"O BAŞKANI AÇIKLIYORUM"
Son yazdığım “Türk sporunu karıştıran Soros mu?” başlıklı yazım üzerine çok sayıda telefon aldım.
Fenerbahçeli ve Galatasaraylı dostlarımız, kardeşlerimiz arayarak yazıma yönelik desteklerini, eleştirilerini, tepkilerini ilettiler.
Fenerbahçeliler 3 Temmuz 2011'den bu yana yaşadıklarını unutmadıklarını gösterdiler. Çok dolular ve bu konuda her bilgiye, belgeye hayat suyu gibi bakıyorlar. Başlarına gelen sürecin bir “kumpas/tertip” olduğunu vurguluyorlar. Biz de zaten bu sürecin bir kumpas/tertip olduğunu yazımızda belirtmiştik.
Galatasaraylı dostlarımız, kardeşlerimiz ise “Şikecileri mi savunuyorsun” diye tepkilerini gösterdi.
Bu tepkiyi gösteren dostlarımıza hatırlatmamız gereken şeyler var:
Konuya Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinden girersek, kardeşler bile birbirine düşer ve gerçekleri göremeyiz.
Hiç düşündüler mi acaba;
- Savcı Mehmet Berk’in hangi kumpasların içinde yer aldığını,
- Emniyet'te cemaat karşıtı polislerin tasfiyesinde nasıl bir rol oynadığını,
- O ekibin tasfiyesinden sonra gelen ekibin, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, OdaTV, Şike gibi tertiplerde nasıl rol oynadığını,
- Eski Emniyet Müdür Yardımcısı Emin Arslan'ın yerine gelen Osman Karakuş'un Fethullah Gülen'in neyi olduğunu,
- Karakuş'un daha sonra TFF'de hangi göreve atandığını,vs. vs. vs.
OLAYIN BÜTÜNÜNE BAKMAK LAZIM
Biz olayın bütününe bakmaya çalışıyoruz.
Tarlaların sürülmesi olayına takanların, giden balıkları sorgulamaması çok ilginç.
Hazır tarla demişken 2005 yılında Aksiyon dergisinin futbolla hiç alakası olmayan bir haberine “Şike tarlaya indi” başlığını atması da ilginç geldi.
Altında bir şey aramıyorum ama tarla ve şike mevzusunu 2005 yılında tarlayla şikeyi ilişkilendirmesi ilginç değil mi?
Ne diyordu Hanefi Avcı: Cemaat 2005 yılında Aziz Yıldırım'ı tutuklamam için baskı yaptı.
Bugünlerde Fenerbahçe Kulübüne gönderdiği mektupla cemaatin kendisini Aziz Yıldırım'a karşı yıllardır kullandığını itiraf eden Cihan Oskay o tarihlerde ne diyordu: Aziz Yıldırım şikecidir.
Bunlar sadece birkaçı.
Artık bıraksınlar takım gözlüğünü ve bu olayın üzerine gitsinler.
Bu uyarım Fenerbahçeliler için de geçerli.
Galatasaray Türkiye'nin en güzide kulüplerinden biri. Galatasaray'ın içinden yanlış yapan insanlar çıkabilir. Bu durum kulübün değerini düşürmez. Galatasaray, aynen Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi bir pırlantadır. Pırlantanın üzerine çamur sıçradığını varsaysak bile, o çamur temizlendiğinde eski göz kamaştırıcı haline gelir.
GELELİM SORDUĞUMUZ SORULARIN YANITLARINA
Gelelim 2 gün önceki yazımda bahsettiğim soruların yanıtına... Bu soruların yanıtlarını tek tek vermeye başlayalım:
- “Hangi kulübün başkanı TESEV kurucu yöneticisi?” diye sormuştuk. Uzatmadan söyleyelim;
Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, mikser George Soros'un finanse ettiği TESEV'in kurucu yöneticisi. Aysal, www.tesev.org.tr adresinde bulunan Vakıf Senedi'nde kuruluş sürecinde Yüksek Danışma Kurulu'nda “İshak Alaton, Cüneyd Zapsu, Ethem Sancak, Kemal Derviş, Can Paker” gibi isimlerle birlikte yer almış.
Bu belge hangi belge derseniz, hani CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun kurucu üye olduğunun ortaya çıktığı o meşhur belge. İsteyen, TESEV sitesine girip, bu belgeyi inceleyebilir. (TESEV VAKIF SENEDİ ve 300 KURUCU ÜYE İSİMLERİ İÇİN TIKLAYINIZ-pdf)
- İkinci olarak “Hangi kulübün başkanı, kendisine ait hisseleri geçmişte Soros'a sattı?” diye sormuştuk.
Burada da karşımıza Ünal Aysal ismi çıkıyor. Ünal Aysal, 2006 yılında elinde bulunan Galatasaray hisselerinden bir kısmını George Soros'a satıyor. Halen bu hisseler Soros'un elinde midir, bu konuda Galatasaray yönetiminin Galatasaray'ın taraftarlarına ve Türk kamuoyuna bir açıklama borcu vardır. Bunu öğrenmek isteriz.
