KOMİK

Yalandan kim ölmüş?

Ramazan’dayız ya, AKP genel başkanı da tabii diğer siyasetçiler de iftar şovları yapıyor.

Güya “çat kapı” birden gidiliyor, oruç orada açılıyor, işe bakın ki o tesadüfen gidilen evlerde herkes oruçlu, tam da o sırada zaten iftar sofrasına oturmak üzereler ve siyasetçi karşılarında beliriveriyor. Bir tabak da onlara konuyor.

AKP genel başkanı da cumartesi akşamı Beşiktaş’ta bir öğrenci evinde 7 öğrencinin konuğu olmuş.

7 öğrencinin tamamı oruçluymuş.

Öğrencilerin bir kısmı İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bir kısmı da Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyormuş.

Öğrenciler yaşadıklarını sarayın en militan yayın organı Sabah’a anlatmışlar.

Öğrencilerden biri “önce çok gergin olduklarını” söylemiş, “Onu bugüne kadar sadece televizyonda görmüştük. İlk kez yüz yüze gelecektik ve birlikte yemek yiyecektik” demiş ama Erdoğan içeri o kadar samimi biçimde girmiş ve espriler yapmış ki hemen rahatlamışlar.

Terlik uzatmışlar Erdoğan’a ama o gülümseyerek “Çorapla daha iyi değil mi?” demiş nedense.

Artık terlikler biraz kirli falan göründüğü için çekinmiş mi yoksa çorapla gezmenin daha iyi olacağını mı düşünmüş çocuklar anlamamışlar bunu.

Ama bu hareketi hepsine çok sempatik gelmiş.

Öğrencilerden biri “Z kuşağından anlıyor” demiş. Eroğan’ın her alanda çok donanımlı olduğunu anlamış gençler.

Gelecekten konuşmuşlar örneğin “Teknolojiden, teknoparklardan, yurtdışından, bilişim vadisinden konuştuk. Bize ‘Dünyadaki tüm teknolojik gelişmeleri takip etmelisiniz. Kendinizi her alanda geliştirin devletiniz gençlerin yanında’ dedi. Bizim fikirlerimizi önemsedi ve bize fikirlerimizi sordu, bizi dinledi” demişler.

Gençler evlerinin dağınık olduğunu ama Erdoğan’ın geleceğini öğrenince toplayıp, temizlediklerini anlatmışlar.

Öğrenci evi olduğu için genelde iftarda menemen yiyorlarmış, Erdoğan gelecek diye bir de ezogelin çorbası yapmışlar.

AKP genel başkanı üniversiteli gençlere yine manda yoğurdundan sağlıklı besin tarifi vermiş. “Gençler siz yorgun oluyorsunuzdur. Güç toplamanız için bu formülü yemelisiniz” demiş üstüne.

Saray medyası, AKP genel başkanından bir müşfik baba, her konudan anlayan ve gençlere fazlasıyla önem veren bir cumhurbaşkanı portresi yaratmaya çalışmış, bir tür algı operasyonu açıkçası.

Oysa Erdoğan’ın ziyaretleri hiç de böyle olmuyor.

Hele rastgele bir eve girmek, orada yemek yemek mümkün değil.

Ziyaret edilen ev ve içindekiler seçmece.

O eve daha önce sarayın adamları gidiyor, öncelikle ev tepeden tırnağa güvenlik kontrolünden geçiriliyor, öğrencilerin kimlikleri didik didik ediliyor, sonra da AKP genel başkanı karşısında nasıl davranacakları, nasıl karşılayacakları, nasıl konuşacakları, ne soracakları önceden bildiriliyor.

Herkesin rolünü ezberlediğinden emin olunuyor.

Yemekler ve içecekler sarayın adamları tarafından getiriliyor, servisi ile yapılıyor.

Medyada iftar görüntülerine sadece ev sahibi ile konuk Erdoğan ve bazen eşi giriyor oysa o sırada çok sayıda saray güvenlik görevlisi ve bazı danışmanlar da oradalar.

