Ne gelen var, ne giden... Mahir Polat yaşamak için direniyor, gençler unutulmamak için... Merak etmeyin, gençler, söz veriyorum biz sizi UNUTMAYACAĞIZ...
ADALET BU SESSİZLİĞİ KALDIRMAZ
Mahir Polat, bir devlet görevlisi. Ama sadece bir memur değil; bu
ülkenin hafızasına, belleğine, adalet duygusuna emek vermiş bir insan.
Bugün dört duvar arasında. Kalbi hasta, tansiyonu dengesiz, bedeni
bitkin, bir de kanserle mücadele ediyor ve takipli hasta...
Ama içeride yalnızca Mahir Polat yok. Onunla birlikte cezaevlerinin
soğuk duvarlarına sıkışmış yüzlerce genç var. Kimisi üniversite sınavına
hazırlanıyordu, kimisi yeni mezundu, kimisi açık öğretimle tutunmaya
çalışıyordu hayata.
Şimdi aynı betonun altında nefes alıyorlar.
Ve hatta Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da... tutuklu diğer
belediye başkanları da... aynı beton duvarların ardında güneşi görmeye
çalışıyor.
Ve hâlâ iddianameler bile hazırlanmadı. Yani bu ülkede cezaevlerinde sadece suçlular değil; umutlar, hayaller ve
gelecekler tutuluyor. Mahir Polat hastaneye kaldırılıyor, tansiyonu düşmüyor, anjiyo yapılıyor.
Öğrenciler ise kitap bekliyor, sınav kağıdı bekliyor.
Ama ne gelen var, ne giden.
Mahir Polat yaşamak için direniyor, gençler unutulmamak için...
Merak etmeyin, gençler, söz veriyoruz biz sizi UNUTMAYACAĞIZ.
Kütüphaneler yetersiz. İnternet yok. Kitap talepleri haftalar sonra yanıtlanıyor. Hayatlarının baharında bu gençler, sadece özgürlüklerinden değil, eğitim
haklarından da mahrum bırakılıyor. Hayatlarının tam ortasında gözaltına alınıp, “devlete karşı tehdit” ilan ediliyorlar.
Oysa onlar sadece haykırmak, sadece seslerini duyurmak istemişlerdi büyüklerine:
“Adalet istiyoruz.”
Adalet Bakanlığı, cezaevlerinde 301 öğrencinin bulunduğunu söylüyor. Ama bu yalnızca kaydı hâlâ açık olanları kapsıyor. Kayıt dondurmuş, okuldan kopmuş, sistemin kıyısına itilmiş daha kaç çocuk var, bilmiyoruz. Bilmek de istemiyoruz galiba. Çünkü her sayı bir utanca denk düşüyor.
19 Mart’tan bu yana 301 öğrenci tutuklandı. Protesto hakkını kullandıkları için. Seslerini duyurmaya çalıştıkları için.
“Başka bir ülke mümkün” dedikleri için. Bayramı parmaklıkların ardında geçirdiler. Kimse seslerini duymuyor. Çünkü onlar artık sadece bir sayıya dönüştü:
“301 tutuklu öğrenci.”
Hepsi bu...
Ama her birinin bir hikâyesi var.
Yarım kalan çocuklukları, eksik büyüyen gençlikleri, göğüslerine kadar çekilmiş acıları var. Onlar birer istatistik değil. Onlar, unutulmamayı hak eden bir kuşak.
Mahir Polat’ın bedeni direniyor. Gençlerin ruhu da öyle.
Ve biz, bu büyük sessizliğin orta yerinde durup sadece izliyoruz. Belki bir gün birisi ölünce üzülürüz.
Belki sonra birkaç sosyal medya paylaşımı yaparız.
Hepsi bu...
Ama şunu unutmayalım:
Bu ülkede en kolay şey susmak.
Ve en ağır bedeli sustuklarımız ödüyor.
Bu artık sadece bir adalet sorunu değil.
Bu bir VİCDAN DAVASI...
Mahir Polat da... tutuklu öğrenciler de... aynı soruyu fısıldıyor dışarıya:
“GERÇEKTEN ORADA MISINIZ?"