ANALİZ

TÜRKİYE'yi ZORLA SAVAŞA İTİYORLAR

Amerika Başkanı “Suriye'den çekileceklerini” açıkladı önce.
Pentagon “Bundan haberinin olmadığını” söyledi.
Trump IŞİD'le mücadelede belli bir yere geldiklerini bunun artık bölgedeki diğer insanlar tarafından yapılması gerektiğini belirtiyor.
Bu çok gerçekçi değil.
Çünkü Suriye'deki durum Amerika açısından sadece IŞİD'le mücadele değil.
Asıl konu bölgedeki artan Rusya egemenliğidir ki Amerika'nın bu konuda geri adım atmasını beklemek safdillik olur.
Trump bunu söylerken Fransa Cumhurbaşkanı Macron da hiç beklenmedik bir açıklama yaptı.
Macron bölgede Amerika ile birlikte hareket eden Kürt guruplarını kabul etti ve onlara “destek sözü verdiğini” bildirdi.
Daha da önemlisi Macron Amerika ile anlaştıklarını ve bölgeye “PYD'ye destek olmak için” asker göndereceklerini de söyledi.
İşte bu üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konudur.
Türkiye ısrarla “bölgede PYD'yi barındırmayacağını” açıklarken Fransa'nın “ben de asker göndereceğim” demesi açık bir “savaş kışkırtıcılığından” başka bir şey değildir.
Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede çok ciddi operasyonlar yapıyor.
Afrin kenti alındı ve Türk Bayrağı dikildi.
Kentin çevresindeki bütün yerleşim yerleri de artık Türkiye'nin kontrolünde.
Bunun ötesinde PYD'nin Amerikan askerleriyle birlikte elinde tuttuğu Menbiç'e giden yollar da artık Türkiye'nin oldu.
Erdoğan sürekli olarak “Bu bölgede teröristlerin varlığına tahammül edemeyiz, karşımıza kim çıkarsa çıksın bölgeyi terörden arındıracağız” diyor.
Amerika gönülsüz de olsa şimdilik en azından Menbiç'ten biraz geri çekilmek için hazırlıklar yapıyor.
Tam bu sırada Fransa'nın asker göndermeye kalkması bölgeye hançer sokulması gibidir.
Fransa askeri de gelip Amerikan askeriyle birlikte PYD'nin arkasında durmaya kalkarsa Türkiye'nin elinde bu yapıyı “zorla dağıtmaktan” başka çare kalmayacaktır.
Bölgedeki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücü PYD-PKK'lı teröristleri de arkasındaki Amerikan ve Fransız askerlerini de öteleyecek kadar güçlüdür.
Amerika ve Fransa'nın bir savaşa girmemek için bütün yolları deneyeceği çok açıktır ama AKP Genel Başkanı da bugüne kadar söylediği sözleri yalayıp yutmak istemeyeceğine göre çatışma kaçınılmaz hale gelebilir.
Umarım Erdoğan'ın “boyunu aşan sözler” söylemekle suçladığı Macron gereken mesajı almıştır.
Aksi takdirde Türkiye'nin bölgede Fransa ve Amerika'yı vurmaktan başka çaresi kalmayacaktır.
Buna Rusya'nın da alkış tutacağını unutmamak gerek.
Gidişat budur.

