“ŞEHİT YAKINI” BAHANE PROVOKASYON ŞAHANE!..

Ödleri kopuyor…

Hangi yandan, hangi yönden, hangi açıdan baksalar olmuyor, olamıyor! CHP ile İYİ Partiyi bir türlü punduna getirip şöööle ağız tadıyla eritecek, tuzla buz edecek, oylarının üstüne kurulacak yol bulamıyorlar!

Cumhur İttifakı, her geçen gün biraz daha eriyor!

Çok gerilere gitmeye gerek yok; şu son bir, bir buçuk yıla bir göz atmak dahi özellikle bu iki partiye yönelik oyunları, provokasyonları açık seçik ortaya koymaya yetiyor…

Mesela, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in yurt gezilerine bakın; gittiği her yerde bindirilmiş kıtalar, seçilmiş provokatörler ortalıkta cirit atıyor! “Güvenlik güçleri nerede?” diye bakıyorsunuz, seyirci olarak kenardan izlediklerine tanık oluyorsunuz!

Örneğin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun gittiği bir cenaze töreninde “linç edilmenin” kıyısından döndüğünü görüyorsunuz! Olmazsa galiz küfürlerin, akla ziyan hakaret ve iftiraların havalarda uçuştuğuna, güvenlik güçlerinin de tatlı tatlı izlediğine şahit oluyorsunuz!.. Sonra da iktidarın grup toplantısında videosunun oynatıldığını!

İktidar, yurt sathında gerilimi yüksek, ötekileştirici, ayrımcı bir stratejiyi adım adım uyguluyor! Diğer taraftan da “kömür dağıtımı”, “erzak ve nakit dağıtımı” türünden eski taktiklerin de yeniden gündeme sokulacağı konuşuluyor kulislerde!

Kısacası iktidar erken seçim yolunda tam gaz ilerliyor!

“CHP kapatılabilir 150’likler yaratılabilir!”

Daha ötesi de var…

Sabah Gazetesi’nin başyazarı Mehmet Barlas işaret fişeğini çaktı; önceki gün, gazetesindeki köşesinde şöyle yazdı:

Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır?

Suçlamayı bu kadar kolaylıkla yapan Barlas, cezayı da aynı kolaylıkla biçiverdi:

Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir!

Böylesine akıllara seza bir suçlama ve yargıyı dillendirince, doğal olarak “suret-i haktan” görünmek de gerekiyordu. Onu da şöyle yaptı aklınca:

Unutmayalım ki bu durum Türkiye’de ne ilktir ne de son olur. Son Anayasa değişikliğine kadar Anayasa Mahkemesi musluk kapatır gibi partileri kapatmıyor muydu?

Nasıl, şahane değil mi? Açıp arşivleri baktığınızda, bu muhteremin yüzlerce “demokrasi havariliğine soyunduğu” yazılarını görebilirsiniz! Bitmedi, dün yine bir cingözlük yumurtladı ki, vallahi “pes” dedim! Türkiye Cumhuriyeti kurucularının düşmanla işbirliği yapan Osmanlılar için bir “150’likler listesi” hazırladığını anımsatan bu zat şu fikri verdi iktidara:

Acaba yine böyle bir liste mi yapalım? Mesela, Türkiye’yi hedef alan PKK terörizmine karşı sempatik davranan milletvekilleri 150’lik olmaya müstahak değiller midir?

Böylece, zamanın “Artin Kemal” diye tanınan Kuvayı Milliye karşıtı Ali Kemal’e de rahmet okuttu tabii! Yazısını şöyle tamamladı:

Bunlar hem topluma kötümserlik saçıyor hem de Türkiye’nin moralini bozuyorlar. Türkiye’nin düşmanları ile dostları aynı anda sanki kucak kucağa yaşamaktalar. Bu konuda eskisinden farklı davranmanın zamanı gelmiştir!

Geriye tek bir şey kalmıştı: “TBMM’de oluşturulacak, idam dahil, her türlü yetkiyi elinde tutan bir Tahkikat Komisyonu!

Bakalım bunu ne zaman yazacak?

İYİ Parti’ye kurulan bilmem kaçıncı tuzak!

Gelelim Bingöl’de yaşanan olaya…

Yaşananları gözden geçirince, tuzağın aslında Meral Hanım için kurulduğu, Ancak Lütfü Türkkan’ın avlandığı görülüyor!

Soğukkanlı yaklaşım ve açıklamalarıyla bilinen, bu özelliğiyle parti sözcülüğü görevini de yürüten Türkkan’ı çıldırtan ne oldu çok merak ettim, aradım ancak telefonu kapalıydı… Şöyle bir bakalım; İYİ Parti liderinin Bingöl’e geleceğini öğrenen “şehit yakını” Tee İzmir’den kalkmış, Bingöl’e gelmiş! Sonrasını birlikte izleyelim:

A Haber muhabiri Fırat Öztürk’ün bir kişiye “sen soruyu sor, ben çekeceğim” dediği kayıtlara yansımış!

-O muhabir de zaten muhabir değil, Elazığ’da bir okulda memurmuş, iyi mi!

Aslında yanaşma medya açısından çok doğal bir durum; Bu türden “muhabirlere” maaşları  genellikle kamu kurumlarından ya da belediyelerden ödeniyor. Onlar da A Haber gibi yandaş TV’ler için bu görevleri yapıyorlar!..

Bingöl’de de aynen böyle olduğu apaçık sırıtıyor!

Şimdi de olayı tepe tepe kullanmak için Türkkan’ın milletvekilliği düşürülmeye çalışılıyor… Olabilir mi? Olabilir! Ancak, unutulmaması gereken bir şey var; “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” diyen, “Birkaç tane şehidimiz vardır” açıklaması yapan, şehitlerimiz için “Kelle”, Abdullah Öcalan için “Sayın” “Alnı secdeye değmiş” diyen, İstanbul seçimleri öncesi mektubunu TRT’den okutan bir zihniyetin bu girişimde bulunması kapkara bir trajedi, acınası bir “komedidir!”

Başyazarlara yukarıdaki türden yazılar yazdırmak, muhalefet liderlerine bu türden zavallı tuzaklar kurmak bu millet nezdinde ne kazandırır göreceğiz… Ancak tarihi bilenler için bir nokta çok önemlidir:

Bu türden “şeytani girişimler” bumerang gibidir, döner ve genellikle yapanı vurur!

NOT: Atamızı sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Yarın “Dünyanın en büyük Atatürk anıtını” paylaşacağım…

https://twitter.com/umit_zileli