“VUR MASAYA YUMRUĞU, KIR KAFASINDA SANDALYEYİ!”

Çok değil, yaklaşık 3 hafta önce gündeme oturmuştu…

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 15 Mart’ta Fransa’da buluştuğu yatırımcı (sıcak paracı da denebilir) topluluğuna şöyle seslenmişti:

– Bir problem mi yaşadınız? Rahat olun. En sevdiğim konuda şu yatırımcılara zorluk çıkaran mevzuat ya da bürokrasidir. Hep beraber kavga edelim. Bürokrasiyi al aşağı ederiz. Arkamızda cumhurbaşkanımız var, rahat olun. Mevzuatı da değiştiririz.

Ortalık karışmış, sayın Nebati, yerden yere vurulmuş, “hukuk devletinde böyle rezalet olmaz” tepkilerine hedef olmuştu…

“Bürokrasiyi alaşağı ederiz” diye yabancıya “güvence” vermeye çalışan, üstelik “hep beraber kavga ederiz”, “Cumhurbaşkanımız arkamızda” diyerek rahat olunmasını isteyen bir bakan ne Cumhuriyet tarihinde görülmüş, ne de Fransızlar hayatlarında böyle “kendi bürokrasisine düşman” bir yetkiliyle muhatap olmuşlardı!

Muhalefet duruma ateş püskürmüştü; iki örnekle izah edeyim:

-İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz: Bakanlık yapmıyor, ikinci el cep telefonu satıyor sanki. Garantisi benim abim! Zaten alıştınız, devlet aklı ve ahlakının yoksunluğunun vücut bulmuş halisiniz.

-CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan: Hukuku, devlet geleneğini yok edip tek adama sığındılar. Güven yok, tek adam var. Yatırımcılar işte tam da bu sebeple Türkiye gelmiyor!”

Nebati Bey’den “tık” çıkmadı…

AKP’li Cumhurbaşkanı’ndan “bürokrasi” öğüdü!

Günümüze gelelim…

AKP’li Cumhurbaşkanı, partisinin 50 milletvekili ile kahvaltıda buluştu. Aynı zamanda bir “istişare toplantısı” niteliğindeydi. Milletvekilleri söz alıyor, fikirlerini söylüyorlardı. Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı, söz alarak bürokrasiden şikayetçi oldu. Nebati Bey’in Fransızlara “arkamızda” diye güvence verdiği AKP’li Cumhurbaşkanı’nın aynen şu karşılığı verdiği haberlere yansıdı…

Yerelde iktidar milletvekili bürokrata söz geçiremiyorsa, masaya yumruğu vur, sandalyeyi kafasında kır!

Bu durumda Nebati Bey’in yabancılara verdiği “arkamızda” güvencesinin doğru olduğu ortaya çıkmış oluyordu!

Halkın Kurtuluş Partisi(HKP) Cumhurbaşkanı hakkında “Suç İşlemeye Tahrik”, “Görevi Kötüye Kullanma” ve  “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini,  Devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçlarını işlediğini iddia ederek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dilekçede şöyle deniliyordu:

HKP’nin işbu suç duyurusu; Anayasa ve kanunların üstünlüğünü yok sayanlara karşı yapılmıştır…

Peki, Bundan sonra ne olacak? Herhalde “dur bakalım bürokrasiyi hangi şekilde alaşağı edecekler diye bekleyeceğiz; masayı yumruklamak mı, kafasında sandalye kırmak mı, daha orijinal bir başka yaratıcı fikir mi yoksa hepsi mi?

Peki, şaşırtıcı olur mu? Onu da siz düşünün artık!

Yasak kararı!

AKP iktidarında özellikle 2010’dan sonra dünyanın en fazla kamu ihalesi alan şirketleri arasında sayılan, Birgün gazetesinin manşetten verdiği habere göre, aldıkları devasa projelerin toplam büyüklüğü 204 milyar dolara dayanmış bulunan, CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın “Beşli Çete” kitabında “aldıkları ihalelerin yüzde 99’u usulsüz” diyerek suçladığı 5 büyük holding…

Cengiz, Limak, Kalyon, Kolin ve Makyol…

İktidara yakınlıkları ile bilinen, neredeyse tüm büyük projelerin mutlak adresi olarak gösterilen bu şirketler için CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Beşli Çete” tanımını Türk siyasi hayatına kazandıran kişiydi…

Son olarak grup toplantısında, AKP’li Cumhurbaşkanı’nın “O vergi memuru, ben ekonomistim” sözlerine şu cevabı verdi:

Sen ekonomist değil, olsan olsan Beşli Çetenin tahsildarı olursun. Halkın parasına göz dikmiş bir tahsildar!

Bunun üzerine Cumhurbaşkanı’nın avukatı, kişilik haklarına saldırı gerekçesiyle Kılıçdaroğlu’na 1 milyon liralık manevi tazminat davası açtı. Daha da ilginci, Kılıçdaroğlu hakkında “ihtiyati tedbir” kararı çıkarttırdı. Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, Cumhurbaşkanı hakkında “Beşli Çetenin hamisi ve pazarlamacısı”, “Beşli Çetenin tahsildarı” ve “tefecilere hizmet eden” ifadelerini kullanırken Kılıçdaroğlu’nun daha dikkatli olması yönünde ihtiyati tedbiren uyarılmasına karar verdi. Kemal Kılıçdaroğlu ise Türk Dil Kurumu sözlüğünü de kullanarak şu karşılığı verdi:

Bizim memlekette tahsildara tahsildar derler; çeteye de çete! Tahsildara ekonomist denmez, gücenme, gocunma!

Önümüzdeki ayların fena sıcak geçeceğini söylemek falcılık olmaz zannımca!

https://twitter.com/umit_zileli