BUNU YAZMAK GEREK

AFRİN ZAFERİNE GÖLGE DÜŞÜREN SARAY ADAMI

İlnur Çevik eski bir gazeteci. Ama işadamlığı her zaman daha önde olmuştur.
Örneğin açılım sırasında Irak Kürtlerinin bulunduğu bölgede yine bir başka gazeteci ile birlikte çok büyük işler yaptıkları söylenir.
Şimdi Afrin'de de müteahhitlik yapmaya başlayanlar arasında olduğu belirtiliyor.
Elbette herkes becerebildiği işleri yapacaktır. Hele iktidarın adamı olarak da çalışıyorsa bu konuda biraz daha avantajlı olması da kaçınılmazdır.
Ancak bu işleri yapmak için öc almaya çalışırken Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tarihi başarısına gölge düşürmek affedilir gibi değildir.
İlnur Çevik CNN Türk'ten Hakan Çelik'in programına konuk oldu. Çevik, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ÖSO denilen Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Afrin'de yürüttüğü, Rusya'nın desteğiyle gerçekleştiğini söyledi.
Çevik şöyle konuştu: “Rusya son dönemde Cumhurbaşkanımıza kendini ispatlıyor. İyi bir performans da gösterdi. Benim kişisel notum 10 üzerinden 10 olur. Rusya, hava sahasını açmasaydı bırakın El Bab'a ve Afrin'e girmeyi, insansız hava aracı bile uçuramazdık.”
Şimdi bu ne demektir?
Şu demektir; Sarayın adamı “Biz aslında Afrin'de destansı bir şey yapmadık. Rusya'nın himmetine muhtaçtık.”
Oysa bu millet Türk Silahlı Kuvvetleri'nin büyük bir destan yazdığına inanıyor.
Sarayın adamı bunun doğru olmadığını ilan ediyor.
Böylelikle hem ordumuzu küçük düşürürken hem de AKP Genel Başkanlığı'nın “kahraman Başkomutan” imajını yerle bir ediyor.
Kimbilir belki de bu ağzı gevşek saray adamları sayesinde bizler de gerçeği öğreniyoruzdur.

YENİ ÖĞRENDİM

ÜNİVERSİTEDE TUHAF BİR CEMAAT ANKETİ

Dumlupınar Üniversitesi'nde çalışanlara rektörlük tarafından anket şeklinde sorulan sorular geçti elime.
Anladığım kadarıyla bu anket 2016 yılının aralık ayında yapılmış.
Rektörlük yazısında amacın “Fetullah Gülen hizmet hareketi” ile ilgili bilgilere ulaşmak olduğu belirtiliyor.
Çalışanlara “Siz bu hareketi ne kadar biliyorsunuz?” türü sorular sorulmuş.
Herhalde dikkatinizi çekmiştir. Rektörlük artık FETÖ olarak adlandırılan cemaat için “Fetullah Gülen hizmet hareketi” tanımını kullanmış.
Eleştiriler de bu yönde zaten.
Bu tür girişimlerin hem terörist cemaat yapılanmasını aklamaya hem de bu konuda asıl kusuru olanları kurtarmaya yönelik olduğu ileri sürülüyor.
Rektörlüğün bütün sorulara cevap verilmesini istemesi, uyarı olarak da “yalan ve yanlış cevaplar verilmesinin yasal sonuçlarının olacağının da” hatırlatılması bana da gerçekten çok tuhaf geldi.
Bakın sorulardan bazıları şöyle;
*Fetullah Gülen hareketiyle ilişkinizin boyutları nelerdir?
*Üniversitemizde Fetullah Gülen hareketiyle yakınlığı bulunan hoca, öğrenci ve memur olarak tanıdıklarınız var mı?
*Sizce Fetullah Gülenci yapının üniversite imamı kimdi?
*Fetullah Gülen hareketi üniversitede idari ya da akademik düzeyde etkinliğini hangi personeller üzerinden yürüttü?
*Doğrudan alımlarda Fetullah Gülenci esnaf ve şirketlerin öncelendiği duyumuna katılır mısınız?
*Fetullah Gülen hakkındaki düşüncelerinizi yazınız.
*Çevrenizde Fetullah Gülen Hizmet Hareketine ilişkisi olabileceğini tahmin ettiğin en az üç kişi yazınız?
*Fetullah Gülen Hizmet Hareketine her hangi bir ayni ya da nakdi yardımda bulundunuz mu?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

