VEEE! VE’si MALUM! YAZIYI OKUYACAKSINIZ…
Biliyorum, bildiğinizi de biliyorum. Günlük köşe yazarı günceli yazar. İyi de saat başı gündemin yeni haberlerle sarsıldığı bir ülkede saat başı yazamayacağımıza göre biz önce notumuzu düşelim. Ağızlarını açtıklarında alkışlarla kesilen her konuşmalarında çok şey söyleyip hiçbir şey söylemeyenlerin ülkesinde yazar olmak da, günlük yazmak da çok zor!
Kamuoyu baskısı, partide yaşanan panik, oylarda düşme telaşı, “biz bu işi de gayet iyi biliriz”, “gereğinde Atatürkçü de oluruz” havası, işimize geldiğinde, ihtiyaç halinde ve medet umma gayretiyle çıkılan yeni yollar da bize helal! Yaparız ince ayarı, bakarız değişen bir şey var mı yok mu diye, tutarsa yola devam ederiz hesapları…
Toplumun gazını almak için biraz yerli ve milli tarıma dönüş yaparız, azıcık kaçak ete göz yumarız, Gürcistan’dan ve Sırbistan’dan ithal et, Çin’den pirinç, Kanada’dan yeşil mercimek, , Avustralya’dan kırmızı mercimek alırız olur biter! Siz bizdeki yerli ve milli tarıma bakar mısınız? Şimdi gel de coşan bütçe açığına, tavan yapan örtülüye, yeni rekorlara koşan Dolar ve Avro’ya değin. Veya spor lisesi öğrencilerine dağıtılan ve cihatçı örgüte katılmanın huzurunu anlatan “Cennete Otostop” adlı kitaptan söz et! Her zaman olduğu gibi başat konulardan biri olan işsizliğe gir, TÜİK verilerine göre 6 milyon olan işsizden, kadınlara iş verilmeyişinden bahis açmaya çalış…
Hal böyle iken “Dönülmez akşamın ufkuna” doğru hızla yol alanların birdenbire Atatürk’ü keşfetmesi az şey midir bir? Az haz mıdır iki? Koca bir günaydın üç! Ya da kadına yönelik şiddetten sonra çocuklara yönelik cinayet haberlerine odaklan. Artık babalar evlatlarını gözünü kırpmadan boğuyor, köprüden atıyor. Bunun bir nedeni olmalı. Bir baba evladına kıyar mı? Nasıl bir ülke, nasıl bir toplum olduk biz? İş doktorlara, bilim insanlarına, konunun uzmanlarına düşüyor, hem de acilen ve daha fazla zaman geçirmeden.
Sırada yıllara göre kadın cinayetleri var. 2012 210 kadın, 2013 234 kadın, 2014 294 kadın, 2015 303 kadın, 2016 328 kadın öldürülmüş. Bunun bir nedeni olmalı. Gelir ve gerilim dengesi, hoşgörülü yasalar, iyi hal indirimi, kolay elde edilen ateşli silahlar, mahalle ve toplum baskısı desek mi?
Son 15 yılda kadınlar aleyhine geri dönüşlere, kadınların haklarının sinsice geri alınmasına, yargıda sessiz sedasız ama hesaplı kitaplı adımlar atılmasına alıştık. Son değişiklik takılar için yapıldı. Artık düğünde kadına takılanlar ancak kadının malı sayılacak. Böylece kadın bir kez daha evliyken olduğu gibi boşanırken de kocasının insafına bırakılmış olacak, her türlü şiddete, zulme boyun eğmesinin önü açılacak. Bu açıkça kadına, “evinde otur, çocuklarına bak, evi temizle, yemek pişir, ekonomik ve sosyal yaşamdan çekil” demek değil midir? Bunun adı haksızlık, hem de çok büyük bir haksızlık değil midir? Umarız ve dileriz ki yiğit birileri çıkar da direnir ve düzeltir bu yanlı veyanlış kararı…Yazıya son nokta Kamil Masaracı’dan; “Hayatım roman, gerisi hikâye!” İmza kadınlar….