SARI ÖKÜZÜ VERMEYECEĞİDİN DOĞAN AĞA!..

Medya dünyasına Milliyet gazetesini alarak girmişti...

Başyazarı Abdi İpekçi’yi alçakça bir suikast sonucu teröre kurban veren Milliyet’in patronu gazeteyi haraç mezat satarak Türkiye’yi terk etmişti... Gazeteyi alan işadamı o dünyada hemen hiç tanınmıyordu; bütün bilinen yedek parça ticareti yaptığı yönündeydi. Bir de Gümüşhane Kelkit’li olduğu biliniyordu. Ancak kısa sürede kim olduğu adeta ezberlenecek, adı medyanın en büyük patronu olarak tescil edilecekti:

-Aydın Doğan!..

Milliyet gazetesi ile birlikte sürekli yükselişe geçen Doğan, “medya devi” sıfatını ise 1994 yılında Hürriyet gazetesini alarak kazandı... Aynı yıl Kanal D’yi Ayhan Şahenk’ten satın aldı. 1995’te posta, Radikal, Gözcü ve fanatik gazeteleri yayın grubuna katıldı.

Doğan Medya g 1990’larda da gücüne güç satmayı sürdürdü... Amiral gemisi Hürriyet hem etki hem kazanç olarak daima ilk sıradaydı; ülkenin en etkili yazarları Hürriyet’te, en çok izlenen haber ve haber programları, şovlar, diziler ise Kanal D’deydi artık...

2000’lerin başından itibaren Türkiye’deki siyasi hava değişim sinyalleri vermeye başladığında, Doğan ülkenin en güçlü adamlarından biri olarak gösteriliyordu...

-2002 sonunda AKP hiç beklenmedik bir şekilde yüzde 34.5 oyla, Meclis’in yüzde 66’sına sahip olarak tek başına iktidara geldi!..

Duraklama ve gerileme!..

AKP iktidara gelmişti ancak Genel Başkanı gelememişti!..

Recep Tayyip Erdoğan siyasi yasaklıydı! 1998’de Siirt’te yaptığı konuşmada “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan 10 ay ceza alan, belediye başkanlığı düşürülen Erdoğan, seçimlere de girememişti. Hürriyet gazetesi mahkumiyet kararı üzerine şöyle bir manşet attı:

-Muhtar bile olamaz!..

İşte Doğan gazetelerine, televizyonlarına karşı büyük nefret böyle başladı... Aslına bakarsanız o koşullarda öyleydi de! Erdoğan’ın siyasete dönmesi olanaksız görünüyordu; bunun için bir anayasa değişikliği lazımdı ve AKP’nin oyu buna yetmiyordu!..

Tam bu noktada sahneye Deniz Baykal çıktı; baş başa bir görüşme sonrası Baykal “Peki” dedi, CHP olumlu oy verdi, anayasa değişti, Siirt’te seçim iptal edildi, yeni seçimde milletvekili seçilen Erdoğan yeniden genel başkan ardından da Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu!..

 Aradan yıllar geçti; Erdoğan her fırsatta Doğan Grubunu yerden yere vurmaktan hiç vazgeçmedi!.. Hürriyet’in manşetleri, haberleri yazarları sürekli hedefindeydi...

Özellikle Emin Çölaşan İktidarı çıldırtıyordu... Aydın Doğan ve Hürriyet’in genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’ü de tabii!.. Özkök, Çölaşan’dan hiç hazzetmiyordu zaten ancak en büyük rakip Sabah gazetesine gider diye sabrediyordu!.. O zaman 2007’de geldi; Sabah gazetesi TMSF’nin kontrolüne geçmişti! Çölaşan’ın ipinin çekilmesinin vakti gelmişti.. Ve Emin Çölaşan kovuldu!

-O tarih Hürriyet’in gerileme devrinden, teslimiyet sürecine yol almasının da miladı oldu!..

Teslim olmanın dayanılmaz ağırlığı!..

Hürriyet  bir kere “Sarı Öküzü” vermişti!..

Karşı taraf da bunu görmüştü! Artık çözülmenin önüne hiç bir güç geçemezdi!.. Aydın Doğan’ın “has adamı” Ertuğrul Özkök emekliye sevk edildi örneğin!.. Soner Yalçın, OdaTV kumpasıyla Silivri’ye sokulduktan kısa süre sonra kovuldu... Özdemir İnce, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, sırasıyla ilişkisi kesilen yazarlar oldu...

Ancak, Aydın Doğan ne yaparsa yapsın yetmiyordu artık. Uğur Dündar’ın “kellesi verildi” karşı taraf bana mısın demedi. Petrol Ofisi gerekçe gösterilip 6 milyar TL’ye ulaşan cezalar kesildi... Ancak Doğan Grubu’nun içine düştüğü en büyük utanç, teslim bayrağının çekilmesi 1 Kasım seçimlerinden sonra geldi; daha seçim sonuçları belli olur olmaz, Hürriyet’in emekli yayın yönetmeni Özkök şu açıklamayı yaptı:

-Fabrika ayarlarıma dönüyorum; iktidar iyi bir şey yaptığı zaman bütün kalbimle destekleyeceğim!..

Birkaç gün sonra Hürriyet gazetesinin birinci sayfasından giren başyazıda ise şöyle deniyordu

-İktidarın birleştirici ve kaynaştırıcı bir rol oynamak ve terörü ortadan kaldırmak için atacağı her adımın yanında olacağız!..

Yine olmadı! Gazeteye iktidarın yandaşları dahi alındı, Mehmet Yılmaz’ın köşesi kapatıldı, ancak olmuyor, olmuyor, olmuyordu!..

-Elindeki medyayı tamamıyla satması fısıldanıyordu kulağına!..

Sonunda o da oldu; 2011 yılında Milliyet ve Vatan gazetelerini 74 milyon dolara sattığı Erdoğan Demirören, bu kez tüm Doğan Medya’yı 1 milyar 100 milyon dolar karşılığı satın alıyor ve bir anda “Medya Devi” unvanına sahip oluyordu!.. İktidara “hüngür hüngür ağlayacak” denli yandaş olan Demirören, daha 7 yıl önce 74 milyon doları bile tek başına ödeyemeyip ortaklıkla gazete alırken şimdi bu muazzam parayı nereden buldu, arkasında kim var Soruları pek anlamsız kalıyor!

Tam da Türkiye’nin en yaşamsal “var olmak-yol olmak” bandındaki seçimi öncesi Medyada iktidar desteği yüzde 90’a ulaşmışsa, orası sözün tükendiği yerdir!.. Aydın Doğan hem kendisine, hem medyaya, hem bu ülkenin aydınlık, yurtsever insanlarına ihanet etmiştir...  Etrafına “dayanacak gücüm kalmadı” demiş!, yazık! Kendin ettin, kendin buldun Aydın Ağa...

-Sarı Öküzü vermeyeceğidin!..

https://twitter.com/umit_zileli