KENDİ ÇIKARLARI OLUNCA ANINDA “İTTİFAK” KURUVERİYORLAR

Türkiye Büyük Millet Meclisi gece yarısı yapılan toplantı ile bir “torba yasayı” daha kabul etti.
AKP iktidarı yıllardır böyle yapıyor. Canı hangi kanunu geçirmek istiyorsa, üzerinde fazla tartışılmasından rahatsız olacaksa atıyor torbanın içine ilgili ilgisiz pek çok kanunla birlikte bu da geçmiş oluyor.
Bunların önemli bir bölümünü “dayatarak” yapıyor ama bazılarında bir bakmışsınız iktidar muhalefet bir anda “ittifak kuruvermiş” ve yasayı kaşla göz arasında geçirmiş.
İşte bunlardan biri hafta ortasındaki bir gece operasyonu ile halledildi.
Torba yasaya eklenen ilk madde ile Meclis üyeleri ve üyeliği sona erenler ile dışarıdan atanan bakanlar, kamu kurum ve kuruluşlarının tüm sosyal tesis ve imkanlarından, bu tesislerin en üst düzey amirlerine sağlanan en uygun şartlara göre yararlanacaklar.
Yine aynı madde ile Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanları ile orgeneral ve oramiral rütbesinde bulunanlar, bu görevlerden emekli olanlar ile bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin sağlık hakları, TBMM üyeleriyle eşitlendi.
İlk bakışta elbette çok önemli bir “avantaj” değil kabul edilen madde.
Ancak yaşadığımız şu günlerde hiçbir konuda bir araya gelemeyen milletvekillerinin, üstelik de o gece başkanlık koltuğunda bir CHP'linin oturduğu bir oturumda “ittifak” kuruvermeleri insanın canını sıkıyor biraz.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

KAÇ ZENGİN CEMAATÇİ HAPİSTE?

İlk yazanlardan biriydim. Mahkeme koridorlarından yükselen dedikodulara göre “parası olan cemaatçi” her nasılsa FETÖ soruşturmalarında “tutuklu” yargılanmaktan kurtuluyordu.
Ama üzerinde duran olmadı. Ne “FETÖ ile savaş veriyoruz” diyen iktidar ciddiye aldı ne de muhalefet bir kulak verdi.
Dedikodular arttıkça arttı. Yine ses yok.
Sonunda AKP milletvekili Şamil Tayyar “Bu işin borsasının kurulduğunu” söyleyince bazı AKP'liler telaşlandı. Şamil Tayyar'ın kulağı çekildi. Susmak zorunda kaldı.
Neyse ki ilk kez muhalefetten bir ses çıktı ve CHP milletvekili Atila Sertel başbakana bir dizi soru sordu.
Sertel'in soruları şöyle;
Bugün için el konulan şirketlerden kaçının sahibi veya yöneticisi tutukludur?
Darbe girişiminden sonra tutuklanan, sonrasında serbest bırakılan işadamı sayısı kaçtır?
Bugüne kadar FETÖ'den kaç kişi tutuklandı, kaç kişi tahliye oldu?
Kaç kişi bu suçlamalardan beraat etti?
FETÖ suçundan tutuklanan kaç kişi AK Parti üyesidir?
Bu kişilerin üyelikleri düşürülmüş müdür?
Yurtdışına firar eden FETÖ'cü sayısı kaçtır?
Hangi yolları kullanarak firar etmişlerdir?
Hakkında yakalama kararı çıkarılan FETÖ'cü sayısı kaçtır?
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar'ın ‘Milyon dolarları veren FETÖ'cüler serbest bırakılıyor' sözleriyle ilgili nasıl bir adım atılmıştır?
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel'in Başbakan Binali Yıldırım'a yönelik soruları şöyle devam ediyor;
– 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ'ye ait toplam kaç şirkete el konuldu?
– FETÖ'cü şirketlere ve şahıslara ait olduğu belirlenen toplam kaç gayrimenkule ve arsaya el konuldu?
– FETÖ'ye ait olduğu gerekçesiyle el konulan şirket ve taşınmazların toplam değeri ne kadardır?
– El konulan, kayyım atanan şirket ve taşınmazların kaç tanesi satıldı? Bu satışlardan ne kadarlık bir gelir elde edildi? Elde edilen gelir nereye veya hangi kuruma aktarıldı?
– Bugün için satılmayı bekleyen FETÖ'cülere ait şirket ve taşınmaz sayısı kaçtır? Bunların parasal değeri nedir?

https://twitter.com/can_atakli_