TARTIŞMA
Almanya’da iki ay önce milletvekili genel seçimleri vardı. Seçime katılan siyasi partilerin genel başkanları, Alman halkı sandıklara gitmeden önce bir araya geldiler. Sorunları ve çözüm önerilerini halkın önünde kıyasıya tartıştılar. Seçim, Başbakan Merkel’in başarısıyla sonuçlandı, bilirsiniz.
Yine hatırlardadır, geçen yıl önce ABD’de başkanlık seçimleri vardı. Orada da ABD’li seçmenler sandığa gitmeden önce, televizyonlarının önünde, başkan adayları Clinton ile Trump’ın kıyasıya tartışmasını izlediler. Dünya da izledi bu tartışmaları.
Ülkemizde aylardan beri AKP ve CHP arasında amansız bir tartışma yaşanıyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan, gittiği her yerde CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu’nun, genel müdür olduğu yıllarda, Sosyal Sigortalar Kurumu’nu (SSK) batırdığını, Kılıçdaroğlu’nun hesap – kitap bilmediğini söyleyip duruyor. Camide, sarayda, salonlarda, alanlarda, valilere, kaymakamlara, muhtarlara, partisinin il başkanlarına, belediye başkanlarına, CHP Genel Başkanı’nın SSK’yı batırdığını anlatıyor üstüne basa basa.
Bu tartışmaya AKP iktidarının günümüzdeki Sosyal Güvenlik Bakanı J. Sarıeroğlu da katıldı. O da savundu genel başkanını.
Muhalefet ise pes etmiyor. Eleştirinin hedefi olan, o yıllardaki SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu, o 10 yıldaki hizmetini savunuyor. Bu iktidardan daha başarılı olduğunu iddia ediyor, rakamlar vererek. O 10 yılda, yurttaşların, daha az sigorta primi ödeyerek, genç yaşta emekli olduğunu, şimdi ise sigortalıların daha uzun süre prim ödemelerine rağmen, bütçedeki açığın o yıllara oranla daha çok arttığını belirtiyor. O 10 yılda bir sürü müfettişin araştırmasına, denetimine, teftişine rağmen hep olumlu raporlar aldığını söyleyerek kendini savunuyor ve ekliyor: “Gelin bu konuyu halkın önünde tartışalım. Ben tek başıma olayım. Siz istediğiniz uzmanlarınızla, yöneticilerinizle, danışmanlarınızla gelin. Bütün televizyon kanalları açık olsun. Yurttaşlarımız iddiayı da savunmayı da izlesin. Karar versin”.
Kılıçdaroğlu’nun bu cesur, açık yürekli davetini son derece önemli ve yararlı buluyoruz. Demokratik rejimin gereği de budur. Almanya’da, ABD’de ve gelişmiş demokratik ülkelerde halkın önünde yapılan tartışmalar, demokratik siyasal yaşamın olmazsa olmazıdır bir bakıma. Öte yandan bu açık tartışmalar, halka önem vermenin, halkın değer yargılarına saygı duymanın da gereğidir. Aksi halde o monologlar, saldırılar, savunmalar ne terörü bitirir, ne pahalılığı düşürür, ne işsizliği önler.
Ne demiş büyük şairimiz Namık Kemal: “Barika-i hakikat, müsademeyi efkârdan doğar”. Yani; gerçeğin güneşi, fikirlerin çarpışmasından doğar.
Kaldı ki genel ve kalın çizgilerle, iktidarlar saldırmaz. İktidarların gücünün, icraatının, hesap vermesinin sorumluluğu vardır. Hodri meydan…