- Üçüncü olarak “TESEV (Soros)'in fonladığı hangi gazeteler şike kumpası/tertibinde rol aldı?” sorusunu yöneltmiştik.
Taraf ve Doğan grubunun Soros bağlantısını açıklayalım:
1. Taraf Gazetesi: Malum, Taraf gazetesi Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik asimetrik psikolojik savaş için kurulduğu ortaya çıkan, Ergenekon, Balyoz başta olmak üzere tüm tertiplerde servislerin gittiği bir gazete.
29 Mart 2009 tarihinde “Ergenekon Fenerbahçe'de” manşetiyle çıkan, (ki bu tarihlerde Aziz Yıldırım'ın sahte isimle dinlenmeye başladığı ortaya çıkmıştı - http://www.aydinlikgazete.com/mansetler/43545-aziz-yildirimi-2009dan-beri-sahte-isimle-dinlediler.html) gazete Fenerbahçe'yi sürekli hedef tahtasına oturttu. Servisler buraya yapıldı.
Taraf'ın TESEV ve cemaat bağlantısı sürekli gündemde. TESEV kurucu yöneticisi İshak Alaton, 24 Mayıs 2009 tarihinde Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'yla yaptığı söyleşisinde Taraf'ı desteklediklerini şu sözlerle açıklamıştı:
Dumanlı: Taraf gazetesinin varlığını önemsediğinizi söylüyorsunuz…
Alaton: Her zaman söyledim ve buna devam da ediyorum. Yabancı dostlarım beni ziyaret ettikleri zaman, fırsat buldukça Taraf gazetesinin Türkiye’ye çok önemli hizmette bulunmakta olduğunu açık bir şekilde ifade ediyorum. Türkiye’nin demokratikleşmesi, şeffaf ve saygın bir ülke olma yolundaki arayışına Taraf önemli katkı sağlıyor.
Dumanlı: Mali açıdan sıkıntı yaşadılar.
Alaton: Onu hallettiler. Hallettiklerini büyük bir mutluluk içerisinde duydum. Ben değil, başka iş adamları gazetenin maddi imkânlarını desteklediklerini bana ifade ettiler. Özellikle memnun oldum. İlan bakımından da çok büyük bir sıkıntı çekmediklerini söyleyebiliriz. İlan veren bir grup olmadığımız için bir yaklaşımımız olmadı. Biz sadece Alarko Carrier’in kedili reklamını veriyoruz.
Ayrıca Zaman Gazetesi'nin yazarlarından Hüseyin Gülerce de 1 Temmuz 2010 tarihli yazısında Taraf'a reklam verilmesi için işadamlarına üstü kapalı uyarı yapıyordu.
İşte bu gazete, şike sürecinin en aktif servislerinin adresindeydi.
2. Aydın Doğan Gazeteleri: Burada en şaşırtanlardan biri, Aydın Doğan'a bağlı yayın organları oldu. Kanal D muhabiri Ekrem Açıkel'in aldığı servisleri açıklamasından anlaşılıyor ki Hürriyet'in, Milliyet'in manşetlerine bakıldığında bu grup da Aydın Doğan Vakfı üzerinden Soros ile bağlantılı. Çünkü Soros'un Türkiye Şubesi Açık Toplum Enstitüsü Aydın Doğan Vakfı'na da ciddi mali destek veriyor.
- Son olarak “TESEV (Soros), şike davası sürecinde hangi aktif spor adamlarıyla ilişkili?” demiştik.
Bu isim Lütfi Arıboğan. Arıboğan TFF Başkanvekilliği döneminde, 3 Temmuz operasyonundan 15 gün sonra 18 Temmuz 2011 tarihinde İlhan Helvacı ile birlikte Nyon’a giderek UEFA yetkilileri ile görüştü.
Ayrıca UEFA Hukuk Müşaviri Pierre Cornu, 22-23 Ağustos 2011 tarihinde İstanbul’a geldi. Cornu, Arıboğan ve Helvacı ile yaptığı görüşmede ikilinin kendisine “Fenerbahçe'nin şike yaptığından şüphe olmadığını söylediği” açıkça notlarına yazdı.
Tarihe dikkat edin, 22-23 Ağustos 2011. Ortada daha mahkeme bile yokken, “Fenerbahçe'nin şike yaptığını” söyleyen Federasyon yetkilisi. Gelelim Arıboğan'ın Soros bağlantısına. Soros'un fonladığı merkezlerden biri de meşhur toplantıların evsahibi olan Bilgi Üniversitesi.
İkinci Cumhuriyetçilerin ağırlıkta olduğu Bilgi Üniversitesi'nin Mütevelli Heyeti üyelerinden biri de Lütfi Arıboğan.
Görüldüğü üzere tertibin her unsurunda bir Soros bağlantısı karşımıza çıkıyor. Bu da kumpasın/tertibin uluslararası boyutu olduğu yönünde güçlü işaretler veriyor.
Bugünlük bunları aktarıp, diğer bilgilerimizi de sonraki yazımıza bırakalım.
Şimdilik hoşçakalın...