ULUS DEVLETİ KORUMANIN YOLU: KEMALİZM!

Ulus devlet düşmanlığı ve mazlum ülkelerin “köleleştirilme” projesini son iki yazımda anlatmaya çalıştım; hatta evrensel adının altını da çizdim:

Yeni Dünya İmparatorluğu!..

Sırada, bu aşağılık sarmaldan, bu ulusların tüm zenginliklerine, geçmişlerine, geleceklerine “el koyma” operasyonundan nasıl sağ-salim çıkabileceğimizi tartışmak var… Her ülkenin kendi dinamiklerinden, tarihinden, uluslaşma ve başkaldırı geleneğinden kaynaklanan silahları vardır.
Türkiye’nin en büyük silahı ise 600 yıllık bir “kulluk” düzeninden sonra, emperyalizme başkaldırarak, tarihin ilk “bağımsızlık”, bir diğer deyişle varolma savaşına imza atmış olması. Emperyalizmin yenilebileceğini tüm dünyaya göstermiş olması, ardından Cumhuriyet ile birlikte çağdaş ülkeler arasında yer alma savaşına gözünü kırpmadan soyunması, Batı’nın yüzyıllar içinde oluşturabildiği “Aydınlanma Devrimi”ni (sonuna erdiremese bile) halka sunabilmesiydi. Çağdaşlaşmanın motor gücü ise Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirlenmişti:

Sürekli devrimcilik!..

Bu, dogmalara teslim olmayan, sürekli olarak ileriye bakan ideolojinin adı da dünya tarihine kazındı:

Kemalizm!

Öyle ki; 2008 dünya ekonomik krizinde, başta ABD olmak üzere ciddi ülkeler, Türkiye’nin daha 1929 Büyük Bunalımı’ndan sonra yarattığı “Karma Ekonomi” modeline sarıldılar!.. Ben size iki büyük devrimci aydınımızın, 3. binyılın hemen başında Türkiye’yi kurtaracak bu modele dair düşünceleri ışığında, sürekli devrimciliği anlatmak istiyorum:

Bu ülkeyi çakalların ve işbirlikçilerinin elinden kurtaracak olan o büyük projeyi!..

Emperyalizm ve uşaklarının ortak düşmanı: Kemalizm!..

21. yüzyılın Eşiğinde Dünya ve Türkiye” dizisini okuyorum…

Gerçek bir Aydınlanma savaşçısının, kendini adamış bir bilim insanının, sevgili Server Tanilli’nin kaleminden, 3. bin yılın başında Türkiye’nin durduğu nokta net bir şekilde ortaya konuluyor.
Tanilli’nin “kurtuluş reçetesi” olarak baktığı “Kemalizm” tahlili ise gerçekten çarpıcı:

“…Kemalizm’i, bir Aydınlanma hareketinin bütünlüğü içine yerleştirip ona, Cumhuriyet, demokrasi ve laikliğin bir sentezi olarak bakanların yanı sıra sapla samanı birbirine karıştırıp otoriter, totoliter ve faşizan bir nitelikte sunanlar da var…”

Son derece doğru bir tespit. Server Tanilli, Kemalizm’in savaşmak zorunda olduğu en tehlikeli ve sinsi düşmanı da tek cümlede özetliyor…

Kemalizm’in gerçek düşmanları, sahte Atatürkçüler!..

Önce Kemalizm’in temel öğelerine bakalım:

Kemalist Türk Devrimi her şeyden önce bir Aydınlanma devrimidir. Dinsel dogmaların yerini aklın ve bilimin ışığının almasıdır. Daha sade bir anlatımla; insanın kulluktan yurttaşlığa, kölelikten özgürlüğe sıçramasıdır.

-Kemalizm’in “anayasasının” birinci maddesi sürekli devrimciliktir. Çağdaş uygarlığa ulaşan yolda tutuculuğun, dogmaların amansız düşmanıdır.