Yani öyle anlatıldığı gibi Erdoğan “Haydi gençlerle iftar yapalım, onlarla samimi bir sohbet yapalım” falan demiyor.

Her şey güzel bir kurgudan ibaret açıkçası.

Bilesiniz istedim.

BUNU YAZMAK GEREK

İstanbul’da ulaşıma zammı belediye değil, iktidar yaptı!

İktidar partisinin adamları her fırsatta zeytinyağı gibi üste çıkmakta çok mahirler.

En son İstanbul’da toplu ulaşıma yapılan zamdan sonra da aynı oyunu sergilediler.

İstanbul’daki toplu ulaşım zammından kent içi ulaşımda yer alan ama Devlet Demiryolları’na ait Marmaray da nasibini aldı.

Nasıl diğer ulaşım araçlarına yüzde 40 zam yapıldıysa Marmaray’a da aynı oranda zam yapıldı.

Buna karşı Ulaştırma Bakanlığı, Marmaray’ın Twitter hesabından bir mesaj paylaşarak şöyle yazdı: “Marmaray, İBB’nin elektronik bilet sistemine tabidir. İBB’nin talebi ile UKOME’nin karar verdiği bilet tarifesini uygular.”

İfade teknik olarak doğru.

Ama ahlaki değil.

Doğru İstanbul’da toplu ulaşıma zam yapılınca bu sistemle entegre çalışan Marmaray da zamlanmış oldu.

Yani Ulaştırma Bakanlığı gerçekte bir zam kararı almadı.

Ama sırf İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kirletmek için böyle bir ifade kullanılıyorsa, o zaman şunu da söylemek mümkün:

“İstanbul’da İBB toplu ulaşıma zam istedi ama zammı yapan kurul UKOME. Bu kurul belediyenin değil, iktidarın ağırlıklı olduğu bir kurul. Yani zam kararı İBB’den gelmiş olsa bile zammı yapan iktidardır.”

Ayrıca zaten herkes biliyor, belediyenin zam talebini UKOME reddetmişti. Ama ne olduysa oldu 12 saat sonra UKOME olağanüstü çağrı ile yeniden toplandı ve bir gün önce zamma hayır diyen iktidar memurları topluca zam kararını onayladı.

Demek ki Ulaştırma Bakanlığı’nın “Biz zam yapmadık, belediye yaptı” sözü ahlak dışı bir söylemdir.

ŞAKA GİBİ

Yıl sonuna kadar kim öle kim kala, bakacağız

Maliyenin başına getirilen çocuk ürünleri mağazaları imparatoru Nureddin Nebati’nin enflasyon tahminleri asla birbirini tutmuyor.

Göreve geldiğinde “Göreceksiniz enflasyon nasıl düşecek” demişti, gördük.

Hesaplar tutmayınca Nebati başka türlü açıklamalar yapmaya başladı.

Önce 14 Ocak 2022 tarihinde medyada yayınlanan habere bakalım: “Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, enflasyonun ocak ayında pik yapacağını söyledi, mayıs ayından itibaren düşüş yaşanacağını, sene sonunda da bir düşüşün geleceğini savundu.”

Bir ay sonra 11 Şubat 2022’deki haber ise şöyleydi: “Türkiye’deki yüksek enflasyonun kurdan kaynaklı olduğunu ifade eden Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, enflasyonun yıl sonunda yüzde 24’lere ineceğini, 2023 Mayıs itibarıyla da tek haneli rakamlara düşeceğini söyledi.”

Derken 16 Mart 2022 geldi. Nebati bu sefer de şöyle haber oldu: “Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati Cannes’da düzenlenen GYODER Uluslararası Yatırımcı Toplantısında yaptığı konuşmada yaz aylarından itibaren enflasyonda düşüş ve normalleşme görüleceğini kaydetti.”

Ve geldik bu hafta sonuna. Nureddin Nebati bu kez de “Aralık ayından itibaren bu ülkede her ay enflasyonun nasıl düştüğünü hep beraber göreceğiz ve yürüyeceğiz. İşler daha iyi olacak” dedi.

Önce bahardı, sonra yaz oldu ve sonunda kışa kaldı umutlar.

