Artık bekleyiş sona erdi. AKP de cumhura başkan olmasını istedikleri kişiyi belirledi. Başbakan R. T. Erdoğan...
BDP-HDP'nin adayı da, yine bir Siyasetçi olan Selahattin Demirtaş...
Beş partinin ortak adayı olarak açıklanmış olan Ekmeleddin İhsanoğlu ise siyaset adamı değil! Bu böyle söyleniyor ancak doğru değil, Ekmel Bey aslında tam da bir politik aktör!
Üçü arasında şansı en fazla olan hangisi? Bu sorunun yanıtını herkes arıyor...
Cumhura başkan olacak kişinin, ait olduğu siyasal kimlikten uzaklaşmasını beklemek safdillik olur ama eşitlikçi ve vatanını seven birisi olmasını ummak da en doğal beklentimizdir.
Bakalım...
Üç adaydan en şanslı olan hangisi?
Selahattin Demirtaş göründüğü kadarıyla Kürt kimlikli oylara talip. Seçilme olasılığı var ama tam da bu nedenle 'Cumhura Başkan' olma şansı yok!
Kürt etnik kimlikli birisi, eğer Cumhuriyetin üniter yapısı (!) devam ediyorsa 2024 yılındaki seçimde Çankaya'ya tırmanabilir. Bugün değil!
Demirtaş'a verilecek oyların yüzdesi ikinci turun kaderini de ortaya koyacağından çok önemli hale gelmiştir. Eğer 2015 Nevruzunda A. Öcalan özgürlüğüne kavuşacaksa, S. Demirtaş'ın alacağı oylar, klasik ifadeyle “stratejik unsur” olmaktadır.
Erdoğan'a gelince...
Çeşitli kamuoyu araştırmaları kendisini 10-12 puan önde göstermektedir. Bu puan farkı İhsanoğlu açısından kapatılabilecek bir sayısal avantaj. Eğer doğru stratejiler üretilirse... Propaganda sürecinde göreceğiz.
Hep ifade ettim. Türkiye'nin başbakanı ve cumhurbaşkanını, ne yazık ki, bizim tercihimize bırakmıyorlar. Ama bizim seçimimize bırakmış gibi yapıyorlar. Aslında “Mış” gibi oluyor.
Bunun neden böyle olduğu konusunda, ne jeopolitik, ne jeostratejik ne de jeoekonomik analiz yapmayacağım. Herkesin bildiği “sırrı” açıklamak gibi bilgiçlik tasarlamaya hiç niyetim yok.
1980 yılından bugüne, Türkiye'deki siyaset yapıcıları hep “bir projenin” ürünüdür.
Komünizmle Mücadele Derneği, İlim Yayma Cemiyeti, Ülkü Ocakları, Yeni Forum Dergisi, F. Gülen Cemaati vb unutalım. Başka şeyler anımsayalım...
12 Eylül 1980 askeri darbesi...
Turgut Özal'ın iktidarı... Gözden kaçırılan Arı Hareketi (burada yetiştirilen çocukların bugün nerelerde olduğunu izlerseniz, küçük dilinizi yutarsınız) ...
Tansu Çiller'in DYP liderliğine getirilişi...
R. T. Erdoğan'ın belediye başkanlığını kazanış süreci ile ondan sonraki politik yaşam çizgisi...
28 Şubat köprüsüyle AKP'nin kurduruluşu...
Kemal Derviş’i de unutmayalım.
Bir başka proje ise; eğer İngiltere Kraliçesi olmasaydı Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olabilir miydi?
Bu kısacık değerlendirmenin ışığında diyorum ki; 2014-2019 aralığındaki Cumhurbaşkanı için biz sandığa gideceğiz ama yine bir projeye evet diyeceğiz!
Enerji savaşları ve Ortadoğu bu haldeyken, Çankaya, küresel aktörlerce, tesadüfen oraya gidecek kişiye bırakılamaz. Bu iyi mi, kötü mü, gerçekten bilemiyorum.
