TERÖRÜN KULLANDIĞI GAFLET NOKTALARI!..

Bu kaçıncı vaka?.. Bu kaçıncı gaflet, bu kaçıncı zavallılık?..

Geçen haftalarda Mardin, önceki gün Dağlıca dün sabah ise Iğdır... Son vakada ne yazık ki 14 polis bir “teneke” yığınının içinde can verdi...

Hepsi güvenlik araçları, yani “zırhlı” ya da donanımlı olduğu varsayılıyor!!! Hepsinde can veren şehitler ve hepsinden geriye kalan ne yazık ki teneke parçaları gibi çevreye saçılan hurda yığınları!.. Evet; gün geçmiyor ki, Güneydoğu’da bir “zırhlı araç” ya da donanımsız “servis aracı” vahameti yaşanmasın... Düşünsenize araçlar “zırhlı” ve nedense içinde tek canlı kalmıyor!!!

Yaşı 80’e ulaşmış Urfalı gazeteci abimiz Naci İpek’in de dün telefonda ağlamaklı bir sesle dikkat çektiği gibi, bu “zırhlı araç” meselesinde bir sorun var ve nedense yıllardır kimse önemsemiyor, göz ardı ediyor...

Sıkıntının içinde bir paradoks var ki; Doğuda saldırıya uğramış bir aracın “zırhlı” olduğunu duyurmak, aynı zamanda ihmal ve gafleti savunma zırhı haline de getirilmiş...

Yani; “Bakın işte, zırhlı araç verdik ama yine öldüler” anlayışı var ki, tam bir siyaset ve bürokrasi çürümüşlüğü...

Oysa kimse sormuyor; “ABD’liler, Irak, Pakistan ve Afganistan’da dinci terörle mücadele ediyorken, acaba bir kez olsun, zırhlı araç tahribatı ve bundan kaynaklanan kayıp medyaya yansıdı mı ki?..”

Makam aracı, şehitlik makamı!..

Oysa devletin “zırh” boyalı teneke araçları her gün can alırken, askerini, polisini dağ başında, kaotik ortamda, tehdit ve tehlikenin merkezinde yürüyen tabutlarda ölüm görevine gönderenlerin lüks araç saltanatı da sürüyor...

Üstelik kamuda rüşvet başını almış giderken, savurganlık ayyuka çıkmışken, devletin tepesindekilerin özel uçakları, helikopterleri, “zırhlı” araç filosu, minibüsleri ve otobüsleri olması yüz kızartıcı değil mi?..

Söyler misiniz; Ankara’nın göbeği Afganistan mı ki, devleti ve siyaseti yönetenler özel zırhlı araçlarla ve yüzlerce korumayla dolaşıyorlar?..

Peki, Doğu’da asker ve polislere teneke araçları reva gören zavallı gafiller can korkusundan “zırh”a bürünürken ikiyüzlülükten hiç utanmıyorlar mı?..

Bu nasıl bir ülkedir ki, “zırhlı” diye yutturulan tabutlarda ve Iğdır’da olduğu gibi donanımsız “servis” araçlarında her gün asker ve polisler şehit olurken, tam 35 yıldır bu meseleye etkili bir çözüm üretilemiyor?..

Soruyoruz; hırsızlığın, rüşvetin ve talanın legalleştiği bu ülkede, devlet yıllardır terörden muzdaripken, teröristle mücadele eden güvenlik güçlerini korumalı ekipmanlara kavuşturamamak ihanet değil de nedir?..

Yollardaki ihanet...

Devletin terörle mücadeledeki çıkmazı yalnızca “zırhlı” diye yutturulan araçlar mı?.. Maalesef hayır!.. Şu yollara yerleştirilen patlayıcıların bu kadar kolay can aldığı kaç ülke vardır dünyada?..

Evet; gün geçmiyor ki, Doğu’da “yola yerleştirilen patlayıcı, uzaktan kumanda ile” patlatılmasın ve büyük facialar yaşanmasın... Dün Iğdır’da 14 polis de işte yola yerleştirilen ve kimi kaynakların “1 ton” dediği patlayıcıyla şehit edildi...

Velhasıl bu meselenin çok boyutu var... Doğuda dağ taş asker, korucu, polis ve istihbaratçı kaynarken, trafik polisleri adım başı kontrol yaparken, acaba teröristler nasıl olur da bu kadar rahatlıkla yolları kazarak patlayıcı yerleştirebiliyorlar?.. Ve bu patlayıcıların üzerinin hangi ihanet odakları tarafından asfaltlandığı bilindiği halde, orada bu tuzaklardan nasıl haber alınamıyor acaba?..

Örneğin Iğdır’da “uluslararası karayolu”na 1 tonluk bomba ne kadar sürede, kaç kişi tarafından, nasıl yerleştirildi ve nereden infilak ettirildi?..

Kimse kendini kandırmasın; 1 ton patlayıcının asfaltın ortasına yerleştirilebilmesi için orada resmi kıyafetli işçiler (!), “yol çalışması” görüntüsü vererek tuzağı kamufle etmedilerse, PKK, güpegündüz, “saatlerce” yol kazarak bomba yerleştirecek kadar nasıl pervasızlaştı?.. Unutmayın pervasızlığın bu kadar büyüdüğü yerlerde gaflet de zirve yapmış demektir!!!

Bizim Kürdümüz...

Memleketin her köşesine ne yazık ki her gün şehit cenazeleri taşınıyor... Sadece son 2 günde 34 şehidin evinden ağıtlar yükseldi, Doğulusu ve Batılısıyla Türkiye’nin yüreği dağlandı...

Herkes farkında; toplum gergin, çünkü ülkeyi bölmeye çalışan terör belası, toplumsal kamplaşmayı körüklemek için de her şeyi yapıyor...

Bir yandan şehitler için ağıtlar yükselirken diğer yandan başta AKP olmak üzere siyasetteki laf cambazlığının çözüm üretmekten aziz çıkışları da kafa ütülemekten öteye gitmiyor...

Çünkü her terör saldırısının ardından hep aynı “teselli” teranesi öne çıkartılıyor!.. Ve ne yazık ki bu kaos ortamında öfkeli kitleler kendi adaletlerini uygulamak istiyor...

Son 48 saatte en az 40 kentte HDP binaları saldırıya uğradı... HDP-PKK ilişkisinin bu kadar ayyuka çıkması saldırıları kesinlikle haklı kılmıyor ama durdurulamayan terörün, kitleleri fitili ateşlenmiş bombalara çevirdiği de görülüyor...

Ve daha tehlikelisi de var... Başta Ankara’nın Beypazarı gibi ilçeleri olmak üzere çok sayıda kentten de Kürt yurttaşlara saldırı haberleri geldi...

Bunlar; “her Güneydoğulu Kürt” ve ne yazık ki “her Kürt PKK’lı” şeklindeki öteleyici ve tehlikeli bir algıyı şiddete dönüştüren üzücü olaylardır...

Oysa toplum, sükunet içinde devletin terörle mücadele konusunda daha etkin olmasını zorlayarak, kardeş kavgasına yol açacak kışkırtmalardan kesinlikle uzak durmalı... Bu aklıselim davranış Türkiye’nin yararınadır.

Unutmayınız ki, PKK, Doğulu yurttaşlara yönelik her olumsuz tepkiden nemalanacak ve şiddet ateşini yükseltmek için de bahane haline getirecektir... Aman dikkat!..


https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac