kalamaz” diye konuşmuştu.

Sonuç yine malum, Trump iki telefon etti ve papaz anında serbest bırakıldı.

Erdoğan şimdi de “Bu can bu bedende oldukça” diye başlayan cümle kurdu ve faizler yükselmeyeceğini söyledi.

Her zamanki gibi aksi sonuç aslında daha önceden gelmişti bile.

https://twitter.com/can_atakli_