Bu olgulara bakıldığında, E. İhsanoğlu'nun isabetli bir seçim olduğu ortada.
İçerde de, Erdoğan'dan nefret edenler açısından da, isabetli bir seçim sunulduğu yadsınamaz bir gerçeklik olarak ortada.
Yalnız dikkat ediniz; doğru bir seçenek demiyorum, isabetli bir diyorum! İsabetli olan her şey doğru demek değildir!
Şimdi gelelim son söze...
Henüz Batı, cumhurbaşkanlığı için Erdoğan'ı gözden çıkarmadı.
Erdoğan'ın ve İhsanoğlu'nun kaderi, Irak ve Suriye'ye bağlı!
Nasıl?
Irak'ta Kerkük'ün dışındaki tartışmalı bölgelerin Barzani'ye geçişine Türkiye ne diyecek, bu çok önemli. Kerkük'e “girdim, çıkmam” diyecek olan Barzani'ye karşı Ankara'nın ne diyeceğinden daha çok, ABD'nin sorusuna Ankara'nın -daha doğrusu yeni cumhurbaşkanı olacak kişinin- vereceği cevap çok önemlidir.
Bu cevap ABD'nin çıkarlarına ters düşmüyorsa yola Erdoğan'la devam edilecek. Yok eğer ters düşülürse İhsanoğlu, yeni Cumhur Reisi olacaktır.
Demek ki, 1071 rakımlı tepeye tırmanacak kişi, öyle içerdeki sandığa koşacak bizler tarafından tercih edilemeyecek!
Irak'ta, kuzeyde Kürdistan, (program ortağım Hüsnü Mahalli'nin deyimiyle) ortada Sünnistan, güneyde Şiistan kuruluyorsa...
Suriye'de, doğuda Sünnistan, batıda Alevistan, güneyde Dürzistan- Kürdistan kuruluyorsa... Yani, Sykes-Picot'tan da önce, 1920 yılındaki Fransız haritası yeniden çizilecekse... Yeni cumhurbaşkanımız Erdoğan'dır.
Tüm bu düzenlemeler ABD'nin aleyhine olacaksa... O zaman da, yeni Cumhur Başkanımız Ekmeleddin İhsanoğlu'dur!
Selahattin Demirtaş ne ola ki, diyeceksiniz!
İşte, bu projelerin gerçekleştirilmesi için gereken demokratik aldatmacanın elemanıdır. Ama, şimdilik!!!
AKP'li başbakanla ilişkisi bağlamında, Erdoğan Çankaya'ya çıkarsa ne olur? Kendisi, aşağıdaki sorunun yanıtını çok iyi biliyor!
“Eline vur ağzındaki lokmayı al” izlenimi yaratmış olan Adnan Menderes'in liderliğindeki DP'nin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, kısa bir süre sonra bastonuna DP amblemi yazdırmış ve bunu da herkesin gözüne sokarcasına elinde sallayarak dolaşmak zorunda kalmıştı! Acaba neden?
Tek gerçek var. AKP'nin adayı Erdoğan, ya da “çatı adayı” İhsanoğlu Çankaya'ya gidecek. Hangisi giderse gitsin, Atatürk'ün koltuğuna ve Kemalist Cumhuriyet'e, ne yapar bilemem, tek dileğim, “milletin damına” kar yağdırmasın.
Bir teori: Ekmeleddin İhsanoğlu adını hem CHP'ye hem de MHP'ye yurt içinden kim söylemiş olabilir? Hepimizin bildiği gibi, aralarında uzlaşmaz çelişki olan bu iki partinin “çatı adayı” olarak ilan edildiğine göre, birisi tarafından her iki partiye de önerilmesi gerekiyor.
Bu kişi, gazeteci Taha Akyol olabilir mi? Bence, olur!