-Kemalizm tam bağımsızlıkçı, özgürlükçü ve ulusçudur. İlhan Selçuk’un sözleriyle; “Emperyalizme karşı bağımsızlık, padişahçılığa karşı Cumhuriyetçilik, şeriata karşı laiklik, tutuculuğa karşı devrimcilik, ümmetçiliğe karşı milliyetçilik..”

-Kemalist Türk Devrimi din ya da ırk değil, dil-kültür birliği ile tarih bilinci üzerine inşa edilmiştir. Atatürk’ün yazdığı yurttaşlık kitabı şu cümle ile başlar: “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” Büyük Devrimci için “Türk” bir ırkın ya da etnik bir kesimin adı değil, bu topraklar üzerinde yaşayan 24 etnik kimliğin üzerinde bir şemsiye, bir ortak addır.

Atatürk ve Cumhuriyeti bitirmeden olmaz!..

Şimdi soruyu soralım; Şeriatçısı, Kürtçüsü, işbirlikçi mandacısı, kapısına bağlandıkları Batı, niçin hep birlikte Kemalizm’i yıkmaya, yok etmeye çalışıyor?.. Ulus devletten nefret edenler, niçin Mustafa Kemal’den, Kemalizm’den, Cumhuriyetten de ölümüne nefret ediyor?.. Bunun yanıtını yokluğuna hiç alışamadığım, her gün özlemle andığım sevgili Ahmet Taner Kışlalı versin:

Bir din devleti kurmak isteyenlerin karşısındaki en büyük engel Kemalizm.. Türkiye’yi etnik kökenlere göre parçalamak isteyenlerin önünde en büyük engel Kemalizm.. Ve yeni mandacı, 2. Cumhuriyetçilerin önünde en büyük engel Kemalizm…

Peki, 50’lerden itibaren iktidardan iyice uzaklaştırılan, Batılı emperyalistlerin desteğinde tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılan Kemalizm’i bir türlü mağlup edemeyen işbirlikçiler bu defa hangi oyuna başvurdular?!. Bu alçakça oyunu da Kışlalı açıklasın:

Niçin Atatürk değil de Kemalizm?. Çünkü, Atatürk’le baş edemeyeceklerini anlayanlar, hedef olarak Kemalizm’i seçtiler ve Türkiye’yi bu duruma, “Atatürk’e evet ama Kemalizm’e hayır” diyenler getirdi…

İşte iki Türkiye sevdalısı yurtseverin neredeyse 20 yıl önce, birbiriyle bütünleşen “Kemalizm, sürekli devrimcilik” ve yüzlerindeki “Atatürk” maskesiyle bu yürüyüşü engelleyen, sonunda ülkeyi en gerici kesimlere teslim eden, ardından da yüzlerindeki maskeyi söküp atarak, kendilerine yakışan cepheye sığınanlar hakkındaki düşünceleri böyleydi!..

Türkiye’yi parçalanmaktan, köleleşmekten, vatansız kalmaktan, yok olup gitmekten kurtaracak biricik reçetenin, “Sürekli devrimcilik” ışığında kalkınma modelinin önü hâlâ açık… Neredeyse tamamen durdurulan sanayimizin önünü açacak, üretime yasaklanmış toprakları tarıma yeniden kazandıracak, samanı bile ithal edecek zavallılığa gerilemiş olan hayvancılığımızı diriltecek, madenlerimizi koruyacak, hakça ve insanca yaşamı yeniden tesis edecek kalkınma planını hayata geçirecek projenin adıdır Kemalizm!..

İşte bu çağdaşlaşma ve insanca yaşama düşüncesini bitirmeye ahdetmiş “kara koalisyonu” bitirecek birikim fazlasıyla mevcut.. Yeter ki önderlik etmesi gerekenleri seçecek, ayak bağı olanları ise kapının önüne koyacak devrimci tavra yeniden kavuşalım; şu ölü toprağını kaldırıp atalım üzerimizden…

Yurtseverliğin onur ve haysiyetine geri dönelim!..

https://twitter.com/umit_zileli