İyi de o saate kadar kim öle kim kala, millet 9 ay daha dayanabilecek mi?

Göreceğiz.

BUNU YAZMAK GEREK

Erdoğan’ın sevmediği Pakistan Başbakanı düşürüldü

Amerika’ya karşı çıkan Rusya’dan yana tavır alan Pakistan başbakanı İmran Han saray darbesi gibi bir operasyonla hükümetten alındı.

Daha önce yapılan ama yasalara uymadığı için iptal edilen güven oylaması yeniden yapıldı.

Muhalefet iki oyla hükümete güvensizlik verdi ve Pakistan anayasası gereği İmran Han hemen görevden alındı.

Ancak güvenoyu yapılmadan önce belli ki sonucun böyle çıkacağı biliniyordu ve her ihtimale karşı parlamento dışında askeri birlikler ve cezaevi araçları konuşlandırılmıştı.

Saray medyası durumu “çok iyi bir gelişme” olarak nitelendiriyor.

Çünkü İmran Han, AKP iktidarı tarafından pek sevilmiyor.

En başta Amerikancı değil.

Cemaat okullarının sırf AKP istiyor diye kapatılmasına karşı çıkmıştı...

Buna karşılık yerine gelen Navaz Şerif, siyasal İslamcı kimliği ile tanınıyor.

Ayrıca Amerika ile ilişkileri çok daha iyi.

Sonuçta Türkiye ve Pakistan Amerika’ya bağlılık konusunda yine aynı hizaya çekilmiş oldu.

Bİ SORALIM BAKALIM

Ne oldu Suudi Arabistan’a, başına taş mı düştü?

Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz çok gerilmişti.

Öyle ki deneyimli diplomatlar bile “Bu durumun düzeltilmesi çok zor, yıllar alabilir” diyorlardı.

Öyle ya Türkiye’nin en birinci ismi, Suudi Kralı’nın yerine gelecek kişiyi adeta “katil” olarak tanımlamıştı.

Erdoğan, Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’na girdikten sonra bir daha çıkmamasını “Öldürüldü, parçalara ayrıldı, sonra yakıldı” iddiasıyla tüm dünyaya anlatmıştı.

Elinde ses kayıtları vardı, Kaşıkçı’nın çığlıkları yürekleri paralayacak cinstendi, bunu Erdoğan’ın uzattığı teypten dinleyen başka liderler, dehşete düşüyordu.

Suudi Arabistan’dan gelen bir infaz timi elini kolunu sallayarak gümrüklerden geçmiş, iddialara göre cinayeti işledikten sonra yine ellerini kollarını sallayarak ülkelerine dönmüştü. Ne MİT ne Genelkurmay İstihbarat ne polis farkına bile varmamıştı ama adamlar çekip gittikten sonra aslında bütün ayrıntıyı bildikleri çıkmıştı ortaya.

Elden kaçırılmış olan infaz timine dava açılmıştı, Suudiler bu dava ile ilgili bilgileri talep ediyordu ama Erdoğan “Yok öyle yağma, verelim de hepsini yok edin öyle mi?” diye öfkesini gösteriyordu.

Suudi Arabistan da karşı ataklara başlamıştı. Türkiye ile ilişkiler en aza indirildi, ülkede Türk ürünlerine karşı boykot başlatıldı, Hac ve umre ziyaretlerine engel konuldu.

Sonra ne olduysa oldu işler değişti birden.

Şimdi Suudi Arabistan Erdoğan’ı üstelik bayram namazını Kabe’de kılmak üzere davet etti, Hac ve Umre ziyaretlerindeki kısıtlamalar kaldırıldı, bu yıl 1 milyon kişilik kota açıldı, Türk mallarına boykot kalktı.

Tamam belli ki saray Suudi Arabistan’dan yüklü bir para alacak ve bu nedenle sert bir U dönüşü yaptı.

İyi de Suudi Arabistan bu işten ne kazanıyor, sadece davadan vazgeçilmiş olması bunca fedakarlık için yeterli midir, onu da bilmek isteriz.

https://twitter.com/can_atakli_