TARİHİN UTANÇ SAYFALARINA HAPSOLACAKLAR!...

AKP iktidarının 11 yıl içinde en büyük başarısı ne oldu biliyor musunuz?..

-Dibine kadar ayrımcılık!..

Koca milleti, öylesine böldüler, o denli parçaladılar, o kadar düşman hale getirdiler ki; konu ideolojik karşıtlığı, dinsel, mezhepsel farklılığı da içinde taşıyan, bir nefret paranoyasına, bir öç alma, yok etme ilkelliğine ulaştı...

Şiddet öylesine kutsandı ki; ne yerin ne zamanın ne insanın hiçbir farkı, hiçbir ayrıcalığı kalmadı... Sokakta, evde, stadyumda, kahvehanede, pazarda, belediye otobüsünde, camide fark etmiyordu artık.. Komşun, arkadaşın, sevgilin, karın, çocuğun, anan, baban, akraban olması da zerre kadar önem taşımıyordu... Binlerce yıllık tarih zaten aynı, biteviye döngü üzerinde sürüp gitmiyor muydu?..

-Zalim, iktidarını sürdürebilmek için sevgisizlik, kaba kuvvet, barbarlık şehvetine kapılmış, düşünmeyi unutmuş toplum ister...

Cinnet geçiren toplum

Etrafınıza bir bakın...

Sonra, şu yaşadığımız son birkaç yılı düşünün... Ölüm katsayısı zirveye vurmuş kadınlar, sokak ortasında katledilen gençler... Gazetelerin, üzerinden kan damlayan üçüncü sayfaları; ailesini topluca katleden babalar, annelerini vahşice parçalayan genç kızlar, bir kurbanlık koyun kavgasında onlarca ölü veren hısım, akrabalar... Bir maç uğruna hayatını veren taraftarlar... Saymakla bitiremezsiniz. Bunun psikolojide, sosyolojide bir tek adı var:

-Cinnet geçiren toplum!..

Ve ülkenin böylesine bir çukura düşmesinden, toplumun böylesine bir karanlığa teslim olmasından beslenen o kafa!.. Eğitimin alabildiğince geriletilmesi, minicik beyinlere "savaşın fazileti" iğrençliğinin yüklenmesi, mezhepçiliğin, kara çarşafın ilköğretim okullarına dek sokulması ülkeye biçilen senaryonun olmazsa olmazlarıdır!.. Ve hedef gayet açıktır:

-Cahil, ilkel, verilenle yetinen, sorgulamayan, sesini çıkarmayan, öfkesini birbirinden çıkaran bir toplum...

Bu tablonun dışına çıkmaya cüret edenler, muhalefete yeltenenler, yaşam hakkı ve özgürlük isteyenler için ise o kafanın biçtiği son apaçık ortadadır:

-İşkence, baskı, hapishane, olmadı toprağa düşmek!..

Nefretin dışavurumu

Pekii, bu yazı nerden çıktı?..

Aslında tam bir üçüncü sayfa haberinden!.. Ancak trajedinin ağırlığı ve konunun tam da "ağız tadıyla" çiğnenebilecek ölçüde çekici olması (!) haberi gazetelerin birinci sayfasına taşıdı:

-Aliağa'da 17 ve 19 yaşlarındaki iki kız kardeş, annelerini elektroşokla bayıltıp, defalarca bıçaklayarak öldürmüşlerdi...

Bir gazete, "iki kız bu cinayeti neden işledi?" sorusunu, mahalledeki komşulara sordu. Öldürülen anne ve kızları ile ilgili yapılan yorumlar, hangi durumda olduğumuzu tüm çıplaklığı ile gösteriyordu:

-Vesile E. (alt komşu): Zaptedilemez bir kadındı. O kadının sonunun iyi olmayacağı belliydi. İçeri girip çıkanı sayamazdınız. Şikayetçiydik. Attırmak için imza atmaya korktuk.

-Emine Ö. (iki apartman yandaki komşu): Kızlarının üstüne titrerdi. Çok çileler çekti o kadın. Birahanede çalıştığı için hor görürlerdi. Bırakacaktı o işleri. Ağlayarak anlatıyordu, "küçük kız da üniversiteyi kazansın, zaten emekliliğime de bir sene kaldı. Sonra tövbe edip umreye gideceğim" diyordu.

-Fatma Ö. (yan apartmandaki komşu): Yüzde yüz kızlar mağdur. Gerçi biz pek konuşmazdık. Anneleri birahanede çalıştığı için selam vermezdik. Bin tane adam getiriyordu kadın. Büyük kızı apartman içinde saçından tutup sürüklediğini söylüyorlar.

-Hatice K. (üst komşu): Kadını pek gördüğüm söylenemez. Ama kızlar çok iyi, çok hanımefendiydi. Selamsız geçmezlerdi. Öyle çok kavga, dövüş sesi de gelmezdi. Ama çok kahkahalı gülerlerdi. Müziği de çok açarlardı.

İşte böyle, küçücük bir ilçede, minicik bir mahallede işlenen bir cinayet üzerine, en yakın komşuların birbirine taban tabana zıt yorumları... Sevgisizliğin, korkaklığın, nefretin, her şeyden önemlisi burnunun dibindeki insanları tanımazlığın acıklı dışavurumu!..

-Bir diğer deyişle, mahalle, dostluk, arkadaşlık, anlayış kavramlarından hızla uzaklaşan toplumun savrulduğu nokta!.

Sözün özü: Eğer bu toplumda, onca baskıya, onca zorbalığa, onca işkenceye ve barbarlığa karşın direnen, haysiyetini koruyan, ülkesinin, çocuklarının geleceğinin çalınmaması için canını, kanını ortaya koymaktan çekinmeyen aydınlık, yurtsever gençler, aydınlar, kitleler olmasa kolaydı... Bu tablodan istedikleri sonuç çıkardı!. Ama bir türlü olmuyor, olamıyor... Bu ayrımcılık, bu zorbalık, bu zulüm, ellerine bulaşan kan sonlarını getiriyor...

-Tarihin utanç sayfalarında hak ettikleri yeri almalarına az kaldı...